Şub 09

Andımızın Yazarı Reşit Galip

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ata’nın sofrayı terk ettiği gece.
 
1931 sonbaharıydı. O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet’in bir yakınmasıyla başladı.
Esat Mehmet, Atatürk’ün Harbiye’den “tabya öğretmeniydi”.
Kazım Özalp’in “Atatürk’ten Anılar” kitabında (T. İş Bankası Y., 1992, s. 48-49) yazdığına göre konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı.
Esat Mehmet, “kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini” belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi.
Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı: “Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi” dedi. “Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. İnkılaplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.”
Sofra gerildi. Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı.
“Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız” dedi.
Ama Reşit Galip alttan almadı.
“Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılap ve zihniyet meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılapları zedeleyeceği icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez.”
 
“Bu kokuşmuş kafayla…”
 
Reşit Galip’in tartışma yaratmasının özel bir nedeni vardı:
Halkevi’nde sanatı yaygınlaştırmak için tiyatro çalışmaları yapıyor, ancak sahneye çıkacak kadın oyuncu bulamıyorlardı. Buna gönüllü kadın öğretmenler için, Maarif Vekaleti’ nden izin alamamışlardı.
Reşit Galip “Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez” diye kestirip attı.
Atatürk’ün kaşları çatıldı. “Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz” diye çıkıştı.
Herkes yaklaşan fırtınayı hissetmişti. Ama Reşit Galip bulutların üstüne gitti. 57 yaşındaki Milli Eğitim Bakanı’nı işaret ederek dedi ki:
“Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis’te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır.”
Atatürk yeniden uyarma gereği duydu:
“Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve benim hocamdır. Beni okutmuş olması sence bir değer taşımıyor mu?”
“Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama kim bilir nice tutucu da çıkmıştır.”
 
“Sizi de eleştiririm!”
 
Bunun üzerine Gazi’nin sabrı taştı:
“Bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı’na hakaret etmenize müsaade edemem” diye haşladı.
Ama Reşit Galip sineceği yerde hepten üste çıktı:
“Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm. “
İlk kez Atatürk’ün sofrasında Atatürk bu kadar sert eleştiriliyordu.
 
Ama genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktu. Yıllar yılı bir efsane gibi anlatılacak çıkışını o an yaptı:
“Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır.”
Atatürk kendi fikirleriyle kendisini vuran bu genç adama baktı, sonra yanındakilere dönüp “Öyleyse biz kalkalım” dedi.
Sofradaki bütün heyet ayaklandı; Reşit Galip’i sofrada yapayalnız bırakıp çıktılar.
 
Sonra neler oldu?
 
Bu müthiş sahnenin devamı daha da ibret vericidir:
Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı’nda pencere kenarındaki bir koltukta geçirir.
Atatürk uyandığında Genel Sekreteri’ne Reşit Galip’i sorar.
“Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara’ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik” derler.
Atatürk “Ankara’ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz” der.
Sonra “Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var” diye ekler.
1932 sonbaharında Atatürk, Reşit Galip’in Ankara Radyosu’ndaki bir konuşmasını dinler; “Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile” demektedir.
Atatürk birkaç gün sonra kendisini yeniden sofraya davet eder.
Hemen yanındaki sandalyeye buyur eder.
Onun yanına da, hocası Esat Mehmet’i oturtur.
Ve orada yeni Milli Eğitim Bakanı’nın 39 yaşındaki Reşit Galip olduğunu açıklar. 
 
 
*Eğitimhane.Com’dan

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , | Andımızın Yazarı Reşit Galip için yorumlar kapalı
Şub 08

Baltanın Sapı Bizden…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ormandaki ağaçlar, her gün onlarca ağaç kesilmesinden rahatsız olmuşlar. Durumu aralarında tartıştıktan sonra koca çınar, ormandaki ağaçları kesen baltayı suçlu bulmuş.

 

Ama aralarındaki bilge ağaç, baltanın tek suçlu olmadığını baltanın sapının da kendilerinden olduğunu söyleyivermiş.

 

Acı gerçekle yüzleşerek kendilerine zarar veren şeyin kendilerimden olduğunu beyan etmişler.

 

Oldukça ibretlik bir hikâye, “Armudu çürüten içindeki kurdudur” demiş atalarımız.
Posted in Fıkralar | Baltanın Sapı Bizden… için yorumlar kapalı
Şub 07

Bizden olmayan İçimizdekiler…

 Bazı yazarların medyada yayınlanan yazıları ile ilgili olarak Yeniçağ Gazetesi yazarı Mehmet KUŞÇU’nun yazısını okumanız isteğiyle sitemde yayınlıyorum. (Adı verilmeyen bu yazarları medyadan tanımışsınızdır.) Buyurun okuyun ve karar siz verin!…

 

Yazarlardan birincisi diyor ki;
“Tutup ‘İnkılâp Tarihi’ diye bir ders icat ederiz, bunu özel hocalarını yetiştiririz, üniversitelerde kürsüsünü kurarız, ‘zorunlu ders’ olarak okullarda okuturuz. Koca koca adamlar bu işe memur edilmiştir. Oturur, çarpıtmaya dayalı tarih kitapları yazarlar. İsimlerinin önünde birtakım akademik unvanlar vardır ve yalan yazmaya utanmazlar, ‘bir gün birileri çıkıp yalanlarımızı yüzümüze vurur, rezil oluruz’ demezler… İnkılâp Tarihi saçmalığına da derhal son verilmelidir…”

 

Yazarlardan ikincisi diyor ki;
“Milli Eğitim” alanında iyi şeyler oluyor… Bence de kanımca sadece “Andımız” değil, onun kadar buyurgan bir metin olan “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” de okullardan çıkarılmalı.
Çünkü gençlere anlayış, empati, hoşgörü, farklılıklara saygı, özeleştiri gibi evrensel demokratik değerleri tavsiye eden bir metin değil bu. Peki, nasıl bir metin? Bakalım. Meşhur hitabe şöyle başlıyor: “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” Bu sorunlu bir ifade, çünkü milyonlarca bireye “senin birinci görevin budur” diye kolektif bir görev biçiyor. Oysa bir ülkenin bağımsızlığı gerçekten kritik bir değer olsa da, kimsenin bunu her daim “birinci vazife” edinme zorunluluğu yoktur. İsteyen bunu edinir kendine “birinci vazife” olarak, isteyen de aynı ülkeyi demokratikleştirmeyi veya dini inancını yaymayı yahut sokak kedilerine bakmayı. Herkes kutsallarını belirleme ve onlar için çalışma hakkına sahiptir. (Ülkeye iyi gelecek olan da bu renkliliktir.)

 

Yazarlardan üçüncü diyor ki;
“… başta 1915 Ermeni kıyamı olmak üzere yakın tarihimizle yüzleşmek zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.”

 

Ben de şöyle diyorum.(K.Ş)
Şimdi sizlerde “Hepimiz Ermeni’yiz” “Andımız, Genliğe Hitabe kaldırılsın” diyenlerden misiniz?.
Sakın ola “TÜRK’ÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM… “BİRİNCİ VAZİFEN, TÜRK İSTİKLALİNİ, TÜRK CUMHURİYETİNİ, İLELEBET MUHAFAZA VE MÜDAFAA ETMEKTİR. …
EY TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI!
İŞTE BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE DAHİ, VAZİFEN, TÜRK İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR! MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.” Demeyiniz.
Bazıları tarafından hemen “Faşist” ilan edilirsiniz.

 

Onlar “Faşist” dese de, BEN TÜRK’ÜM!.. “MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.”. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”  DİYORUM, DİYECEĞİM!…

 

Posted in Gündem | Bizden olmayan İçimizdekiler… için yorumlar kapalı
Şub 06

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

BU GÜN HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK OKUNMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM! 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
EY TÜRK GENÇLİĞİ!
BİRİNCİ VAZİFEN, TÜRK İSTİKLALİNİ, TÜRK CUMHURİYETİNİ, İLELEBET MUHAFAZA VE MÜDAFAA ETMEKTİR.
MEVCUDİYETİNİN VE İSTİKBALİNİN YEGANE TEMELİ BUDUR. BU TEMEL, SENİN EN KIYMETLİ HAZİNENDİR. İSTİKBALDE DAHİ SENİ BU HAZİNEDEN MAHRUM ETMEK İSTEYECEK DAHİLİ VE HARİCİ BEDHAHLARIN OLACAKTIR. BİR GÜN İSTİKLAL VE CUMHURİYETİ MÜDAFAA MECBURİYETİNE DÜŞERSEN , VAZİFEYE ATILMAK İÇİN İÇİNDE BULUNACAĞIN VAZİYETİN İMKAN VE ŞERAİTİNİ DÜŞÜNMEYECEKSİN! BU İMKAN VE ŞERAİT, ÇOK NAMÜSAİT BİR MAHİYETTE TEZAHÜR EDEBİLİR. İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNE KASTEDECEK DÜŞMANLAR, BÜTÜN DÜNYADA EMSALİ GÖRÜLMEMİŞ BİR GALİBİYETİN MÜMESSİLİ OLABİLİRLER. CEBREN VE HİLEYLE AZİZ VATANIN BÜTÜN KALELERİ ZAPT EDİLMİŞ, BÜTÜN TERSANELERİNE GİRİLMİŞ, BÜTÜN ORDULARI DAĞITILMIŞ VE MEMLEKETİN HER KÖŞESİ BİLFİİL İŞGAL EDİLMİŞ OLABİLİR. BÜTÜN BU ŞERAİTTEN DAHA ELİM VE DAHA VAHİM OLMAK ÜZERE, MEMLEKETİN DAHİLİNDE İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET VE DALALET VE HATTA HIYANET İÇİNDE BULUNABİLİRLER. HATTA BU İKTİDAR SAHİPLERİ ŞAHSİ MENFAATLERİNİ MÜSTEVLİLERİN SİYASİ EMELLERİYLE TEVHİD EDEBİLİRLER. MİLLET FAKR Ü ZARURET İÇİNDE HARAP VE BİTAP DÜŞMÜŞ OLABİLİR.
EY TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI!
İŞTE BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE DAHİ, VAZİFEN, TÜRK İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR! MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
Posted in Gündem | ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ için yorumlar kapalı
Şub 05

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 *“Türk milletini sevmek vâciptir.” Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI

 

* “Hiç kimsenin kirli ayaklarıyla beynimde dolaşmasına izin vermem!”  Gandi

 

* “Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime ihtiyaç kalmazdı” Karl Marks
 
* “Deniz hem en temiz hem de en pis sudur: Balıklar onu içebilir ve ondan yaşam bulur; insanlar içemez ve onda ölümü bulur” Heraklitos.
 
* “Suyun geminin içinde olması onu batırır, dışında olması ise onun yüzmesine sebep olur.” Mevlâna

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Şub 04

Kahraman Özümüz Vardır!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İnsanlar tarihten Türk’ü sorarsa
Ak alnımızla, ak yüzümüz vardır
Birde Türk milleti tavır koyarsa
Hain uşaklara sözümüz vardır

 

Oğuz ile Bilge ile beslendik
Yavuz ile Fatih ile hislendik
Çağlara Türk mührü vurup seslendik
Türk’üz; kahraman bir özümüz vardır

 

Soysuzlar ölmedik dipdiri sağız
Eğilmeyen Türk’üz sarsılmaz dağız
Hepimiz ipekten birer bayrağız
Her an istikbalde gözümüz vardır

 

Öyle bilendi ki keskin öfkemiz
Bizim olsun, bizden olsun ilkemiz
Türk oğluyuz, böldürmeyiz ülkemiz
Lakin yokuşumuz, düzümüz vardır

 

Haksız değil kimse bence sitemde
Soygunlar, vurgunlar diz boyu hem de
Kışı yaşasak ta şimdi bu demde
Daha ilkbahar, yaz, güzümüz vardır

 

04.05.1996
Posted in Şiirlerim | Kahraman Özümüz Vardır! için yorumlar kapalı
Şub 03

Peygamberimiz doğduğunda vuku a gelen hadiseler.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Peygamberimiz doğduğunda vuku a gelen hadiselerden bazıları:
 
1-Peygamberimiz, Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu.
 
2-Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini, yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.
 
3-Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece, Ahmed doğmuştur dediler. Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan
 
inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.
 
4-Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı.
 
5-İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi.
 
6-Save Gölünün suyu çekildi.
 
7-Sema ve Vadisini su bastı.
 
8-Iran Sahi, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü.
Posted in Gündem | Peygamberimiz doğduğunda vuku a gelen hadiseler. için yorumlar kapalı
Şub 03

Dünyaya Çektirenler!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sizinle bir haberi paylaşmak istiyorum. Lütfen siz de paylaşın…
Hemen hemen her gün bu dünyanın gidişinin iyi olmadığını belirtiyoruz. Sebeplerini de bulmakta inanın zorlanıyoruz. Suçu insanların iyi eğitilmediğine atıyor ve ‘Eğitim şart’ diyoruz. Her konuşmamızda da eğitimin yetersizliğinden şikayetçi oluyoruz. Bilim adamları son araştırmalarında bizim bu sıkıntımızın sebeplerini bularak bunu dünyaya duyurdulardular.
İşte bilim adamlarınca açıklanan sonuçlar:
Kötü haberlerden bıkan bizlere iyi mi, kötü mü bir haber daha!…
İnsanın düşünme ve kavrama yaşı “60” diyen bilim adamları, “Biz bir hata yapmışız, bu yaş 45’miş” derler. 10 yıldır binlerce insan üzerinde yapılan testlerin sonuçları insanı korkutuyor! Bu korku; beynin 45’inde düşünme ve kavrama yeteneğinin düşmesinden dolayı dünyayı yönetenlerin sayesinde dünyanın her yanının kan ve kinle dolmasından kaynaklanıyor. Dünya ‘lider’liğine soyunanların görüntülerine bakınca vay haline dünyanın dememek mümkün mü? Gerçekten dünya yalnız ve ancak Allah’a emanet!… Bize çektirenlerden kurtulmak dileğiyle…

 

*Gazetelerden

 

Posted in Yazılarım | Dünyaya Çektirenler! için yorumlar kapalı
Şub 03

Ezan Sesi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Sensiz olamayız biz hiçbir zaman
Hep göklerimizde kal ezan sesi
Dünya batağında şu gönlümüze
Nurlu ışığını sal ezan sesi
 
Her kalbe işlenen ilâhi inci
Yaşarız duydukça candan sevinci
Ezelden rakipsiz, eşsiz, birinci
Altın madalyayı al ezan sesi
 
O ahengi duyan, kapan övünsün
Allah’a kul olup tapan övünsün
İlâhî besteni yapan övünsün
Mümin gönüllere dal ezan sesi
 
Her zaman her yerde, dünyada bir de
Lidersin müzikte, sözde, şiirde
Âlem tespih eder her bir tekbirde
Semavi âlemden bal ezan sesi
 
13.02.1994

 

Posted in Şiirlerim | Ezan Sesi için yorumlar kapalı
Şub 03

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hz. Muhammed (S.A.V.)’den altın sözler:

 

* “Akılca en mükemmeliniz, Allah’tan en çok korkanınızdır.”
* “Sabah namazına çok dikkat ederek geçirmen gerekir. Çünkü sabah namazında çok büyük faziletler vardır.”
* “Kalplerinizi az gülmek ve az yemekle ihyâ ediniz, açlıkla temizleyiniz ki yumuşasın ve parlasın.”
* “Çok gülmeyin, çünkü çok gülmek kalbi öldürür.”
* “Kıyâmet günü Cennete ilk çağırılacak, varlıkta da darlıkta da Allah’a çok hamdedenlerdir.”
* “Kıyâmet gününde ilk hesaplaşacak kimseler, komşulardır.”
* “Kıyâmet gününde Âdemoğlu, şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılmaz;
a.Ömrünü nerede ve ne sûretle harcadığından,
b.Yaptığı işleri ne maksatla yaptığından,
c.Malını nereden kazandığından ve nerelere sarfettiğinden,
d.Vücudunu, sıhhatini nerede ve ne sûretle yıprattığından.”

 

* “Bütün insanlar günah işler, fakat günah işleyenlerin en hayırlısı, tövbe edenlerdir.”
* “Kim, insanların kalbini çekmek için kelamın kullanılışını öğrenirse, Allah Kıyâmet günü, ondan ne farz ne nâfile hiçbir ibâdetini kabul etmez!”
* “Müslümanların derdini dert edinmeyen onlardan değildir.”
* “Kişi haksız olarak bir şeye lânet ederse, o lânet kendine döner.”
* “Dünyânın belâ ve fitneden başka hiçbir şeyi kalmadı.”
* “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir.”
* “Kulun dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz. Kalbi doğru olmadıkça da îmânı doğru olmaz.”
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı