Mar 23

ABD İstedi Diye; Dün Kore’de, Bugün Afganistan’da, Ya Yarın…?

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ŞEHİT, ŞEHİT, ŞEHİT .NİÇİN VE KİMİN İÇİN? Sınırlarımızdaki eşkiyayı bıraktık artık uluslararasıyız. Büyük devletmişiz!…
 
Ey Türk Milleti! Kanı sebil, canı sebil Mehmetçiğine ne zaman sahip çıkacaksın?… 
 
Kore savaşında Türk destanı; Kunuri savaşları
 
Birliğimizin Geri Çekilişi
Bütün olumsuz koşullara rağmen Türk askeri düşmanın ilerleyişini durdurmayı başarmıştı. Türk mevzilerini ele geçirmek için ardı arkasına bir çok saldırı düzenleyen Çinliler her seferinde geri püskürtülmüş ve büyük kayıplar vermişlerdi. Cephe savaşıyla sonuç alamayacaklarını anlayan Çinliler bir toplu imha planı hazırlamışlar ve sessizce tugayımızın etrafını sarmaya başlamışlardı. Komutanlarımız bu planı zamanında farkederek bir an önce geri çekilme emri verdi, çünkü sayıca çok üstün olan Çinlilerin tüm yönlerden yapacakları bir saldırıyı durdurmak imkansızdı. Askerlerimiz o gece sıfırın altında bir hava sıcaklığında ve yorgun bir şekilde sayıca kendilerinin onlarca misli olan düşmanla başbaşa kalmıştı. Çinliler bütün gece ani gürültüler, davul, ıslık ve çığlık sesleri çıkararak askerimizin moralini çökertmeye ve dinlenmesine olanak vermemeye çalışıyordu.
Geri çekiliş sırasında birliklerimiz tekrar Wawon’a yaklaşırlarken ağır düşman ateşiyle karşılaştılar. Çinliler, askerlerimiz tam olarak mevzilenemeden saldırmışlardı. Çinliler tarafından sarılan öndeki 1. Taburumuz çetin bir süngü savaşına girmişti. Amerikalıların raporlarına göre o gün öğleden sonra taburdan geriye kalan iki bölüğümüz 400 yaralıyla hala savaşıyordu. Tugayımızın geri kalan kısmı bu durum karşısında buradan da geri çekilme emri aldı. 9. Bölük geri çekilen diğer birliklerimizi arkadan koruma görevini üstlenmişti. 3. Taburun 10. Bölüğü ise tugayımızın ileri hattını oluşturuyordu. Birliklerimiz sayıca çok üstün olan düşmanı oyalayarak, zaman kazanmaya ve tekrar toplanarak, mevzi tutmaya çalışıyorlardı. Savaşın en hararetli bu anında 9. bölük zor durumda olan 10. ve 11. bölüklere yardım görevini almıştı. 29 Kasım sabahına karşı Çinliler birliklerimizin direnişini kırmayı başardılar. 9. Bölüğümüz, 3. Tabur Komutanı Binbaşı Lütfü Bilgin de dahil olmak üzere tamamıyla şehit edildi.
30 Kasım 1950 – Son Durum
Geri çekiliş sırasında Çinliler Türk Birliğine müthiş bir kuvvetle saldırmışlardı. 30 Kasım 1950 günü tugayımızın yarısından çoğu kaybedilmişti. Bu çetin mücadelede kahraman Türk askerleri saatlerce süren süngü savaşı sonrasında şehit düşerken, geride bulunan diğer Birleşmiş Milletler birlikleri silahlarını ve teçhizatını bırakarak da olsa kurtulabilmişti. Amerikan karargahı sonradan kendilerinde de yeterli bilgi olmadığı için Türklere bilgi veremediklerini açıklamışlardır.
 
 *Milliyet.com’dan
Posted in Hikayeler | ABD İstedi Diye; Dün Kore’de, Bugün Afganistan’da, Ya Yarın…? için yorumlar kapalı
Mar 22

“En iyi ihraç malınız, askeriniz!”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Soros: En iyi ihraç malınız, askeriniz!
Ünlü ABD’li derbe finansörü spekülatör George Soros, Türkiye’nin en iyi ihraç ürünün ordusu olduğunu söyleyerek, emperyalist ülkelerin ülkemizden beklentisinin ne olduğunu ortaya koymuştu. Soros, 2003’te kendisinden Türkiye ile Arjantin’i karşılaştırmasını isteyenlere şu yanıtı vermişti: “Türkiye’nin Arjantin’den tek farkı stratejik pozisyonudur. Bu stratejik pozisyonuna bağlı olarak, Türkiye nin en iyi ihracat ürünü de ordudur.” Kore’ye Türk askeri gönderildiği dönemde, zamanın ABD Dışişleri Bakanı Dulles, Türk askerinin kendilerine maliyetinin “23 sent” olduğunu söylemişti.

 

 

 

 

 

 

 

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yüce Türk Milleti’ne başsağlığı ve sabırlar dilerim… Ruhları şad makamları cennet olsun! (K.Ş)
 
* Yeniçağ Gazetesi
Posted in Gündem | “En iyi ihraç malınız, askeriniz!” için yorumlar kapalı
Mar 21

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*“Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”  MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
*Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir. Orhan Şaik Gökyay
 
*Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.  Necmettin Halil Onan
 
*Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.
 
Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.
 
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;
 
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak,eğer uğrunda ölen varsa vatandır.   Mithat Cemal Kuntay
 
*“Çanakkale Seferi, Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu.” General Fahri BELEN 
 
*”Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.” Churchill
 
*“Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı.”
Sami Paşazade Sezai
 
*“Avrupa’da hizbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklierle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar.”  General Tawshend
 
*“… Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layikiyle takdir edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur…. Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, Ingilizler kendileriyle dövüştükten sonra bittecrübe anlamışlardır.”  Ingiliz Generali Oglander
 
*“Çanakkale Savaşları, modern savaş tarihinde birleşik kara ve deniz savaşlarının başlangıcı ve ilk örneğidir.”
Japon Prof. Dr. Em. Krg. Hideo MIKI 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Mar 20

Kürtler Çanakkale’de var mıydı?…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Peki Çanakkale’de kimler şehit olmuş? 48 bin şehidin 992 tanesi Güneydoğu’dan katılmış. Yani %2’si. Ama bu rakam da bizi yanıltmasın, bu 992 kişinin 502’si de Antep’ten katılmış.
Mesela Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan kaç kişi şehit olmuş?
7 kişi!
Diyarbakır’dan 49, Van’dan 36, Siirt’ten 40, Mardin’den 7 kişi.
Görüldüğü gibi rakamlar ortada: Kürtler pek Çanakkale’ye uğramamış!
Peki Kurtuluş Savaşı’nda durum farklı mı?
Orada da durum oran olarak aynı. Toplam 35 bin resmi şehidimiz var Kurtuluş Savaşı’nda. Bunların 685’i Güneydoğu doğumlu. Oran olarak yine %2!
Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan katılım bu defa çok yüksek olmuş ki şehit sayısı 18!
Yani rakamlara baktığımızda görüyoruz ki Kürtler Kurtuluş Savaşı’nda da ortalıkta gözükmüyor…
Kürtlere “kardeş”lik soruları
Ama biz yine de geçmişi çok kurcalamaktan yana değiliz. Kürtler bu rakamları unutabilirler, biz de unutabiliriz, yeter ki günümüze gelelim ve anlaşalım.
O halde bir de şu sorulara cevap arayalım.
Mesela Sırrı Sakık ve diğer DTP’li milletvekillerine ya da onlarla aynı yolda yürüyenlere soralım.
Ailenizde kaç kişi Çanakkale Savaşı’nda, kaç kişi Kurtuluş Savaşı’nda şehit oldu?
Şehit olmasa bile ailenizde hiç bu savaşlara katılmış dedeleriniz var mı?
Onlar size Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı anılarını anlattılar mı?
Ve devam edelim sormaya…
Ailenizde kaç kişi şu ana kadar PKK için savaşırken öldü?
Hâlâ PKK’da savaşan akrabalarınız var mı?
Mesela Sırrı Sakık’ın yanıtlaması çok kolay olacaktır çünkü ağabeyi Şemdin Sakık PKK’nın Apo’dan sonraki ikinci adamıydı ve şu an hapiste!
Bu arada şunu da soralım kaç akrabanız PKK davasından içerde yatıyor?
Bu soruların cevapları yeterince aydınlatıcı olacaktır elbette.
Ama madem yine de biz bu ülke için savaştık diyorlar, onu da kabul edelim yalnız şunları onların ağzından duymak istiyoruz.
Evet bunları diyebilir misiniz:
Biz Kürtler, Çanakkale’de İngilizlere karşı Türklerin yanında savaştık.
Biz Kürtler, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlara karşı Türklerin yanında savaştık.
Biz Kürtler, Fransız işgali sırasında Antep’te, Maraş’ta, Urfa’da Fransızlara karşı Türklerin yanında savaştık.
Biz Kürtler, İngilizler işgal ettiği sırada Musul ve Kerkük’te İngilizlere karşı Türkleri
destekledik desinler !
Evet desinler görelim; biz Kürtler, İngilizlere, Fransızlara, Yunanlara karşı savaştık
desinler !
Diyemezler, çünkü İngilizler, Fransızlar ve Yunanlar hemen arşivleri açar ve
Kürtlerin kimin yanında olduğunu açıklarlar.
Kaldı ki madem siz bize karşı savaştınız o zaman size desteğimizi çekiyoruz derler.
Kolay mı..?!!!
İngilizlerin, Fransızların desteğini çektiğini bir düşünün, Kürtler ne yapar..!!!
Evet bu soruların cevabını alabilirsek o zaman biz de Türk – Kürt kardeşliğine inanabileceğiz.
 
 
*Gökçe FIRAT

 

Posted in Gündem | Kürtler Çanakkale’de var mıydı?… için yorumlar kapalı
Mar 19

Kınalı Ali

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla Sohbet ediyor, ‘ Nerelisin?’ gibi sorular soruyordu.
Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına çağırdı ve merakla sordu:
” Adın ne senin evladım?” dedi.
” Ali, komutanım” dedi.
” Nerelisin?”
” Tokatlıyım, komutanım, Tokat’ın Zile kazasındanım…”
” Peki evladım,bu kafanın hali ne?
Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?”
” Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını da bilmiyorum.”
” Peki dedi üsteğmen. “Gidebilirisin Kınalı Ali.”
O günden sonra Ali’nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve
dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.
” Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.
Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?”
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
” Sen söyle biz yazalım” dediler.
Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
” Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin.”
Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin
kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir cümlesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali ” iki üç satır daha ekleteceğini” söyleyerek Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
” Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek
sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet’e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım.”
Gelibolu’da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri  birer, birer, sonraları beşer,beşer,Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek azalıyordu.
Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali’nin komutanı bu durum karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine
insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah’a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,bile,bile ölüme gidiyorlardı.
O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali’nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit
olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali’ye anne, babasından mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.” Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme.”
Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra “şimdi ananın sana diyeceği var” diyerek sözü ona bırakıyordu. Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali’nin anasının ağzından yazılmıştı şöyle diyordu anası:
” Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. 
Bizde üç işe kına yakarlar; 
1 – GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 – KURBANLIK KOÇA, ALLAH’A KURBAN OLSUN DİYE
3 – ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE… 
Gözlerinden öper, selam ederim. Allah’a emanet olun 
” Ali’nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken,hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu… “
(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)
 
 
*Fıkrabul.com
Posted in Hikayeler | Kınalı Ali için yorumlar kapalı
Mar 18

Çanakkale Savaşından Bir Anı

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi’nin Mallıca köyünden 104 yaşında Azman Dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye
başlamış,soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden
biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sorduklarımı cevapladı. Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı :
-“Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu;
“Yavrum siz kimsiniz?”,içlerinden biri; “Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!..” diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara.
Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. “Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!..” diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim.
Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı “Azman yandık!..” diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir
yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı.Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı.
Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..
Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı
Al sancağı teslim etti Allah’a ısmarladı
Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana
Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana
Baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha… Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak… Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış,
tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı. O an geldi. Birden yüzbaşı “Hücum!..”diye bağırdı. Bütün bölük, bütün >tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler.
İşte o an. Tam o an bir makineli yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler. Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!… İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!..”
Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.
Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi; “Azman dede hep ağlar.
Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı .” dedi.

 

*fıkrası.com

Posted in Yazılarım | Çanakkale Savaşından Bir Anı için yorumlar kapalı
Mar 18

Çanakkale Destanı

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
………..

 

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!
 
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
 
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
 
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe!” desem, sığmazsın.
 
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
 
“Bu, taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
 
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
 
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
 
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
 
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;
 
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana…
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.
 
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn’i,
 
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân…
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;
 
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
 
Sen ki a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
 
Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
 
Mehmet Akif Ersoy
Posted in Gündem | Çanakkale Destanı için yorumlar kapalı
Mar 17

Çanakkale Geçilmez!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Her ferdi kurban olur ovasına, dağına
Selam durur kâinat o kutsal bayrağına
Kanla yazdı şehitler bu vatan toprağına
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Bu, kahraman bir ırkın, bir dinin ordusudur
Asırlara hükmeder, zalimin korkusudur
Cephede bile olsa barışların usudur
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Garbın tüm cellâtları ordular kurdursa da
Silahları kuşanıp ırkıma saldırsa da
Beynime, yüreğime mermiler yağdırsa da
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Hindu’su, Anzak’ı, yamyamı yurda doldu
Vatan ve bayrak için binlerce güneş soldu
Bu, imanlı göğsünde çelikler tuz-buz oldu
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
“Her an için cephede ölüm muhakkak, gerçek
Kimisi Kur-an okur, kimi dua ederek
Kimisi de bir yandan tekbirler getirerek” (*)
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Dalgalanır her şafak bu bayrak asla inmez
Beş vakitte okunan bu ezanlar hiç dinmez
Ölü değil şehitler, şehitler asla ölmez
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Çanakkale namustur, şereftir, ırka şandır
Bu vatan toprağına ekilen nice candır
Tarihin kaydettiği zafer dolu destandır
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Geçilir elbet candan, seven yardan geçilir
Cehennemi andıran kızıl hardan geçilir
Vatan toprağı hariç her diyardan geçilir
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
18.03.2007  (*) Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal tarafından söylenmiştir.

 

Posted in Şiirlerim | Çanakkale Geçilmez! için yorumlar kapalı
Mar 16

Dahi Temel

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dünya Genetik Projeler Yarismasi yapiliyormus. Tüm ülkelerden genetik
profesörleri yarismaya çalismalari ile katilmis. Ilk Fransiz profesörün
çalismasinin basina gelmisler. Jüri baskani çalismasinin ne oldugunu sormus.
Fransiz profesör baslamis anlatmaya:
-“Ben inek genleri ile tavuk genlerini birlestirdim, Ortaya çikan mahlukatin eti kirmizi et kadar lezzetli, beyaz et kadar saglikli oldu” demis..
Ardindan diger çalismalari ülke ülke gezmeye baslamislar. Sira gelmis
Türkiye’den bizim Temel profesöre, Jüri baskani:
-“Sizin çalismaniz nedir?” diye sormus.
Profesör Temel anlatmis:
-“Ben demis, karpuz genleri ile hamamböcegi genlerini birlestirdim!”
Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan profesöre:
-“Bu çalışma ne ise yarar?” diye sormuş.
Profesör Temel:
-“Acayip ise yarıyor, karpuzu kesiyosun, çekirdekleri kaçisiyoo”
Posted in Fıkralar | Dahi Temel için yorumlar kapalı
Mar 15

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini hakkıyla takdir edemezler: onlardan biri sıhhat, diğeri de boş vakittir Hadis-i Şerif
*İki şeyin elden gitmeden değerini takdir etmek zordur; sağlık ve gençlik. Hz. Ali (ra)
*Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…  Kanuni Sultan Süleyman
*Bedenimizde görülen bazı hastalıklar, ruhlarımızda saklanan hastalıkların küçük parçalarıdır.  Nathaniel Hawthorne
*Bir memleket halkının sağlığı, hakikatte bir devletin dayandığı bütün mutluluk ve gücün temelidir. George Sand
*Bir ulusun kaderi, başbakanın sindirim organlarının iyi çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Voltaire
*Dört şey vardır ki, en azını dahi hor görmemek gerekir: Yangın, hastalık, düşman, borç. Beydeba
*Hastalanmaya karşı geliniz. Kimseye hasta olduğunuzu söylemeyiniz. Onu istemezseniz o da sizi istemez. Bulwer Lytonn
*Hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez. Thomas Fuller
*İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını korumak için paralarını harcarlar. Goethe
*Kendini sağlam bilen hastanın tedavisi yoktur. Eddy Fisher
*Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Eflatun
*Sağlığın başlangıcı hastalığı tanımaktır. Miquel Cervantes

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı