Ara 18

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*“Üç türlü yalan var… Ağırlık sırasıyla yalan, kuyruklu yalan ve istatistikî yalan” Prof. Dr. Ömer Celal Sarç

 

* “… hristiyan teb’amız şöyle dursun devletimiz; Türk, Arnavut, Kürt, Arap gibi çeşitli kavimlerden teşekkül ettiği halde, vatanın müdafaası ve islâmiyetin muhâfazası, şurada on iki milyondan fazla tahmîn edemediğimiz Türkçe konuşan ahâlimizin hamîyyetli omuzlarına yüklendi” Mehmet Ârif Bey

 

* “Türk Milleti söylemez söylenir” Abdülhak Hâmid Tarhan

 

*”Türk’e hayat hakkı tanımak bir cinayettir. Dünyada bir Türk kalsa hemen devlet kurar.” Churchill
* İzvornik Kalesi’ni isteyen Sırp prense “İstediğiniz yerin her karış toprağı, efrad-ı milletin kanı ile alınmıştır. Onu size ihsan etmeye bende hak ve salahiyat yoktur” diyordu. Abdülhamid-1879
*Başarı azmin ödülüdür. (Yekta Güngör Özden)
*“Polis, bir asker kadar disiplinli, bir anne kadar şefkatli ve bir hukuk adamı kadar hukukçu” olmalıdır.

 

Posted in Yazılarım | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Ara 18

“Ben azınlığa dahilim”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Ben azınlığa dahilim”

Önce Osmanlı Meclisi Mebusanı’ndan bir fıkra: Hararetli müzakereler oluyor… Mebuslardan biri galeyana gelmiş. Kürsüden “Bu meclis azalarının çoğu budaladır” demiş… Ortalık karışmış; bütün mebuslar feveran halinde… Yalnız tek kişi aldırış etmeden oturuyor… Biri “Yahu, adam bize budala dedi, senin kılın kıpırdamıyor” demiş… Adam gene fütursuzca “Ben azınlığa dahilim” diye cevap vermiş..

 

 

 

 

Posted in Fıkralar | “Ben azınlığa dahilim” için yorumlar kapalı
Ara 17

19 Aralık’a dikkat!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Banu Avar uyarıyor: “19 Aralıkta Los Angeles federal mahkemesinde Türkiye aleyhine açılmış iki dava görülecek!
Geçen yıl ‘1915’de Ermeni mülklerine el konduğu’ iddiasıyla açılan bu iki davada, Türkiye’den toprak ve tazminat talep ediliyor.
Los Angeles federal mahkemesinde Kasapyan, ‘Madem’özür’de diliyorsunuz, artık topraklarımızı geri verin!’ diyecek! Talep ettikleri topraklar ise Adana İncirlik civarı! Amerikan üssünün kapladığı alanın tamamı!
İkinci dava, TC Merkez Bankası ve TC Ziraat Bankası aleyhine açılmıştı. O da 19 Aralık’ta yeniden görüşülecek.
6 Aralık 2011’de, Amerika’da Harut Sassounian imzasıyla bir makale yayınlandı…
Sassounian, ‘Mahkeme, Ermeni taleplerini haklı bulursa, Türk bankalarının Amerika’daki varlıklarından, bu tazminat miktarına el koyabilir ve bu parayı mülkü gasp edilmiş Ermeni ailelere verebilir’ diyor.
Sonra ’Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de aynı taleple gidilmesiyle daha çok yol kat edilebileceği’ni belirtiyor..
‘Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, AİHM’in kararlarını uygulamak zorunda kalacaktır!’ diyor..
O arada Sarkozy de ne tesadüf, 19 Aralık tarihini zikrediyor.. ASALA avukatı Patrick Deveciyan’ın mimarı olduğu ‘Ermeni Soykırımını İnkâr Yasası’ yeniden pişirilip Türkiye’nin önüne konuyor!”
Yarın Amerika, Türkiye’nin en zayıf anında resmen İncirlik üssünün kendi vatandaşına ait olduğunu ileri sürebilir.. Demek ki topraklarınızda yabancı asker barındırmayacaksınız!
***
Emekli Büyükelçi Onur Öymen “Fransa’daki tasarı yasalaşırsa arkasından Avrupa Birliğinin aynı konudaki 28 Kasım 2010 tarihli kararının diğer bütün AB ülkelerince uygulanması beklenebilir. Fransız parlamentosundaki tasarı engellenmezse bunun Fransa’nın menfaatlerine de zarar vereceğini gösterecek bir tavır sergilememiz gerekiyor. İktidarıyla, muhalefetiyle siyasetçilerimizin bu konuda kayıtsız kalmaları büyük hata olacaktır” diyor.
AKP hükümet ise Paris’e bir TBMM heyeti gönderme kararı aldı. Yine Türkiye, Fransa meclisinin, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan yasa teklifini kabul etmesi halinde Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu’nu Ankara’ya geri çekecek..
***
Fakat bu arada, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, “Ermeni Soykırımı”nın tanınmasını öngören 252 sayılı karar tasarısını kabul etti. Komitede yapılan oylamada tasarı, 22 oya karşı 23 oyla geçti.
Komite başkanı Yahudi kökenli demokrat Howard Berman, oturumun başında yaptığı açıklamada, “Artık Ermeni soykırımını tanımanın zamanı geldi” dedi.
Sözde Ermeni soykırımı iddialarının tartışılmasına bile ceza getirmeye hazırlanan Fransa’ya karşı harekete geçen TOBB ve TÜSİAD ise ortak açıklama yaptı ve Türkiye-Fransa ilişkilerinin tüm boyutları ile etkileneceğini belirterek, Fransa’yı ve Fransız siyasetçilerini yanlıştan dönmeye davet etti. Peki ama ABD’ye neden en küçük bir tepki yok?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise 1912 yılından bu güne çeşitli mevzuat değişiklikleri sebebiyle tüzel kişiliği olmayan, içinde sinagoglar da dahil 22 taşınmazın vakıf statüsüne kavuşturulduğunu bildirerek, “Yüz yıllardır birlikte yaşadığımız ve artık birbirimizin bir parçası haline geldiğimiz azınlıklarımızın taleplerini karşılamak görevimizdir” dedi!
***
Aslında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve kurucularını, “Dersim” de katliam, hatta soykırım yapmakla suçlamak ile Osmanlı’nın İttihat Terakki Hükümeti’ni Ermeni soykırımı yapmakla suçlamak arasında özde bir fark yoktur.
Fakat birinci suçlamayı Türkiye’nin Başbakanı yaptığı için, Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlara da güç kazandırmış oluyor..
Şimdi böyle bir durumda, AKP hükümetinin, Ermeni soykırımı kararlarına veya toprak ve tazminat taleplerine karşı ciddi bir tavır göstermesi beklenebilir mi? Veya böyle bir tavır gösterseler bile inandırıcı olabilir mi?
ABD ve Avrupa, Türkiye’yi kendi yöneticileri vasıtasıyla köşeye sıkıştırdıklarını biliyor da Türk halkının en az yarısı, hâlâ durumun farkında değil..
*Arslan BULUT   Yeniçağ

 

Posted in Gündem | 19 Aralık’a dikkat! için yorumlar kapalı
Ara 17

İhaneti Gördüm Ben!

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ülkesini her zaman ölümüne koruyan
Mehmetçikte o coşkun cesareti gördüm ben!

 

Her halinden bellidir o gücü, o heybeti
Zalimleri korkutan azameti gördüm ben!

 

Her canlıyı ayırmadan candan, yürekten
Mazlumlara dost olan merhameti gördüm ben!

 

Ta yıllar öncesinden bu günü gösteren o,
Atatürk’ün hitabında kehaneti gördüm ben!

 

Teslim olmuş, büsbütün ruhen hem de bedenen
Şehitlerde, gazilerde kerameti gördüm ben!

 

Görmeyen, umursamayan siyasiler yüzünden
Şehirlerde, köylerde sefaleti gördüm ben!

 

İnsanları kandırıp aydın geçinenlerle
Satılmış beyinlerde cehaleti gördüm ben!

 

Yalnız Hakkâri’de, Şemdinli’de, Şırnak’ta değil
Ankara’nın göbeğinde ihaneti gördüm ben!

 

02.12.2007
Posted in Şiirlerim | İhaneti Gördüm Ben! için yorumlar kapalı
Ara 17

Terörist fırçası!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Meclis’te Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Korgeneral Ümit Dündar ve müsteşar yardımcısı 3 tuğgenerale dönerek fırça atıyor:
“Bize bu sıralardan ters bakılmış. Haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız. Halkın emrinde olacaksınız” diyor… Sonra milletvekillerine dönüyor:
“Anadolu’da ’kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya gider’ diye bir söz vardır. Siz de generalleri başıboş bıraktınız ya Balyoz’da ya da Ergenekon’da halkın iradesiyle seçilmişleri devirmeye kalktılar” diyor.
PKK teröristlerinin Meclis’teki temsilcileri, oraya bilgi vermeye gelen generallere karşı zafer kazanmış terörist edasıyla dalga geçiyor. Onları aşağılıyor. Generallerini kuşkulu kanıtlarla hapse tıkıp terör örgütünün lideri Öcalan’la görüşme masasına oturan iktidarın yarattığı iklimi terör örgütü temsilcileri böyle kullanıyor.
Asker vesayetine son verme adı altında TSK’ yı işte bu düzeye çektiler… 
 
Başka söze gerek var mı? (K.Ş)
 
 
 *Melih Aşık / Milliyet

 

Posted in Gündem | Terörist fırçası! için yorumlar kapalı
Ara 17

Sözde Özgürlük İçin Geldiler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
2003’te havadan bomba yağdırarak harabeye çevirdiği Irak’ı işgal eden ABD 9 yıl sonra geride yoksulluk, kan ve gözyaşı bırakarak askerlerini çekti.
 
 Sözde özgürlük için geldiler
– 1 milyon Müslümanı katlettiler
– Esir kadınların ırzına geçtiler
– Sünni’yi Şii’ye düşman ettiler
– Koca bir ülkeyi üçe böldüler
– Kukla Kürdistan’ı kurdular
– Petrol kuyularına el koydular
 
 2 milyon Iraklı göç etti
Saddam yönetiminin elinde kimyasal silah bulunduğu yalanıyla 20 Mart 2003’te Irak topraklarına gönderilen ABD askerleri, 1 milyonu aşkın Iraklı’yı katletti, milyonlarcasını da sakat bıraktı. İşgalde tutsak edilen binlerce Iraklı kadına tecavüz edildi. 2 milyondan fazla Iraklı ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
Kimyasal silah yalanı
İŞgalİn ardından Saddam Hüseyin devrildi fakat bahane olarak gösterilen kimyasal silahlar bir türlü bulunamadı! Ülke fiilen, Kürt Irak, Sünni Irak ve Şii Irak şeklinde üçe bölündü. Irak’ın kuzeyinde kukla Kürdistan’ı kurduran ABD, Büyük Ortadoğu Projesi için bölgede stratejik konumunu kuvvetlendirmiş oldu.
Ekonomik işgale devam
IraklIlara sözde özgürlük yerine 9 yılda sadece dehşeti yaşatan ABD, elde etmek istediklerine kavuştuktan sonra askeri işgali bitirip çekildi. Tabii ki, siyasi ve ekonomik işgalin devamını sağlayarak… Dün Bağdat’ta düzenlenen törende sembolik olarak ABD bayrağı indirilerek Irak bayrağı göndere çekildi.
 
Zulüm bitti!
Bütün dünyayı kandırarak Irak’a girdiler… Her tarafı yakıp yıktılar… Petrolü de ele geçirdiler.. Ülkeyi üçe böldüler… Şimdi de defolup gittiler…
8 yıl önce, “Saddam, kitle imha silahlarına sahip” yalanıyla Irak’ı işgal eden ABD öncülüğündeki İngiltere ve koalisyon güçleri, Nisan 2003’te Irak’ı işgal etti. İşgal ile birlikte, büyük zulüm de başlamış oldu. İşgalin ardından ilk iş olarak İngiltere ile birlikte ülke petrolüne el koyan ABD, yine İngiltere ile birlikte birçok skandala imza attı. ABD, Sünni direnişçilerle savaşırken, güneyde İngiltere ise radikal Şii din adamı El Sadr’ın ordusuyla mücadeleye başladı. Saddam Hüseyin’in devrilmesini, Irak’ta asayişin çöktüğü, mezhep çatışmalarının tırmandığı kanın oluk oluk aktığı bir dönem izledi. Yıllar geçtikçe, direniş daha da inatçı ve güçlü bir hal alıyor, akan kan bir türlü durmuyordu. ABD askerlerinin işkence, tecavüz ve cinayetlerinin yer aldığı bir dizi skandal patlak vermesi, olan biteni izlemekle yetinen dünyayı şoke etti. Bir operasyonda Saddam’ın oğullarıyla küçük torunları öldürüldü. Saddam yakalandı. Göstermelik bir mahkemenin ardından asılarak idam edildi. ABD, Sünni direnişe katılan aşiretlerin liderlerini parayla satın aldı. Güneyde ise askeri baskı altında kalan El Sadr İran’a kaçmak zorunda kaldı. Böylece Irak direnişi kırılmış oldu. Şu anda sadece El Kaide’nin Irak kolu eylem yapıyor. Üçe bölünen ülkede hâlâ neredeyse her gün bombalı saldırılar yapılıyor.
 
İşte bilanço
1 milyon Müslümanı katlettiler
ABD işgali altında 8 yıl inleyen Irak, ağır bir bedel ödedi. Londra merkezli Opinion Research Business (ORB) ve IIACSS’nin ortak araştırmasına göre, Irak’ta işgalin başından beri 1 milyondan fazla insan canından oldu. Bu verilere göre, savaşta Iraklı ailelerin beşte biri en az bir üyesini şiddete kurban verdi. Ülkedeki en yüksek ölüm oranları da hane halklarının yüzde 40’ından fazlasının bir üyesini kaybettiği başkent Bağdat’ta. Irak İnsan Hakları Bakanlığı yetkililerinden Arakan Cemel, başkent Bağdat’ta düzenlediği basın toplantısında, 2003’ten bu yana en az 14 bin 25 kişinin kaybolduğunu belirtti. Savaşın başından bu yana Irak’ta 4500 Amerikan askeri hayatını kaybetti, 32 bin asker yaralandı. ABD’ye bu savaş 800 milyar dolardan fazla paraya mal oldu. Ülke, kuzeyde Kürtler orta kesimde Sünniler ve güneyde Şiiler olmak üzere fiilen üçe bölündü. Petrol, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı ülkeler arasında paylaştırıldı. Zengin petrol yataklarına sahip olan Kürt yönetimi, petrol konusunda daha çok söz sahibi olmak istedi. Ülke ekonomik açıdan tam anlamıyla çöktü.
 
 
 *Yeniçağ Gazetesi

 

Posted in Yazılarım | Sözde Özgürlük İçin Geldiler için yorumlar kapalı
Ara 17

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol.”

 

*“Herkes kendi anlayışına göre bana dost oldu. İçimdeki sırları araştırmadı. Benim sırrım feryadımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nûr, her kulakta onu duyacak kudret yoktur.”
*“Ey oğul, bağı çöz, hür ol. Ne zamana kadar gümüş ve altına esir olacaksın.”
* “Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın.”
* Yüksekliği isterdim, fakat onu alçak gönüllülükte buldum…
* Biz öyle mahlûklarız ki; bazen melekler insan yaratılmadıklarına üzülür; bazen de şeytanlar bizden olmadıklarına şükrederler…
* “Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.”
* “Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiştir.”
* “Aşk altın değildir, saklanmaz. Âşıkın bütün sırları meydandadır.”
* “Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.”
* “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.”
* “Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki.”
* “Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?”
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Ara 17

Mevlânâ’yı anlamak

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şeb-i Arûs törenlerinin yapıldığı bu günde Mevlanayı anlamanın önemi açısından bu yazıyı paylaşmanızı diliyorum.
 
Mevlânâ, meşhur eseri “Mesnevî” nin ilk beyitlerinde şunları söyler: “Herkes kendi anlayışına göre bana dost oldu. İçimdeki sırları araştırmadı. Benim sırrım feryâdımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nûr, her kulakta onu duyacak kudret yoktur.”
Şöyle etrafımıza bir baktığımızda, ihtifaller dolayısıyla “Mevlânâ Türbesi” ni ziyârete gelenleri gözden geçirdiğimizde bu beyitlerde ifade edilenleri daha iyi anlıyoruz. Evet, herkes zannınca Mevlânâ dostu. Herkes seviyor onu. Ama içindeki sırları araştıran, niçin feryât ettiğini inceleyen yok. Dün bizi Viyana kapılarına kadar götüren mânevi güç kaynağımız “Mesnevî” bugün maalesef, vitrinlik bir eser, “Mevlânâ Türbesi” de turistik bir ziyâretgâh olmuş…
İçindeki sırlar araştırılmadan, feryatlarına kulak verilmeden ve rûhî çırpınışları incelenmeden Mevlânâ’yı anlamak mümkün değildir. Bir başka ifadeyle, “Mesnevî” yi anlamadan “Mevlânâ” yı anlayamayız. Mesnevî’yi anlayabilmek için de bilgi ister, anlayış ister, gayret ister. Hz. Pîr’in ifadesiyle: “Mesnevî’nin nurlarla dolu sırlarını ve inceliklerini anlamak, âyetlerin, hadislerin, hikâyelerin tertibinden aralarındaki münâsebeti kavramak için büyük bir itikat, devamlı bir aşk, tam bir doğruluk, selim bir kalp, son derece bir zekâ, anlayış ve muhtelif ilimleri bilmek lazımdır” .
Mesnevî, camiye giren üç kitaptan biridir. Yani Kur’ân ve hadis kitaplarından sonra üçüncü kitap olarak “Mesnevî” girmiştir câmiye. Bu itibarla, bazıları onu “Kur’ân-ı Kerîm’in manzum tefsiri” olarak niteler. Bazı araştırıcılar ise ona “mağz-ı Kur’ân” der. Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan bu konuda şunları söylüyor: “Mesnevî’ye ” mağz-ı Kur’ân “ yani Kur’ân’ın içi ve özü derler. Eğer böyle bir teşbihe cevaz verilirse Kur’ân bir gül bahçesi, Mesnevî ise gül yağıdır. Gül yağında gülün şekli, zarâfeti, hârikulâde tenasüp ve âhengi yoktur. Fakat onun rûhu vardır. Birinci Tanrı işidir, ikincisi kul… Gül şekil ve rûhtur. Gül yağı yalnız ruhtur. Birkaç damla gül yağında bir gülistan mucizesini görebilecek gözler, onun üzerine eğilebilir” .
Evet, bir gül yağında gül bahçesini görebilecek göz… İşte buna muhtacız. O gözler ancak Mevlânâ’nın sırlarını görebilir. Ve o gözlere sırdaş olan kulaklar ancak Mevlânâ’nın feryâdını deşifre edebilir.
Mevlânâ için aslolan şekil değil, özdür. Zâhirperestler ve dar görüşlüler onu anlayamazlar. “Râhibe niye bu kadar tevâzû gösteriyor” diye Mevlânâ’yı tenkit edenler, onun: “Allah’ın izni ve Peygamberin yardımıyla bugün tevâzû konusunda da râhibe gâlip geldik” sözündeki espriyi kavrayamazlar.
Yıllardır hasretini çektiğimiz İslam düşüncesinin yeniden şahlanması bence, Mesnevî’nin okunup anlaşılmasıyla mümkün olacaktır. Kuru bir Mevlânâ hayranlığı bizi bir yere götürmez…

 

*Ahmet Sevgi  Yeniçağ
Posted in Gündem | Mevlânâ’yı anlamak için yorumlar kapalı
Ara 17

Gizli Siyon protokolleri

Ali Uğur’un ‘Mavi Emperyalizm’ isimli kitabında da yer verilen siyon protokolleri, özetle bakın neler diyor:

 

FASIL 1:
Yaratılışın kanununa göre hak, ‘kuvvette’ yatar. Siyasetin ‘ahlak’ ile bağı yoktur. Ahlaklı hükümdar tahtında duramaz. Parolamız ‘şiddet’, ‘hile’ ve ‘riya’ olmalıdır. Gayemize giden yolda ‘her türlü yöntem’ mübahtır.

 

FASIL 2:
Harplerin mümkün olduğunca toprak kazançları ile neticelendirilmemesi lüzumludur. Harbin ‘ekonomik alana’ kaymasıyla, ‘milletlerarası’ haklar, ‘milli’ hakların önüne geçecek, ‘uluslararası hukukun’ önü açılacak.
‘Köleliğe müsait’ görüldükleri seçilen idareciler, ‘çok fazla eğitim görmemiş’ kişilerden oluşacak. Böylece, çocukluklarından itibaren ‘özel yetiştirilmiş’ olan bilgili ve zeki kişilerin elinde birer oyuncak olacaklardır.

 

FASIL 3:
Hırsı olanları, iktidar mevkiini ‘fena kullanmaya’ sevk etmek için, onların liberal eğilimlerini ‘istiklale’ doğru geliştirerek, bütün kuvvetleri karşı karşıya getireceğiz. Bunu amaç edinen ‘her teşebbüsü’ kamçılayacağız.
Çenesi düşük gevezeler, meclisleri ‘söz düellosu’ meydanına çevirecekler. İktidarın fena kullanışı bütün müesseseleri devirecek ve her şey avamın yumrukları altında
ezilecek. ‘Karışıklıklar’ bütün dünyayı kaplayacak.

 

FASIL 4
‘Görünmeyen’ bir kuvveti kim yıkabilir? Gizli kuvvetin ‘hareket planını’, ‘hedefini’, ‘konak yerini’ halk hiçbir zaman öğrenemeyecek. Goyimlerin kafasından ‘inancı’ sökerek, yerine ‘hesap’ ve ‘menfaati’ koyacağız.

 

FASIL 5:
‘Rüşvetin’, ‘yolsuzluğun’ her tarafa ulaştığı, servetin ‘hile’ ve ‘kurnazlıkla’ elde edildiği, ahlakın ‘kanun’ ile ayakta tutulduğu, ‘vatan’, ‘din’ aşkının boğulduğu bir cemiyete ‘diktatörlükten’ başka ne verilebilir?
‘Devlet’ otoritesinin zayıflaması işlerimizi kolaylaştıracak. Goyimler, sonunda ‘uluslararası iktidarı’ bize sunmaya mecbur kalacaklar. Bu günkü hükümetler yerine ‘Yüksek Hükümet’ isimli bir mekanizma kurulacak.

 

FASIL 7:
Bize ‘muhalefet etmeye’, ‘kafa tutmaya’ kalkışan ülkelere, komşuları tarafından ‘harp ilan edilmesi’ için her oyuna başvurmalıyız. Eğer komşularda ‘muhalefete’ yeltenirlerse, onları ‘umumi bir harbe’ sürüklemeliyiz.

 

FASIL 9
Milletlerin ‘temel karakterlerini’hedef alacağız. Onları yanlış esaslar ve nazariyeler ile şaşırtıp ‘ahlaklarını’ bozacağız. Bütün ‘terör’ hareketlerini kontrol altına alacağız. ‘Her türlü fikir ve inançtan’ adamlarımız olacak.

 

FASIL 13
‘Günlük geçim telaşı’ avamı sessiz kalmaya mecbur eder ve ‘aciz hizmetkarlar’ haline getirir. Avamı durumu anlamamaları için çeşitli ‘eğlenceler’, ‘oyunlar’, ‘zevkler’ ve ‘sefahatler’ ile oyalamaya çalışmalıyız.

 

FASIL 20
Sık sık tedavüldeki parayı çekerek, ‘ekonomik kriz’ yaratacağız. Devletler sürekli’ vergi koymak’ ve ‘borç almak’ durumunda kalacaklar. Faizler ana borcu geçince sermayemize muhtaç ‘köleler’ haline gelecekler.

 

 
*İsrafil K KUMBASAR Yeniçağ Gazetesi
Posted in Gündem | Gizli Siyon protokolleri için yorumlar kapalı
Ara 16

Kur’an’da Mücâdele Suresi

 

 

 

 

 

 

“Allah’ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri/onları işlerinin başına getirenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar. Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ne kötüdür onların yapmakta oldukları! Yeminlerini kalkan edinip Allah’ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için. Onların malları da çocukları da kendilerine, Allah’a karşı hiçbir şey sağlamaz. Ateş halkıdır onlar. Uzun süre kalacaklardır orada. Allah onları tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler ve bir şey yaptıklarını sanacaklar. Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir. Şeytan onları kuşattı da Allah’ın zikrini/Kur’an’ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücâdile, 14-19)

 

*Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an’ı Kerim Meali

 

Posted in Yazılarım | Kur’an’da Mücâdele Suresi için yorumlar kapalı