Kas 14

Ney Üstadın dan Güzel Bir Şiir..!

Neyzen Tevfik,in Manidar Ve Eğlenceli Bir Şiiri..! Bir Garip Adam Neyzen

Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et…
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz

Posted in Yazılarım | Ney Üstadın dan Güzel Bir Şiir..! için yorumlar kapalı
Kas 13

Ben yumurtlamadım

Neyzen Tevfik Bir Garip Ada: 🙂
Neyzen Tevfik’e muharrir yazacağı romanı anlatıyordu. Sonuna gelince
Neyzen yüzünü buruşturdu:
-Bu mevzuu beğenmedim!..
-Öyle ama, siz hiç roman yazmadınız. Nasıl fikir yürütüyorsunuz?!.
Neyzen Tevfik kızdı:
-Ben yumurtanın da iyisini, bayatını anlarım. Fakat hiç yumurtlamadım!..
***********

Posted in Yazılarım | Ben yumurtlamadım için yorumlar kapalı
Kas 13

Neyzen Tevfik Bir Garip Adam

Gerçekten de bir garip adam ney üstadı işte onun bir hikayesi:

Hangisini içer
Yeşilaycı bir profesör, “içkinin zararları” konulu bir konferans veriyormuş.Konuşmasının bir yerinde dinleyicilere sormuş:
” İki kovadan birine rakı diğerine su doldurup bunları bir eşeğin önüne koysak, eşek hangisinden içer acaba ” Dinleyiciler hep bir ağızdan ” Suyu ” demişler. ” Neden suyu içer” demiş profesör, Neyzen hemen atılmış ” Eşekliğinden ”
Ahmet Rasim milletvekilliği döneminde bu espriyi Mustafa Kemal’e anlatmış.M.Kemal bunu çok beğenmiş.
Atatürk beraberindekilerle bir akşam çiftliğinde içerken,az ötede dolaşan bir köylü çocuğunu yanına çağırarak sormuş :
–Biz ne yapıyoruz ?
–Rakı içiyorsunuz.
–Söyle bakalım, iki kovadan birine rakı diğerine su doldursak,bunları eşeğin önüne koysak,eşek hangisini içer ?
–Rakıyı !
–Aman,demiş,sebebini sormayalim!!!  🙂

Posted in Hikayeler | Neyzen Tevfik Bir Garip Adam için yorumlar kapalı
Kas 13

Bunlar Bizi Sollamış

 
 
 
 
 
 
 
 
 
  
 
 
 
 
           Ülkemizde yaşayan Ermenilerden biri demiş ki: “Bizden akıllı birileri var mı?”. Orada duran Türklerden  bir adam demiş “Var.” Ermeni sormuş: “Kim?” “Kayserililer.” Ermeni demiş: “Nasıl olur?” Ermeni merak edip Kayserinin yolunu tutmuş. Kayseri’ye girişinde orda duran çocuğu yanına çağırmış ve “Çocuğum, ben yoldan geldim, yoruldum ve acıktım, bana ve atıma yiyecek ve yolda giderken elime eğlence yapacağım bir şeyler getir” demiş ve 5 lira vermiş. Çocuk manavın yolunu tutmuş ve bir karpuz almış ve Ermeni’ye vermiş. Ermeni “Bu nedir çocuk?” “Karpuz” demiş. Ermeni “Ya ben bunu yersem, atım ne yiyecek?” Çocuk hemen cevabını vermiş. “İçini sen yiyeceksin, kabuğunu atın yiyecek ve çekirdeğini de eline alıp yolda kendine eğlence yapacaksın” demiş. Ermeni donup kalmış ve atına binip “Haydi gidelim bunlar bizi çoktan sollamış” demiş.
Posted in Fıkralar | Bunlar Bizi Sollamış için yorumlar kapalı
Kas 13

Aklın Işığı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilgi aklın ışığı, yabana atmayın hiç
Ey yön veren akıllar uykuya yatmayın hiç!
Medeniyet denilen güneşler batmayın hiç
Asrın ihtişamından kamaşsın gözlerimiz

 

İradesi sönenler, söndürmesinler seni
Kıblegâhın şaşırtıp döndürmesinler seni
Birde mankurtlaştırıp bön dürmesinler seni
İnsanca yaşamaya dirensin özlerimiz

 

Şimşekten, yıldırımdan ateş alsın, ün alsın
Sıcaklarda kar suyu, soğuklarda yün alsın
Söz olsun asırlara denk gelecek gün alsın
En çetin savaşları kestirsin sözlerimiz

 

Doğrudan yana çalış, varsın o küçük olsun
Gönül şelalesinde sevgide gürlük olsun
Sırtında adaletten sevgiden bir yük olsun
Her zaman, mahşerde de ağarsın yüzlerimiz

 

Üçler, yediler, kırklar, gönül aynamız bizim
Hak ve hakikat için bunca kavgamız bizim
Ferhat’la dağı deler gerçek sevdamız bizim
Halı ve kilimlere işlensin hazlarımız

 

Bir görkemli yarışta dünya bile dururdu
Tarihte adlarımız şan alarak konurdu
Kızlarla erkeklerin yarışması onurdu
Haydi, er meydanına doluşsun kızlarımız

 

Bir tomurcuk güzelin can gibi bakışında
Kalplerin seven kalbe kıvılcım çakışında
Yayla pınarlarının sessizce akışında
Gönül ezgileriyle söyleşsin sazlarımız

 

Bilin, bugünden sonra değişecek yazgılar
Kırdaki çiçekleri andırmakta ezgiler
Ufkumuzdan yok olsun şu kapkara bezgiler
Bir seher yeli gibi okşasın nazlarımız

 

Çocukları koruyun batmasınlar çirkefe
Soyunda mevcut senin yiğit, kahraman, efe
Nesiller bir ok gibi yönelmeli hedefe
Çağdaş bilimler ile buluşsun gezlerimiz

 

07.11.2008
Posted in Şiirlerim | Aklın Işığı için yorumlar kapalı
Kas 13

“Aldığımız Fiyata”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu sözü duymuşsunuzdur. Filistin toprakları için İsrail Oğullarından Dr Teodor Herlz’e Sultan Abdulhamit Han’ın söylediği sözler olarak kabul edildiğigibi Girit, Rodos ve Kıbrıs adaları için de söylendiği rivayet edilmektedir. Hepsinde de verilmek istenen fikir aynıdır. Maksat hasıl olmuştur.
 
1866 Mayıs’ında Girit Rumları (Avrupalılarında teşvikiyle) toplanıp padişah’a bir dilekçe gönderirler. Avrupalı Devletlerin garanti etmiş olduğu ıslahatların yapılmasını isterler. Bab-ı Ali yumuşak davranır; ancak önceden kararlı olan Rumlar Ağustos ayında isyan ederler ve Osmanlı hâkimiyetini tanımadıklarını, Yunanistan’a bağlanmak istediklerini ilan ederler.
Girit’te Hıristiyan ahali dağlara, Müslüman ahali kalelere çekilmeye başlar. Fransa ve Rusya isyanı desteklemekte, İngiltere uygun bulmamaktadır.
Fransa Girit’in artık kangren olduğunu ve kesilip atılmasını, yani Yunanistan’a bırakılmasını ısrarla istemektedir. Keçecizade Fuat Paşa ise, sivilce olduğunu söyler; “Bununla beraber sizde pekala bilirsiniz ki, Girit başımızdır. Baş, hiçbir vakit kesilmez. Başımızı kurtarmak için icabettiği vakit bütün vücudumuzu feda etmek hem hakkımız, hem de vazifemizdir. Biz hak ve vazifemize istimad eden encamı ne olursa olsun her fedakârlığı göze aldırmaya mecburuz”… Sultan Aziz de, Girit’ten vazgeçmeyeceğini; bunun için bir Navarin olması gerektiğini söyler. Avrupa seyahatinde Paris’te Fransız İmparatoru ile görüşürken şöyle der; Girit toprağı Osmanlının kanı ile yoğrulmuştur… Düvel-i Muazzama istifak ederek Yunanistan’a terkini notalarla teklif etseler bile teklifatı meyhumeyi ret ve askerimin son neferine varıncaya kadar cezireye sevk eder ve donanmamdan bir sandal kalıncaya kadar sebat eder ve çaresiz kalınır ise Girit’i o zaman terk ederim.” Bu kararlı tutum müdahaleci Avrupa devletlerini biraz geriletir.
Ömer Paşa Girit’e gönderilir. Asilere büyük darbeler vurur, fakat sonuç alınamaz. 1867’de Sadrazam Ali Paşa bizzat Girit’e gitmeye karar verir. Ali Paşa’da Girit’te kesin netice alamamakla beraber eşkıyanın belini kırar, eşkıyanın ümidi kalmaz. Ali Paşa 1868’de Dersaadet’e döner. Yunanistan’a tahrik ve teşviklerinden ötürü bir kesin uyarı verir. Sekiz gün tanır ve peşinden, Osmanlı donanması Girit’e gidecek yardımları önlemek üzere Yunan sahillerini abluka eder. Eşkıya durumun kötüye gittiğini görünce bir kısmı adadan kaçar. Diğerleri Sultan Aziz’in çıkaracağı affın şümulüne alınır, isyan filen biter. Ancak Girit Osmanlı’ya pahalıya mal olmuştur. Yabancı müdahalelerden ve Devlet-i Aliyye’nin zafiyetlerinden çekinilmektedir. Ve yabancı bir sefirin ALİ Paşa’ya “Bu yeri terk etmeniz gerekse kaça verirsiniz?” diye sorulduğunda, “Aldığımız fiyata!” cevabını vermiştir. Girit’in pahası pek ağırdır.
 
*Büyük Türk Klasikleri Ansiklopedisi

Posted in Yazılarım | “Aldığımız Fiyata” için yorumlar kapalı
Kas 13

En büyük servet Akıl!

 

 

 

 

 

 

 

Hiç aklınızı kullanmayı denediniz mi? Aklımızı elbette kullanıyoruz diyorsunuz. Çok iyi düşünün insanlar aklının yüzde kaçını kullanabiliyor? 
 
Allah’ın Resulü (SAV) ne buyuruyor.
“Her şeyin bir aleti vardır. Müminin aleti ise akıldır. Her şeyin bir bineği vardır. Kişinin bineği ise akıldır. Her şeyin bir direği vardır. Dinin direği ise akıldır.” 
 
Yine bir hadisi Şerifinde;
“Rabbinizi biliniz ve anlayınız. Birbirinize aklın kemalini tavsiye ediniz. Çünkü size emredilenler gibi, yasak edilenleri akılla bilmiş olursunuz. Biliniz ki, Rabbiniz karşısında sizi kurtaracak aklınızdır.”
 
Derviş Ahmet Kalender diyor ki;
“Bence akıllı insan kendi saadetini kimseden medet ve muavenet (denge) ummadan kendi yapandır.”
 
Bir cemiyette kalabalığa karışıp kaybolmamak için, bir şey olmak, bir varlık, bir mevcudiyet göstermek zaruridir. Bu da akıl ile mümkündür. O zaman göreceksin ki bu yüksek zevk ve saadeti tattığın gün sana çok kıymet veren ve seni çok seven babanı da hatırla.
 
Allah Resulü (SAV) buyuruyor, ”Babaya itaat Allaha itaattir.”
 
Büyük insanlar (Dahiler) fikirleri,
Orta insanlar (Zekiler) sistemleri,
Basit insanlar (Aptallar) olayları, kişileri tartışırlar.
 
“Avcılıkta hedef; gez, göz, arpacıkla,
İstikbalde hedef; bilgi, akıl ve kalp ile vurulur.” Kenan ŞAHBAZ
Posted in Yazılarım | En büyük servet Akıl! için yorumlar kapalı
Kas 13

Davetiye

Yazıları, Paylaşmak İçin, Facebook-Funbox Beğenip Arkadaşlarınızı Davet Edebilirisiz.Arkadaşlarınızı Hayran Sayfası Üzerinden Davet Edebilirsiniz..!

[important]Arkadaşlarınızı Davet Edebileceğiniz Link Aşağıdadır:::>[/important]

 

 

http://www.facebook.com/pages/Kenan-%C5%9Eahbaz/149533935129926?sk=app_159585831802

Yazıları, Paylaşmak İçin, Facebook-Funbox Beğenip Arkadaşlarınızı Davet Edebilirisiz.


 

 

 

 

Posted in Yazılarım | Davetiye için yorumlar kapalı
Kas 13

BU MİLLETLE DÜNYA FETHEDİLİR

İstanbul’un henüz fehedilmediği zamanlarda Edirne’de bulunan Sultan Mehmet, fetih hazırlıklarını yaparken diğer bir taraftan halkın durumunu kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Ona göre önemli olan milletin birlik beraberlik içinde olmasıydı. Bunu fetihin gerçekleşmesinin şartlarından biri olarak görüyordu. Sultan Mehmet bir sabah kılık kıyafet değiştirip pazara çıktı. Satılan malların kalitesini, fiyat durumunu ve esnafın hâlini kontrol etmek için, Edirne’nin çarşılarını gezmeye başladı. Sultan Mehmet, sokağın başındaki ilk dükkâna girdi.Selam verdikten sonra:

– Bana yarım batman  yağ, yarım batman bal ve biraz da peynir veriniz, dedi. Müşteriyi güleryüzle karşılayan esnaf, selâmı alıp memnuniyetle yarım batman yağı tarttı. Yağı verirken, karşısındakinin padişah olduğundan bihaber konuştu:

– Ağam, dilerseniz bal ve peynir verebiliririm. Ancak ben bu yağı satarak siftahladım. Diğer isteklerinizi de daha siftahlamayan karşı komşumdan alırsanız memnun olurum. Bu duruma içten içe sevinen padişah karşı dükkana geçti. Yarımşar batman bal ve peynir istedi. Dükkân sahibi yaşlı adam balı tarttıktan sonra:

-Allah’a şükür bugün de siftahımızı ettik. Ancak peyniri henüz siftah etmeyen komşumdan alırsanız sevinirim. Sultan Mehmet diğer dükkandan peyniri aldıktan sonra:

-Bu millette bu yüksek ahlak varken değil İstanbul Dünya alınır. diyerek çarşıdan mutlu bir şekilde ayrıldı.

Posted in Hikayeler | BU MİLLETLE DÜNYA FETHEDİLİR için yorumlar kapalı
Kas 13

Bektaşi Hamam’da

Fıkralarda ayrı bir yeri vardır bektaşi fıkralarının güzel ve eğlencelidirler işte onlardan biri…

 

” Bir gün bektaşi arkadaşları ile hamama gider ve elbiselerini çıkartıp bir peştamal alır ve elbiselerini dolaba koyar ve hamama girer derken 1 saat kadar kalır hamamda ve çıkmaya karar verir elbiselerinin yanına gidip para almak için elbisesini eline alır birde bakarki soyulmus beş kurus kalmamıs cepte .

düşünmüş hemen ya param yok desem bana yakısmaz ne edecem demiş kendi kendine ve tekrar içeri girmiş almıs bir düşünce bektaşiyi başlamıs allaha yalvarmaya allahım ya bana bir hamam parası gönder ya da bu hamamı yık demiş o sırada da tesadüfen bi deprem olmus ve hamamın bir bölümü yıkılmıs ve bizim bektaşi ordan kaçıp cıkmıs evine dogru giderken bir dilenciye rastgelmiş

dilenci allah rızası için bir sadaka demiş bizim bektaşi de hemen dilenciye lafı yapıştırmıs allahın eli o kadar sıkışık ki bir hamam parası vermemek için koskaca hamamı yıktı demiş… ”

Ekleyen FatihŞahbaz

Posted in Fıkralar | Tagged | Bektaşi Hamam’da için yorumlar kapalı