Eki 11

Kınıyorum!…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Dilsiz şeytan olmamak için susamıyorum.”  Kınıyorum!…
 
Bu ülkede yaşayan asil Türk vatandaşı olarak hakkımı kullanıp iktidardaki, muhalefetteki partilerin liderlerini ve milletvekillerini yüce Türk Milleti ve şehitler, gaziler adına kınıyorum!…
 
Kınıyorum!…
Görevli ya da görevsiz bütün akademisyenleri yüce Türk Milleti ve şehitler, gaziler adına kınıyorum!…
 
Kınıyorum!…
Medya da ahkam kesen, akıl veren, yol gösterdiğini zanneden bütün medya mensuplarını yüce Türk Milleti ve şehitler, gaziler adına kınıyorum!…
 
1984’ten bu güne kadar cani terör örgütünün elebaşlarını adeta kırk yıllık arkadaşları ya da masum bir Türk vatandaşının adını söyler gibi caniyi adıyla söylemelerinden dolayı yukarıda saydığım herkesi yüce Türk Milleti ve şehitler, gaziler adına kınıyorum!…
Ben her ifademde cani, terörist başı ve hatta mahluk dediğim halde ilgililerin “Abdullah” ya da “Öcalan” demelerinden tiksiniyor, iğreniyor yüce Türk Milleti ve şehitler, gaziler adına kınıyorum.
40 binden fazla Türk vatandaşının kanına giren terör örgütünün elebaşını asker arkadaşınızın adını söyler gibi söylemeleri yüce Türk Milleti’ nin şehit ve gazilerin, yakınlarının kanına dokunduğu gibi benim kanıma dokunuyor ve onları çıldırttığı gibi beni de çıldırtıyor. Bunun için yüce Türk Mille’ti, ve şehitler, gaziler adına yazdığım şekilde ifade edenlerin hepsini kınıyorum!…

 

Posted in Yazılarım | Kınıyorum!… için yorumlar kapalı
Eki 10

Bir Mahlûk

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
O bir cani mi desem?
O bir vahşi mi desem?
O bir yamyam mı desem?
O bir sırtlan mı desem?
Hayır, diyemem, diyemem!
Cani de, vahşi de,
Yamyam da, sırtlanda,
O’nun yanında hiç kalır!
Vahşi, cani, yamyam ve sırtlan
O’nun yanında,
Sütten çıkmış ak kaşık gibidir!
O bir Nemrut!
O bir Firavun!
O bir Ebu Cehil!
O bir Ebu Lehep!
O bir insanlık düşmanı
O bir Hasan Sahbah!
O bir Yecüc-Mecüç’tür!
O’na köpek desem;
Diyemem!
Köpekleri bile başköşeye koyarım!
O’na domuz desem;
Diyemem!
Bunu domuzlara bir hakaret sayarım!
O insan görünüşünde,
Adını henüz bilmediğimiz, bilemediğimiz
Bir mahlûktur!

 

Posted in Şiirlerim | Bir Mahlûk için yorumlar kapalı
Eki 09

Az Okuyan Toplum İçin Çok Önemli Bir Hikaye…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Maalesef pek çok belde ve köylerimiz kütüphanesizdir. Acilen okuma alışkanlığını kazanıp geliştirmemiz gerekmektedir. Ülkemizde kurum ve kuruluşlarca kütüphane ve kitap kampanyaları yapılmalı mevcut kampanyalara destek verilmelidir. Türkiye olarak hem kütüphane ve hemde kitap fakiri olduğumuz bir gerçektir.
 
Nevşehir’de eşek sırtında köylere kitap götürerek halkın bilgilenmesine katkıda bulunan ve “Merkepli Kütüphaneci” lakabıyla tanınan Mustafa Güzelgöz’ün 1950’li yıllarda genç bir kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsinağa Kütüphanesi’nde göreve başlayaarak, yöre halkına daha fazla hizmet verebilmek için yoğun bir çaba harcadı. Güzelgöz, alınan 5 merkep ve 2 katır ile ulaşılması çok zor ve engebeli yolları aşarak, kütüphaneden aldığı kitapları Ürgüp İlçesi ile Kayseri’nin Yeşilhisar ve İncesu ilçelerine bağlı köylerdeki vatandaşlara ulaştırarak, onların bilgilenmelerine yardımcı oldu.
“Merkepli kütüphaneci” olarak anılmaya başlayan Güzelgöz, merkezi ABD’de bulunan The Lane Eryant Internatıonal Volunteer Citation tarafından 1963 yılında düzenlenen ve 77 ülkeden adayların bulunduğu yarışmada, eğitime yaptığı katkılardan dolayı dünya birinciliğine layık görüldü ve köylere kitap ulaştırılmasını kolaylaştırmak için bir cip hediye edildi.Güzelgöz, 1993 yılında da dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından, Türk Kütüphaneciliği’ne yaptığı katkılar nedeniyle ödüllendirilmişti. 84 yaşında (17 Şubat 2005 ) solunum yetmezliğine bağlı kalp rahatsızlığı nedeniyle vefat etti.

 

Posted in Hikayeler | Az Okuyan Toplum İçin Çok Önemli Bir Hikaye… için yorumlar kapalı
Eki 08

Sana Hayranım!

 

 

 

 

 

 

 

 

Sen vefakâr
Sen cefakâr
Sen fedakâr dostum kitap
Sana hayranım!
Seninle tanıdım A,B,C yi
Seninle romanlarda, hikâyelerde, fıkralarda
Her çeşit karakterlerle tanıştım
Bazen onlardan biri oldum
Seninle Dünya’yı dolaştım
Seninle Dünya’nın damı Tibet’e ulaştım
Seninle Everest Tepesine çıktım
Seninle okyanusların derinliklerine indim
Aya yolculuğumu seninle yaptım
Dünya’nın, Uzay’ın, Kâinatın özelliklerini senden öğrendim
Bir Zebur oldun, bir Tevrat
Bir İncil oldun, bir Kur-an
Bir tıp profesörü
Bir matematik uzmanı
Bir jeoloji mühendisi
Bir elektronik deha
Kısacası
Her yer, her şey sen oldun
Dünya sende
Uzay sende
Canlı ve cansız
Gözle görülen ve görülemeyen
Bütün varlıklar sende
Sevgi sende
Övgü sende
Her türlü duygu sende
Bütün bildiklerim
Ve bilmediklerim sende
Senin anlamadığın
Senin bilmediğin yok
Sensiz kör
Sensiz sağır
Sensiz dilsizim
İtiraf ediyorum sensiz bir hiçim
Sen vefakâr
Sen cefakâr
Sen fedakâr dostum kitap
Sana hayranım

 

Posted in Şiirlerim | Sana Hayranım! için yorumlar kapalı
Eki 07

“Federalizm”e giden yolun taşları parça parça döşeniyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yeniçağ Gazetesi gelişmeleri sürekli olarak gündeme taşıyarak ülkede çılgın bir dönüşümün yaşandığına dikkat çekiyor. İşte AKP’nin yeni anayasa ile 2. cumhuriyetin önünü açacak ve Türkiye’ yi o federalizme götürecek düzenlemeler:
 
*12 Haziran 2006: AKP’nin ABD’ye verdiği eyaletleşme taahhüdünün ilk harcı Diyarbakır’da atıldı ve finansmanını AB’nin sağladığı Bölge İstinaf Mahkemesi’nin yapımına başlandı.
*23 Kasım 2006: Avrupa Birliği’nin dayattığı federalizm, Kalkınma Ajanslarıyla devreye girdi. Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında uygulamaya konuldu, Türkiye, bölgelere bölündü.
*31 Mart 2007: Hükümet kurulurken ABD’ye vermiş olduğu memorandumdaki eyaletleşme sözünün önemli bir aşamasının gerçekleştirildiği, Memorandumda Erdoğan’a küreselleşmenin şehir devletleri demek olduğu, kendisinin de bu yönde hareket etmesi halinde destekleneceği belirtiliyordu.
*7 Eylül 2007: AKP, Amerika’nın dayatması, Avrupa’nın parasıyla bölge istinaf mahkemeleri için “9 eyalet” merkezini seçti. İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır’da kurulması planlanan istinaf mahkemeleri ABD’yi örnek alan merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hayalini kurduğu, ancak gerçekleştirmeye fırsat bulamadağı “9 eyalet” merkeziyle birebir örtüşüyordu.
*10 Aralık 2010: Adalet Bakanı Sadullah Ergin, müsteşar, genel müdürler ve daire başkanları ile birlikte ABD’ye gitti. ABD’li bir bakanlık yetkilisi, Türk yetkililerin Amerikan eyalet ve federal sistemini incelediklerini ima etti.
*Ocak 2011: İçişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini yerinde görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla Türkiye’den 35 kaymakam ve vali yardımcısı Amerika’ya gitti.
*11 Temmuz 2012: Eyalet merkezi olarak da adlandırılan 15 bölge kuruldu, bu bölgelerin 11’inde 13 Bölgesel Ağır ceza Mahkemesi kurarak yargı ayağını da tamamladı.
 
*Yeniçağ Gazetesi

 

Posted in Yazılarım | “Federalizm”e giden yolun taşları parça parça döşeniyor. için yorumlar kapalı
Eki 06

ABD’nin Ettikleri…

 
 
 
 
Yeni Dünya Haritası
 
 
 
 
 
      Bu da Avrupa’nı  Haritası!…
 
Bütün bunlara sesini çıkarmayan bir hükümet başımızda ülkeyi yönettiğini iddia ediyor. Sizce bu iddia ne kadar geçerli?… Lütfen okuyun,cevap verin!
 
Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi gerçekleşsin diye ABD, C-4 ve A-4 patlayıcıları PKK’ya vermedi mi ve vermeye de devam edip etmediğini bilen var mı? Ülke içi istihbaratı ABD’den bekleyen bir ülke ne kadar güvenli olabilir?
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Pearson “Erzurum’dan Bağdat’a kadar uzanan bölge tek bir ekonomik bölge olacaktır” dediğinde karşılığında itiraz eden oldu mu? Barzani, “Bu bölge aynı zamanda tek bir siyasi bölge olacaktır. TSK, bu bölgede işgalcidir” diyerek İnternet sitesinde Büyük Kürdistan haritası yayınlamamış, buna bile ses çıkaran olmamıştı. Amerikalı subaylar, İtalya’daki NATO toplantısında, bölünmüş Türkiye haritasını Türk subaylarının gözüne sokarken ABD’ye karşı duran askerler ‘uydurma suçlarla’ tutuklanmadılar mı? ABD’nin yaptıklarına AKP ses çıkarmıyor? Askerimizin başına çuval geçirildiğinde ‘ABD’ye nota verecek misiniz’ sorusuna ‘müzik notası mı’ cevabını vermediler mi? Çuvalcı komutan başkentte kırmızı halılarla karşılanmadı mı? Terör örgütünün hamisi Barzani el üstünde tutulmuyor mu? Hatta AKP kongresine davet edilmedi mi?…
Dahası var ama benim olanları yazmaya yüreğim dayanmıyor. Türk Milleti sen nasıl dayanıyorsun bir türlü anlayamıyorum.

 

Posted in Gündem | ABD’nin Ettikleri… için yorumlar kapalı
Eki 05

Mustafa Kemal ve Alim Efendi (Çınar)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ankara’yı top sesleri sararken birçok müessese Kayseri’ye taşınmış. Ankara’da kalan milletvekillerinden biri de Kayseri milletvekili Müderris Alim Efendi (Çınar) imiş. Alim Efendi, bir gün meclise giderken Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşmış. Paşa:
-Babacığım, siz gitmediniz mi?
Alim Efendi:
-Nereye Paşam?
-Kayseri’ye.
-Neden gideyim paşam?
Mustafa Kemal Paşa:
-Düşman geliyor babacığım.
Alim Efendi:
-Paşam, Ankara’ya gelen düşman Kayseri’ye gelmez mi?
Mustafa Kemal Paşa:
-O halde ne yapacaksın?
Alim Efendi, yaşlı başlı ihtiyar adeta kükrer:
-Silahlarımızı çekerek aslan evlatlarımızın arasına katılacak ve son nefesimize kadar düşmana kurşun atıp süngüleyeceğiz onları.

 

Posted in Hikayeler | Mustafa Kemal ve Alim Efendi (Çınar) için yorumlar kapalı
Eki 04

Kayserili Profesör

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kayserili bir Profesör, Londra da konusu tabiatın korunması olan
araştırmacılar zirvesine katılır. Bir İngiliz meslektaşı gelip yanına oturur. İkide bir bizim Kayseriliyi süzer. Kayserili can kulağıyla kürsüdeki konuşmacıları dinler. Bir zaman sonra yanındaki İngiliz meslektaşı Kayseriliyi dürterek, önündeki su bardağını işaret eder ve…
-Guluk guluk good? Der.
Kayserili Profesör bozulur, ama terbiyesine riayet ederek “evet” anlamında başını sallar. Çok geçmeden İngiliz profesör tekrar dürtüp Kayserilinin önündeki pastayı işaret eder.
-Ham ham good?
Bizimki yine başını sallayarak evet der. Konuşma sırası bizim Kayseriliye gelir. Çıkıp kürsüye İngilizce bir konuşma yaparak, Avrupalıların tabiat tahribatındaki rolünü anlatır. Konuşması biter ve alkışlar arasında gelip yerine oturur. İngiliz profesörü şaşkın şaşkın Kayseriliyi süzerken bizimki onu dürter ve sorar
-Bla bla good?

 

Posted in Fıkralar | Kayserili Profesör için yorumlar kapalı
Eki 04

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse, bilinmelidir ki; orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. (H.Friedrich)
* İnsanı yoran yaşadığı hayat değil, taşıdığı maskelerdir. (W.Shakespeare)
* Dünyada en adil dağıtılmış şey akıldır, çünkü kimse kendi payına düşenden şikayetçi değil.
* Görünüşe aldanma! Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir. (Mevlana)
* Güven tek kullanımlıktır gitti mi gelmez!..
* Üç çeşit insan vardır;
olmazsa olmazlar, olmasa da olurlar, olmaması gerekenler.
* Neden hep insanlık bende kalıyor.. Gidecek başka yeri yok mu?
* İnsanlarla münasebetin, ateşle münasebetin gibi olsun. Çok uzaklaşma; donarsın. Çok yaklaşma; yanarsın.
* Sırtından vurana kızma; ona güvenip arkanı dönen sensin. Arkandan konuşana da kızma; onu insan yerine koyan yine sensin.
* Çok uğraştım insanların söküklerini dikmek için, ama beceremedim. Anladım ki; sökük kişilikteyse, dikiş tutmuyor.
* Hadi simit satanı anlıyorum, kestane satanı da; peki dost satmak da ne oluyor!.. O da mı ekmek parası?..

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı