Oca 01

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*“Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da dünyanın başkenti olmalıdır”(Fatih Sultan Mehmet) 
 
*“Gerçekten o devirde kahve; akademinin, meslek cemiyetinin, kulübün, salonun, fikir ve sanat meclisinin bütün vazifelerini küçük tahta masaların etrafında elinden geldiği kadar yapıyordu. O zaman anladım ki, biz bir kahve milletiyiz…” Peyami Safa

 

* “Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım.” Sait Faik

 

*Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren!
Bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren… Mehmet Akif ERSOY
 
*“Arzular ve hınçlar aklın sesini duymazlar” Şekspir

 

*”İnsanlar nasıl konuşulması gerektiğinin dersini alırlar ama en büyük ilim, nasıl ve ne zaman susulması gerektiğini bilmektir.” Tolstoy

 

*”Bir ulusun büyüklüğü nüfusun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.” Victor Hugo

 

*”İyi bir akla sahip olmak yeterli değildir. Asıl olan onu iyi kullanmaktır.” Rene Descartes

 

*“İnsanlar idealleri için, hayvanlar ise menfaatleri için mücadele ederler.” Fransız sosyolog Gustave Le Bon

 

*”Büyük insanların idealleri, küçük insanların ise hevesleri vardır…”

 

*”Güzel bir gülü, Güzel bir geceyi, Güzel bir dostu, Herkes sever.. ama önemli olan Gülü dikeniyle, Geceyi gizemiyle, Dostu dertleriyle birlikte sevebilmektir..!”
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 01

Bu herif, hükümeti mi kaçırıp dağa kaldırdı!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Adamın biri bir kadıncağızı kaçırıp alıkoymuş filan. Ama yakalanmış, ağır ceza mahkemesinde tutuklu olarak yargılanmış ve adamakıllı bir cezaya da çarptırılmış. Mağdure de “müdahil”olarak yargılamayı başından sonuna izlemiş, sanık mahkum edildiğinde de mahkemenin başkanına minnet ve şükran duygularını dile getirmiş. Ne ki, kadıncağız kısa bir süre sonra o mahkum edilen kişinin, çarşıda elini kolunu sallayarak dolaştığını görmüş. Hemen koşmuş adamı mahkum eden mahkemenin başkanına ve sormuş başkana, nasıl olur da bu ahlâksız adam böyle serbest gezer diye.
Başkan:
-Kızım, biz ne yapalım, hükümet af çıkardı… demiş. Kadın, kanı tepesine fırlamış bir biçimde başkana demiş ki:
-Bu herif, hükümeti mi kaçırıp dağa kaldırdı ki hükümet onu af ediyor!…

 

Posted in Fıkralar | Bu herif, hükümeti mi kaçırıp dağa kaldırdı! için yorumlar kapalı
Oca 01

Arabistanlı Lawrence (Lavrens)

 

 

 

 

 

 

Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’nda İngiliz ajanı Lawrence kışkırtmaları neticesinde Arapların Türklere karşı haince davrandıklarına tarih şahittir. İşte bu dönemde orta doğudaki savaşlarda din kardeşlerimiz iki bin kişilik Şam Hastanesine 20.000 yaralı Türk askerini istif ederek hastanenin elektriğini ve suyunu keserler. Hastaneye günlerce hastane personelini sokmazlar. Sonunda, yaralı olan bütün askerlerimiz şehit olur. Hastaneden yayılan koku Şam’a yayılır.

Bir İngiliz komutan olayı öğrenince Lawrence tokatlar ve “ Sizler dünya tarihinde işlenmiş en korkunç katliamlardan birini yaptınız. Bu katliam tarihte büyük bir kara leke olarak kalacaktır” der.

(Bu, Oscar ödüllü “Arabistanlı Lawrence filminde de aynen işlenmiştir.)

*Düşman her türlü hileden aciz kalınca dost görünür; sonra dostlukla öyle işler çevirir ki, düşman yapamaz. Sadi

 

 

 

 

Posted in Hikayeler | Arabistanlı Lawrence (Lavrens) için yorumlar kapalı
Ara 31

Fransa’nın Fransızlığı…1

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
2006 yılı Mart sonlarında Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği Zirvesi sakin bir şekilde devam ederken Avrupa Sanayi ve İşveren Konfederasyonları Birliği Başkanı Fransız vatandaşı Ernest-Antonie Seillere, konuşmasının bir yerinde İngilizce bir iki kelime söyleyince sükûnet bozuldu, ortalık karıştı. O gün Fransa Cumhurbaşkanı olan Jacgues Chirac kalktı ve toplantı salonunu terk etti. Yalnızca Cumhurbaşkanı Chirac mı?
Hayır. Onunla birlikte İngilizce lehine bir iki kelime söyleyen Fransız işadamını protesto etmek için salonu terk edenler arasında Maliye Bakanı Theerry Berton ve Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blaziye de vardı.
Chirac’a salonu niye terk ettiği sorulunca Fransa Cumhurbaşkanını verdiği cevap şu oldu:
“- Fransa lisanına saygılıdır. AB’de, BM’de, Olimpiyatlarda lisanımızı koruma mücadelesi veriyoruz. Biz bunu yaparken, bir Fransız İngilizce konuşunca şok yaşadım…”

 *Hasan DEMİR Yeniçağ

Posted in Gündem | Fransa’nın Fransızlığı…1 için yorumlar kapalı
Ara 31

Yeni Yıl Tebriği

 

 

 

 

 

 

 

Yüce Türk Milleti’nin ve bütün insanlığın yeni yılını kutlar, sağlık, huzur, kardeşlik ve güven dolu bir yıl olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.

Posted in Yazılarım | Yeni Yıl Tebriği için yorumlar kapalı
Ara 30

Gaflet mi, dalâlet mi?

“Kimliğini tanıdığımız insanların bütün haklarını vereceğiz. Bir insanın kimliğini inkâr etmek o insanı inkâr etmek demektir. Kendisini Kürt kimliği ile Arap kimliği ile Boşnak kimliği ile artık ne gelirse aklınıza… Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğin bütün kültürel haklarını, eğitim, dil, kimlik hakkı ne varsa vereceğiz. Anayasal haklarını vereceğiz.”(21.1.2011) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın TBMM’deki konuşması
Millete ait olan egemenlik, milleti oluşturan gruplara dağıtılırsa orada; etnik ırkçılık, dincilik-mezhepçilik,aşiretçilik çatışması başlar.  Sayın Bülent Arınç bunu bilmez mi?
 
 Bunu, Mustafa Kemal ATATÜRK 20 eKİM 1927’de görmüş ve Türk Gençliğini şöyle uyarmıştır.
 
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
 
“Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
 Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
 
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
Posted in Gündem | Gaflet mi, dalâlet mi? için yorumlar kapalı
Ara 30

Artık Ona “Sayın” Demek Suç Değil!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Sayın” kelimesi hukukun yasakladığı kişiler için söylenmesi suç teşkil ederdi. Kanunlarımızda böyle durumlar için cezai hüküm veren maddeler vardı. Buna verebileceğimiz en uygun örnek; binlerce kişinin ölüm emrini veren, görev başında askerimizin, polisimizin, öğretmenlerimizin katlinin sorumlusu, çocukların, bebelerin delik deşik edilerek kalbura dönüştürülmesini doğru bildiği yolda erdem olarak kabul eden İmralı’da oturan katilbaşı için kullanılan “sayın” hitap şeklidir.
Mahkemelerde çıkan karar “Öcalan’a ‘sayın’ denilerek hitap edilmesini ‘yasadışı örgüt adına suç işleyen kişiye önderlik atfedip yüceltmek, suçu ve suçluyu övmek’ kapsamında” değerlendiriyordu. Ve böyle hitapta bulunanların cezasını kesiyordu. Hatırlayacaksınız R.T.E’ye de katilbaşına sayın, şehide kelle dediği için 3 kuruşluk manevi tazminat cezası verilmişti. Bazıları bu cezayı alçaltıcı bulabilir; ancak R.T.E yaptığı bu konuşmayla bir katili yüceltip, şehitleri alçaltmış olmuyor mu? Buradan kimseyi yargılamak için böyle söylemiyorum; lakin bu konuşma tarzının açılımı böyle okunuyor…
XXXXXXX
Ona “sayın” denmesi artık suç değil. Çünkü “Yargıtay 8. Ceza Dairesi, çok sayıda kişinin ceza almasına yol açan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü Abdullah Öcalan’dan “sayın” diye söz edilmesine ceza verilmesi yönündeki içtihadını değiştirdi.”
Daire,”Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nin Öcalan’dan “sayın” diyerek söz eden Esra Çiftçi’ye verdiği beraat kararını onadı.”
Bu gibi beyanları “kişinin sosyal statüsü” ve “AİHS 10. maddesi” kapsamında değerlendiren mahkemenin gerekçesi şu şekilde:
“Sanığın, suçluluğu sabit olan Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ olarak hitap etmesi mevcut pozitif hukuk kuralları karşısında herhangi bir suç teşkil etmez” denildi.
Ne diyebiliriz ki, şeriatın kestiği parmak acımaz demişler. Fakat burada kesilen parmak topluma ait oluyor gibi.

 

*Fikri ALTINBAZ Ortadoğu

 

Posted in Gündem | Artık Ona “Sayın” Demek Suç Değil! için yorumlar kapalı
Ara 30

Benim Olmayan “NOEL”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
‘Her türlü hazırlık tamamlanmış, caddeler, evler süslenmiş, ‘Noel Babalar’ hazır, yeni yıla neşeyle, eğlenceyle gireceğimiz anda nereden çıktı bu Keşan Müftüsü… Sanki biz ‘Noel’i mi kutluyoruz? Yeni yıla girerken biraz eğleniyoruz o kadar’ dediğinizi duyar gibiyim.

 

Ancak bir Türk ve Müslüman olarak almış olduğu eğitim ile millî ve dinî vecibeleri gereği vatandaşlarını aydınlatmak ve onlara doğruyu göstermek ve yanlıştan men etmek için gayret gösteren Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri vaazda şunları söylemiş:

 

Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri der ki:
– “Yüce peygamberimiz ‘Kim kime benzemeye çalışırsa, o onlardandır’ diye buyuruyor.
Noel bizim bayramımız değildir. Yılbaşı eğlencesi de bizim kültürümüzde yoktur. Biz bunları Hıristiyan aleminden ithal etmişiz.
Hıristiyanlıktan gelen bir etkinliği kutlarsak, onlara benzemeye başlarız. Onlar gibi bir yaşantı ortaya çıkar.
Ama ‘Millet eğleniyor, ben de eğleneyim’ diyorsanız, eğlencenin mahiyetine göre değişir. Eğer içkili, şaraplı eğlence yapılıyorsa, günahkâr olur.”
Ve ekledi:
– “Noel Baba yaşamış mı, yaşamamış mı belli değil. Bir yer söyleniyor ve orada yaşadığı ifade ediliyor.
Noel Baba, baca ve pencereden giriyor. Doğru dürüst biri olsa kapıdan girerdi.
Kuran-ı Kerim; ‘Evlere kapıdan girin’ diyor. Neden bacadan giriyor ki?”
 
Oysa ‘Noel Baba’ olarak kastedilen papaz ‘Aziz Nicolas’ tır.
“Aziz Nicholas”ın Antalya Demre’de yaşadığı ve bu kişinin çok yardım sever olduğu, hediyelerini görünmeden vermek için pencereden veya bacadan attığı söylenir.
 
 Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de buyuruyor: – “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar.
 
Allah her insanı bir başkasına benzeme gararetinden korusun! Amin.
Posted in Yazılarım | Benim Olmayan “NOEL” için yorumlar kapalı
Ara 29

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mustafa Kemal Atatürk’ten Sözler:
 
● Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
 ● İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir!
 ● Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
 ● Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
● Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır.
● Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
● Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
● Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Ara 29

Bayram Kutlama

YÜCE TÜRK MİLLETİNİN KURBAN BAYRAMINI KUTLAR, KURBANLARIMIZIN KABUL EDİLMESİNİ, BAYRAMLARI BAYRAM OLARAK YAŞAMAMIZI  ALLAH’TAN NİYAZ EDERİM.

Posted in Yazılarım | Bayram Kutlama için yorumlar kapalı