Şub
20
Kırk Yıllık Kâni…
Kânî 1712 doğumlu Tokatlı bir şairdir. Mizahî ve nüktedan kişiliğe sahiptir. Bir ara Trabzon’dan İstanbul’a gelirken devrin tanınmış sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa’nın yolu Tokat’a düşmüş ve Kânî de “fırsat bu fırsatdır” diyerek yazmış olduğu bir kasideyi Paşaya takdim etmiştir. Hekimoğlu Ali Paşa şiirden anlayan biri olduğu için bu gencin sahip olduğu yeteneği farketmiş ve onu beraberinde İstanbul’a götürmüştür.
İstanbul’da çeşitli memuriyetlerde vazife alan Kânî, eskilerin tabiriyle serâzâd (kendi hâlinde takılan ve pek söz dinlemeye gelmeyen) biri olduğu için Silistire’ye gitmiştir. Öteden beri kâtiplik yaparak geçimini temin eden şair, Rumeli’de gezdiği birçok bölgede yüksek rütbeli beylerin kâtipliğini (bugün için özel kalem diyebiliriz) yaptı. Ulah beylerinin ve bazı voyvodaların yanında bulundu. Ve bir ara Bükreş’te iken gönlünü Hrıstiyan bir güzele kaptırdı…
Kırk Yıllık Kâni,olur mu Yani?
Gel zaman git zaman Kâni’nin başında kavak yelleri esedursun artık bu durum tahammül edilemez bir hâle dönüşmüştür. Ne yapıp edip Hrıstiyan güzele içini açmalı ve ardından sadede gelmeliydi. Şairimiz bu güzel ve genç kıza evlenme teklifi yapmaya karar verdi, bir fırsatını buldu ve mevzuya girdi…
Hrıstiyan güzel, böyle bir teklifi öteden beri bekliyor ve aslında kabul etmeye hazırlanıyordu. Fakat bir şarta bağlı idi… O da, kendisi gibi Kâni’nin de Hrıstiyan olmasıydı…
Sonunda Kâni teklifini yaptı ve ardından hiç beklemediği bir cevapla karşılaştı… Kız dedi, “Peki kabul ederim ama o zaman sen de Müslümanlığı bırakıp, Hrıstiyan olursun!” Bu şartın imkansızlığını bilen şairimiz, biraz da mizahla karışık işte o meşhur sözüyle karşılıkta bulundu: “Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani…”
* tarihvemedeniyet.org
Şub
19
Tazı avı
Demir tavı
Vekil kıyağı sever…
Arsız dayağı
Akılsız bayağı
Vekil kıyağı sever…
Balıkçı ağı
Amir yağı
Vekil kıyağı sever…
Bulut dağı
Bağcı bağı
Vekil kıyağı sever…
Şair uyağı
Kayakçı kayağı
Vekil kıyağı sever…
Ayı malağı
Kurnaz salağı
Vekil kıyağı sever…
Bina saçağı
Terör kaçağı
Vekil kıyağı sever…
Ateş ocağı
Manken bacağı
Vekil kıyağı sever…
Kral otağı
Hasta yatağı
Vekil kıyağı sever…
Savaş tutsağı
Diktatör yasağı
Vekil kıyağı sever…
Bitki yaprağı
Ölü toprağı
Vekil kıyağı sever…
Şub
18
Milletvekillerine süper kıyak: 40 bin TL
Oybirliği ile alınan karara göre, milletvekili yanında çalıştıracağı danışman, sekreter ve şoför sayısını ve verilecek ücretleri ABD Kongresi’ndeki vekiller gibi kendisi belirleyecek.
Milletvekiline, TBMM’de çalıştıracağı personelin maaşlarını ödemesi için en az 25 bin, en fazla 40 bin TL özel bütçe ödenmesi için yasa değişikliği yapılacak.Bu rakamın 50 bin TL’ye kadar çıkarılabileceği tartışılıyor. Oybirliği ile alınan karara göre, milletvekili yanında çalıştıracağı danışman, sekreter ve şoför sayısını ve verilecek ücretleri ABD Kongresi’ndeki vekiller gibi kendisi belirleyecek.
*sonkale.org
Şub
17
Şub
16

* “Şu anda Türkler, güney bölgelerinin tamamını CIA’ya devrettiler. Oralarda CIA başıboş, kontrolsüz dolaşıyor. İskenderun otellerinde CIA cirit atıyor. Oteller El-Kaide teröristleri ile dolu. CIA, Adana yakınlarındaki İncirlik Üssü’nden, bölgeye getirdikleri teröristleri kullanıyorlar. Ve bunun Türkiye’ye geri dönüşü feci olacak” ABD’li tarihçi Dr. Griffin Tarpley
* “Türkiye’yi ziyaret ettim, pek çok siyasi lider ile görüştüm. Türkler öncelikle Amerika ve İngiltere ile ittifakın, ” öldüren bir kucaklama “ olduğunu anlamalı; bir başka deyişle İngiliz-Amerikalılar Türkleri öldürene kadar sevecekler.” ABD’li tarihçi Dr. Griffin Tarpley:
* ABD’li tarihçi Dr. Griffin Tarpley, Türkiye hakkında şok bir analiz yaptı. Sosyal medyada videosu dolaşan tarihçi, “Obama, Erdoğan’ı aldatıyor, Türkler kaybedecek”
* “PKK, CIA’nın desteklediği bir örgüttür; CIA, PKK’yı İran’a karşı kullanmaktadır” Simon Hersh
* “Benim verdiğim tankları PKK ile mücadelede kullanamazsın” Almanya 1990’lı yıllarda TSK’ya
* “Kur’ân-ı Kerîm’de bütün ayrıntılarıyla izah edilen son derece ibretlik bir vakadır, Allah melekle Âdem’e secde edin dediğinde bütün melekler bildiğiniz gibi secde ettiler, ama şeytan secde etmedi, çünkü o çok kibirliydi ve kibirlendi. Şeytan, ben Âdem’den hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan dedi. İşte ırkçılık budur ve böyle başlamıştır ve böyle gidiyor. Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek, diğerlerini, diğer yaratılanları aşağılamak şeytandandır.” RTE
Şub
16
MetroPOLL araştırma şirketinin Şubat araştırmasına göre, Öcalan’la görüşme sürecinde ilginç sonuçlar çıktı.
Araştırma; İstanbul’un tümünü kapsayan 39 ilçesinde 26 Ocak – 1 Şubat 2013 tarihleri arasında toplam 2502 kişi ile gerçekleştirildi. Profesör Özer Sancar, araştırmayı şöyle değerlendirdi.
Şubat 2013’te gerçekleştirdiğimiz bu araştırmanın amacı; İstanbul’da yaşayan yurttaşların öncelikle Hükümetin İmralı ile görüşmeleri konusundaki kanaatlerini belirlemektir.
Konuştuğum, görüştüğüm pek çok duyarlı vatandaşın tepkileri geleceğin huzura koşan habercisine benziyor. Vatandaş; “Kardeşimiz, kanımız, canımız bildiğimiz, kız alıp kız verdiğimiz. Kanımızın canımızın karıştığı kendini Kürt olarak ifade eden insanımızı kan emici cani terör örgütünün ve terör örgütünün cani elebaşının kucağına atmak ‘intihar’ etmektir. Yeni değil federal Anayasa, Başkanlık, ileri demokrasi, barış ve kardeşlik diyerek artık bizleri kandıramayacaksınız. Orada durun! ABD ve AB ‘ın gayretleri ile Türkiye Cumhuriyeti’ nin bölünmesine, parçalanmasına asla müsaade edilemez.” demekte ve hatta haykırmaktadır. Duymak isteyenlere duyurulur.(KŞ)
Şub
15
“Türk Ocakları Derneği’nin kuruluşu sonrasında, Mehmet Emin Yurdakul başkanlığındaki kurucu heyetin ziyaret ettikleri Sultan Reşat, tek sıra halinde dizilmiş ve saygı ile bekleyen heyeti baştan sona dikkatlice süzdükten sonra bir soru sorar:
“ – Türk nedir?”.
Herkes yanındakinin daha bilgili ve yetkin olduğunu düşünerek, yanındakine bakıyor. Padişah göz ucuyla bakışları takip ediyor ve biraz sonra bu günün ifadesiyle,
“- Beyler, ülkemdeki azınlıklar kendilerini tarif ederek ayrıldılar. Sadece Türkler kaldı. Türk de kendisinin ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Sizden rica ediyorum, Türklere, Türk’
ün ne olduğunu anlatınız!.” Der.
Şu anda da devlet erkanına ve vatandaşlara Türk’ün ne olduğunu anlatacak bilim adamlara ihtiyaç vardır.(KŞ)
*Abdulkadir Sezgin kutluyol.org
Adres:http://www.youtube.com/watch?v=Hw6yxYuYLtU
Şub
14
Medeniyet yorganında
İstiklâli tarıyorum
Basın yayın organında
Kültürümü arıyorum
Düşmanını öldürsem mi?
Yeri, göğü dildir sem mi?
Karakola bildirsem mi?
Kültürümü arıyorum
İlgilenen gözün gersin
Gören, bilen haber versin
Öldü mü, kaldı mı dersin?
Kültürümü arıyorum
Böyle gidilir mi yola?
Caddelerde “market”,”cola”
“Show’lar”,”gateler” versin mola
Kültürümü arıyorum
Dilime konuldu diyet
Özü değiştirmek niyet
Şikâyetçi ekseriyet
Kültürümü arıyorum
Neme lazım uyum değil
Kültürsüzlük huyum değil
Hakikat bu duyum değil
Kültürümü arıyorum
Şub
13
Bir davanın “savcısı” olduğunu ifade ettiği Başbakan’ın 5 yıl sonra Kanal 24’te katıldığı programdaki açıklamaları herkesi şaşkına çevirmeye yetiyor. (KŞ)
“ Başbakan Erdoğan, Mustafa Karaalioğlu’nun sorusu üzerine bakın neler söylüyor:
Cezâevinde olan komutanlar, muvazzaf subaylar nedeniyle terörle mücâdelede zorluk çekiyoruz.
Bâzı medya organları, TSK’ya karşı çok haksız yere bir saldırının içine giriyorlar.
“Bakın şu anda içeride emekli, muvazzaf subay, astsubayımız var. (1056 subayımız KŞ) Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Ve mağdur veya şüpheli şeklinde zaman zaman çağrılanlar oluyor. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi hele hele çok daha ağır olanı, yani örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Şimdi böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar. TSK’nın terörle mücadelesine darbe vuruyor. Oralara gönderilecek subay kalmıyor.”
Bu, ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor. Canla başla terörle mücâdele edenlere örgüt elemanı dersen, bu yenilir yutulur bir şey değil. İster istemez, alttaki 232 kişi bu şekilde “şüpheli” sıfatıyla çağırılınca, üstteki kuvvet komutanları “Biz terörle mücâdele ederken ben bu 232 kişiyi nasıl oraya göndereceğim” diyor.
Cezâevinde -hasta olduğu için- mama ile beslenenler, bu duruma düşenler var. Hastânede bu kişiler ikinci bir cefâ çekiyorlar. Evde bakımı gerektiren bir konu. Ben bu ifâdeleri kullanırken yargıyı yargılama gayreti içinde değilim, fakat ATTIĞIMIZ BİR YANLIŞ ADIMIN çok daha dikkatle ele alınmasının gereğine inanıyorum. Biz bu insanlara moral değerler, motivasyon noktasında darbeyi vurursak, terörle mücâdelede çok büyük darbe yeriz. “
Galiba teröristleri ve cani elebaşını affetme çalışmaları hız kazanacağa benziyor. Ya da Başbakan’a10 yıldır “sindirme ve hazmettirme” işlemlerinin amacına ulaştığı bilgileri iletilmiş olabilir? “Türkiye teröre teslim olmuştur” diyenlerin haklı oldukları gün gibi ortaya çıkmıştır.
*Kaynaklar:
(Ahmet Takan-Muhsin Küçük Yeniçağ) http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25790
Şub
12
Zilu, Kong Zi’ya sorar:
-“Öğretmenim! Lütfen bana ‘güçlü’ kelimesinin ne ifade ettiğini söyler misiniz?”
Kong Zi (Konfüçyüs):
-“Sen ‘güçlü’ kelimesinin Kuzey Çin’de, Güney Çin’de kullanılan anlamını mı, yoksa çalışmanda kullanılan anlamını mı sordun?” der.
Zilu şaşırır:
-“Herhangi bir farkı var mı?”
Kong Zi:
-“Tabii ki farklıdır. Diğerlerine ders verirken hem hoşgörülü hem nazik olmalısın ve şiddet kullananlardan intikam almamalısın. Güney Çinlilerin fikrine göre bunun gibiler güçlüdürler. Beyefendiler ekseriya bu karaktere sahiptirler. Bıçağını ve zırhını hep yastık gibi kullanan, ölümden korkmayan kişiyi Kuzey Çinliler güçlü diye düşünürler. Bu gruba ait insanlar serttir.” Diye cevaplar.
Zilu tekrar sorar:
-“Öğretmenim! Benim hangi güçlü türünü öğrenmem gerekir?”
Kong Zi:
-“Bir beyefendi yumuşak başlı olabilir ama akıntılarda sürüklenmez. Bu gerçek güçtür. Hükümeti cömertken yoksul zamanlardaki iyi karakterlerini aynen korumalıdır. Hükümeti zalim ve erdemsizken ölümle karşılaşsa bile inancını değiştirmemelidir. Gerçek güç budur!” der.
Kıssadan hisse: “Kişi akımlara göre değil, kendi görüş ve prensiplerine göre harekette ısrarlıysa güçlüdür. Ancak bu sayede hayattaki bütün zorlukları yenebilir ve cesaretli şekilde ilerler.”