Eyl 21

Bahane Aramayın!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hayatı “çaresizlikle” dolu bir adamın öyküsüdür. Lütfen dikkatle okuyun!
 
7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda karga kovalayarak geçirdi.
10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları seyrediyordu.
30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 yaşında komutan olarak atandığı ordu, dağıtıldı.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden alındı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.
Sonra ne mi oldu?
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu.
Okuduğunuz öykü efsanevi lider Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e aittir.
 
Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk’ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?
Başarınızın önündeki engel ne? Paranız mı yok? Atatürk’ün de yoktu! Sağlığınız mı bozuk? Atatürk’ün de bozuktu! Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var? Atatürk’ün de vardı! Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu? Atatürk’ü de vurdular! Aileniz çok zengin değil mi? Atatürk’ünki de değildi! Amirleriniz hakkınızı mı yiyor? Atatürk’ün hakkını da yemişlerdi! Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor? Atatürk’ünde başına gelmişti! Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz? Atatürk’te olmuştu! Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz? Atatürk’ünde başına gelmişti!
 
Kaynak “Her şey seninle başlar” Mümin Sekman
 
         
        
Posted in Hikayeler | Leave a comment
Eyl 21

Asalet Özden Gelir

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  
 
 
 
Ham adamlar olur paraya alet
Elden değil, özden gelir asalet
Beklenen, özlenen gerçek adalet
Kayboldu toplumda bir serap gibi…
 
Bilinmez belânın yakamozları
Şuursuz, afyonlu bütün kozları
Takınır anlamsız sahte pozları
İnsanlık perişan bir harap gibi…
 
İblisin işini iblisçe alan
Engerek zehrini Dünya’ya salan
Kan, kin ve irin sadece kalan
Doğruluk kalplerde ıstırap gibi…
 
İnsanlık uğruna düşün bir anlık
Doğruluk, dürüstlük altın gerdanlık
Harama, dörtnala koşan insanlık
Şeytana amade ve türap gibi…
 
17.09.1988
 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 21

Eli kanlı terörist başı (KŞ), işlediği suçlar için neden yargılanmıyor?

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bütün bunları bilmeyen var mı?  Allah sonumuzu hayır eylesin.(KŞ)

Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu “ Eli kanlı terörist başı(KŞ) işlediği yeni suçlar için neden yargılanmıyor?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor.
Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, askeri, polisi tehdit etti…
Talimat verdi, Terör örgütü (KŞ) sempatizanları sokaklara dökülüp içindeki yolcularla birlikte otobüs yaktı…
Bir sinyal çaktı, dağdaki teröristler karakol bastı…
Bir göz kırptı, Meclis’teki adamları yüzlerce kampanya başlattı…
Parmağını şıklattı; Güneydoğu’da binlerce kişi askeri, polisi taş ve molotof yağmuruna tuttu…
Yani… İstediği zaman akan kanı durdurdu, istediği zaman da büyük felaketler yaşanmasına neden oldu!
Sadece yakalandığı tarihten bu yana iki bine yakın güvenlik görevlimizin şehit olmasına, altı bine yakınının yaralanmasına, binlerce irili ufaklı olaya yol açtı…
Üstelik tüm bunları devletin gözünün önünde yaptı…
Bu ülkenin tüm savcılarına soruyorum:
Nasıl oluyor da bu eli kanlı terör şefinin 10 yıldır sürekli olarak yeni suç işlemesine seyirci kalıyorsunuz?
Onun bu suçları işlemesine göz yumarak “yataklık yapan” savcılar, cezaevi yöneticileri, Adalet Bakanlığı yetkilileri hakkında hiçbir işlem yapılmayacak mı?
Eğer bu ülke, gerçekten bir hukuk devletiyse…
Eli kanlı terörist başı(KŞ), son 10 yılda işlediği tüm suçlarla ilgili olarak hâkim önüne çıkarılıp, yargılanır…
Ne hukuku Mustafa Bey, hukuk sana, bana. Yürek ister yürek! 40.000’e yakın insanımızın ölümünden sorumlu olduğunu dünya kamuoyuna duyurduğumuz eli kanlı terörist başını yaşatacağımızı ABD’ye söz vermedik mi? Yaşatmak için kanun çıkarmadık mı?  İdamı kaldırmadık mı? Suçsuz günahsız fakat fakir vatandaşlar Pazar yerlerindeki döküntülerle, çöplüklerden topladıklarıyla yaşamaya çalışırken eli kanlı katili en güzel şekilde beslemiyor muyuz.
Galiba “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşatan da bütün insanlığı yaşatmış sayılır” ayetinden etkilendiler. Acaba o yüzden mi eli kanlı katili öldüremiyorlar. Allah sonumuzu hayır eylesin.
 
*(KŞ) ile belirttiğim yerler; terörist başının ve örgütünün reklamını yapmamak için adlarını yazmayıp tarafımdan eklenen yerlerdir.
 
 
 
Mustafa Mutlu / Vatan
Posted in Gündem | Leave a comment
Eyl 18

Şahbaz’ın Sevdası Destana Benzer…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yayla havasında bir güzel gördüm
Saçı Toroslar’da ormana benzer
Utanmadım, adım adım göz sürdüm
Her hali, bir derde dermana benzer
 
Nazları, şahlanan kırat gibidir
Sevdası mahşerde sırat gibidir
Bakışı canlara berat gibidir
Gönül darmadağın harmana benzer
 
Işığı  güneşi kıskandırmakta
Duruşu deliyi uslandırmakta
Şuh sesi ölüyü canlandırmakta
Sözleri sultandan fermana benzer
 
Sandım saraylardan çıkıp ta gelmiş
Bilmem, kaç yiğidin gönlünü çelmiş
Güzelliği bir dünyaya bedelmiş
Tavrı, zarafeti sultana benzer
 
Yusuf’u, Züleyha zindana atmış
Aslı’ysa Ferhat’ı dağa fırlatmış
Mecnun, Leyla için çöllerde yatmış
Şahbaz’ın sevdası destana benzer
 
09.05.2009
 
 
 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 15

Tanrı Canlıları Yaratmış

 
 
 
 
Tanrı eşeği yaratmış ve ona demiş ki:
“Sen bir eşeksin. Sabahtan aksama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin az akilli olacaksın ve 50 yıl yasayacaksın”.
Eşek cevap vermiş:
“50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 20 yıldan fazla verme!” ve öyle oldu…
Sonra tanrı köpeği yaratmış ve ona demiş ki:
“Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakin dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yasayacaksın.”
Köpek cevap vermiş:
“Tanrım, 25 yıl böyle yasamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter” ve öyle oldu…
Daha sonra Tanrı maymunu yaratmış ve demiş ki:
“Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yasayacaksın”.
Maymun cevap vermiş:
“20 sene dünyanın palyaçosu olarak yasamak çok fazla. Bana 10 seneden fazla verme” demiş. Ve öyle olmuş…
Daha sonra Tanrı yılanı yaratmış ve demiş ki:
“Sen bir yılansın. Dünyada yüzüstü sürünerek 15 yıl yaşayacaksın.
Yılan cevap vermiş:
“15 yıl yüzüstü sürünerek yaşayamam. Bana 5 yıl yeter Tanrım” demiş.
En sonunda Tanrı insanı yaratmış ve ona demiş ki:
“Sen bir insansın. Dünyada yasayacak tek rasyonel düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekânı kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı yöneteceksin ve 20 yıl yasayacaksın.”
İnsan cevap vermiş:
“Tanrım, insan olarak 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 30 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymun ile yılanın 10 yılını ver. ” demiş.
“Tanrı bunu kabul etmiş ve insan 20 yıl yaşamış evlenmiş ve 30 yıl eşek gibi sabahtan akşama kadar çalışmış ve ağır yükler taşımış. Sonra çocukları olmuş ve 15 yıl köpek gibi evini korumuş, aileden arta kalanlarla beslenmiş. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun gibi,
Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğlendirmiş. Son 10 yılını da yerinden kalkamaz duruma gelmiş ve yılan gibi sürünerek yaşamış. Bu güne kadar böyle gelmiş…”
Posted in Fıkralar | Leave a comment
Eyl 15

Altın Sözler…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Lamartine atalarımız hakkında şunları yazar:
“Vecd ile yaşayan duygulu bir millettir. İçgüdüleri asilânedir. Onların yurdu ‘Efendiler’ diyârıdır.  Kahramanlar, şahsiyetler ülkesidir. Bence, insaniyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.”
 
*Hayyam demiş ki!
  Ben Haram ile Helali karıştırmam…
  Dost ile içilen ‘RAKI’ helaldir,
 ‘Puşt’ ile içilen su bile Haram.
 
*Meclis’te var 450 mezar taşı, tek başına ne halt etsin Osman Bölükbaşı..”
 
* Dünyanın aklının %98’i Sultan 2. Abdülhamid’de, % 1’i bende, kalan %1’i diğer insanlardadır.  Otto von Bismarc
 
*Ağızdan çıkan söz kulağa, kalpten çıkan söz kalbe gider. Atasözü
 
 
Posted in Yazılarım | Leave a comment
Eyl 13

Ahmaklar!

  
 
 
 
        Amerikan ile İngiliz generali konuşuyorlarmış. Biri ‘bende bir er var çok ahmak!’ demiş. Diğeriyse hayır! Bende bir er var, o daha da ahmaktır!’ demiş. Tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha ahmak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir davranışa karar vermişler. İlk general askerini yanına çağırıp ‘Oğlum! Git bana bu 5 dolarla bir Mercedes al, gel!’ demiş. İkinci general de askerini çağırıp ‘Git bak oğlum, ben ordu evinde miyim?’ demiş. İki asker çarşıda karşılaşmışlar. İlki ‘Yahu benim general çok ahmak! Bu günün Pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi!’ demiş. İkincisi atılmış: ‘Benim generalim daha ahmak! Yanında telefonu dururken beni ordu evine gönderdi!’
Posted in Fıkralar | Leave a comment
Eyl 13

Aslına Huuu… Nesline Huuu!…*

 

       

 

 

 

 

 

 

 

          Vakti zamanında bir hükümdar, vezirlerine şöyle bir emir vermiş.
          —Tebaamdan bana Hızır Aleyhisselam’ı bulup getirecek bir kul var mıdır? Araştırılsın!..
          O gün memleketin dört bir yanına tellâllar çıkartılmış. Ancak kimsenin bu işe cesaret ettiği yok! Fakat devletin elinin erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir ihtiyar yaşarmış. Adamcağız uzun uzun düşündükten sonra “Eğer bazı şartlar öne sürer bu işe razı olursam ahir-i ömrümde birkaç zaman bolluk ve refah yüzü görürüm. Hükümdarın tebaası olarak bizi arayıp sorduğu mu var? Hem ola ki talih yaver gider,” deyip sarayın yolunu tutmuş.
          Hükümdar ihtiyara kırk gün süre tanıyıp her türlü isteğinin yerine getirilmesini ferman buyurmuş. İhtiyar o kırk günde ne kadar fakir fukara varsa doyurmuş, yardımda bulunmuş. Kırkıncı gün sarayın adamları kapıya dayanmışlar ve “Buyur efendi gidiyoruz!” demişler. Zavallı ihtiyar, sayılı günün çok çabuk geçtiğini bilerek emre rıza göstermiş. Yolda yanlarına bir fakir derviş takılmış.
          —Ben de sizinle geleyim ve sarayı bir kez olsun göreyim, demiş. İhtiyar ve sarayın adamları buna rıza gösterip huzura varmışlar.
          Hükümdar ihtiyara bakmış; ihtiyar hükümdara bakmış. Ortada ne Hızır var, ne mazeret. Adamcağız durumu anlatacakken hükümdar ateş püskürür vaziyette en büyük vezirine sormuş:
           —Efendi söyle bu densize ne ceza verelim?
           —Hünkârım, bu adamı kırk katırın kuyruğuna bağlayıp sürütelim.
           —Aslına huuu… Nesline huuu!… Diye bir ses duyulmuş ihtiyarın yanına takılıp gelen dervişten. Sultan sesinin çıkarmamış ve ortanca vezirine sormuş:
          —Söyle bre bu herife ne yapılım?
          —Bu herifi keşkek edip leşini köpeklere yedirelim.
          —Aslına huuu… Nesline huuu!… Demiş yine fakir derviş. Hükümdar ona sert sert bakmış. Sonra aynı suali küçük vezire sormuş.
          Küçük vezirin cevabı şöyle olmuş:
          —Yüce Sultanım. Bu zavallı ihtiyar zaten ömrünün sonuna yaklaşmış. Yoksulluk ve devletin ilgisizliği yüzünden bir yalana tevessül etmiş. Kaldı ki aldığı her kuruşu fakir fukaraya dağıtmış. Affetmek büyüklük alâmetidir. Büyüklüğünüzü gösterip bağışlayıveriniz.
          —Aslına huuu… Nesline huuu!… Demiş derviş yine Padişah öfkeyle sesin geldiği yana dönerek adeta kükremiş:
           —Bre sen kim olasın ve niçin hep aynı şeyi söyleyip durmaktasın? Padişah huzurunda edep böyle mi olur?
           Derviş hükümdarı saygıyla selamlamış ve söze başlamış.
           —Haşmetlû Hünkârım! Senin büyük vezirinin babası katırcı idi, onun için ihtiyarı katırlara sürütmek istedi. Ortanca vezirin babası keşkek dükkânı işletirdi. Etin artığını da köpeklere atardı.O da babasının yaptığını uygun gördü bu ihtiyara. Şu küçük vezirine gelince; O asil bir vezir ailesinden gelmektedir ve vicdanı bu ihtiyara devlet himayesiyle mücazat etmesini gerektiriyor. Babasından da öyle görmüştü zira. Hepsinin sözleri, asıllarını ve hangi nesilden olduklarını göstermektedir. Bende o sebepten “Aslına huuu… Nesline huuu!…” diyorum.
           Padişahın merakı artmış. Hayretler içinde, bu fakir dervişin bütün bunları nereden bildiğini merak ederek sormuş:
           —Peki, derviş sen kimsin?
—Ya sen, bu gün kimi bekliyordun Hünkârım?
Sonra da önce küçük veziri ardından da kendisini işaret ederek,
-İşte vezir, işte Hızır!…
Deyip ortadan kayboluvermiş.
          
*Bu sözün manası “Aslını da Allah’a havale ettim, neslini de! Demektir. Böyle bir temenni iyiler için dua; kötüler için ise bedduadır olmaktadır.
 

 

* İskender Pala’nın “İki Dirhem Bir Çekirdek” adlı kitabından
 
Posted in Yazılarım | Leave a comment
Eyl 12

“Şehitler Ölmez!”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
         Kaydetmemiş tarih böyle kahraman
         Haine, kâfire vermez ki aman
         Şimşek olur, cihad olduğu zaman 
               Şehitten başkası o anda gülmez
              Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!”
 
         Bir yanlışı görse, iter eliyle
         Gücü yetmez ise, söyler diliyle
         Fitneyi, fesadı siler yeliyle
               Şehitten başkası o anda gülmez
               Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!”
 
         Allah için, vatan için kan verir
         Bir canı var, olsa, bin bir can verir
         İnandığı değerlere şan verir
               Şehitten başkası o anda gülmez
               Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!”
 
         Akıl, idrak ile gönül tarayan
         Mevla’yı özünde bulur arayan
         Hakça, şehitliktir Hakk’a yarayan
               Şehitten başkası o anda gülmez
               Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!”
 
         Korku yoktur, yiğit kahramanlarda
         Toprağa dökülen asil kanlarda
         Cennete uçarken ulvi canlarda
               Şehitten başkası o anda gülmez
               Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!”
 
          30.10.2007
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 12

“Getirdikleri gibi götürürler”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                       
 
 
 
 
   Ülke genelindeki olumsuzluklar hepimizi sinirden, stresten kırıp geçirirken asıl sorumluların umursamaz davranışları insanı fazlasıyla incitmektedir. Bunca insanımızın öldürülmesine, güvenlik güçlerimizin şehit edilmesine daha ne kadar dayanabiliriz bilemiyorum. Fakat en kısa zamanda yetkililerin milleti bu sıkıntılardan kurtarmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu konuda Osman Paşa şunları söylüyor:
 
“Getirdikleri gibi götürürler”
 
“Bir hükümet ki kendisinin birinci dereceden sorumlu olduğu toprakların dörtte birinde güvenlik hak getire. Kırsalında, kentinde, ormanlarında, dağlarında, sınırlarında, karakollarında, yollarında güvenliği tesis edemiyor; gün oluyor on genç insan öldürülüyor… Komşu sınırları süzekten farksız. Eşkıyanın yurtdışı, yurtiçi yerleri tek tek belliyken aval aval bakıyor. Tırnağı yok kendi başını kaşımaya, başka ülkelerin güvenlik işlerine burnunu sokuyor. Eee yapmasın da görelim. Genel mülk sahibi isteyecek de kâhya ve ırgat yapmayacak öyle mi? Yapmazsa başına geleceği biliyor. Getirdikleri gibi götürürler adamı”. Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu,
 
 
09.09.2011 Gazeteler
Posted in Gündem | Leave a comment