Ağu 24

‘Bağımsız Kurum’ların bağımsızlıkları kaldırılmış

Bundan hangi vatandaşın haberi var. İşte biz böyle demokratikleşiyoruz. Vatana, millete hayırlı uğurlu olsun !

Milliyet gazetesinden Güngör Uras’ın yazısı
Torba kanunun satır aralarına sıkıştırılan madde ile 10 “Bağımsız Kurum”un bağımsızlıkları kaldırıldı:
1- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,
2- Telekomünikasyon Kurumu,
3- Sermaye Piyasası Kurulu,
4- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
5- Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu,
6- Kamu İhale Kurumu,
7- Rekabet Kurumu,
8- Şeker Kurumu,
9- Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu,
10- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu.
Sayın okuyucularım, mahkemelerin, üniversitenin, silahlı kuvvetlerin bile Hükümete bağımlı hale getirilmesinden sonra bu 10 bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurula zaten gerek kalmamıştı. Karar vatana millete hayırlı olsun.

***

Kanun yapmanın bir tekniği, usulü vardır. Kanun halk için yapılır. Halk kanunu bilecek ki, kanuna uygun hareket edecek. Kanunda tek bir konu işlenir, kanun tek bir başlık altında yayınlanır. Kanun TBMM’nde komisyonlardan geçer, tartışılır. Milletvekilleri, muhalefet partileri görüş belirtir. Oylama yapılır. Olan bitenden halkın haberi olur. Şimdilerde KHK yetkisi alan iktidarlar, kendi kendilerine kanunlar yapıyor, kanunları değiştiriyor. Resmi Gazete’yi okuyan, yayınlan metinlerin içinden çıkabilen olur ise durumdan haberdar olabiliyor. Açıkçası: Sürprizzz… Sürprizzz!
Torba KHK’lar halk için çıkarılmıyor. Yöneticilerin yetkilerini artırmak, sorumluluklarını yok etmek için çıkarılıyor.
“Sen kanuna uyamıyorsan, değiştir kanunu. Kanun sana uysun” kapısının açılması çok, hem de çok tehlikelidir.

Posted in Gündem | Leave a comment
Ağu 24

Hz. Kur’an

Granitten de sert kat kat olsa da
Siler, gönüldeki her pası Kur-an
Nice etkilerden rengi solsa da
Kalplerin en gözde cilası Kur’an
 
Müminin kalbinde ilâhî çiçek
Aklı olan için budur tek gerçek
İki cihanda da en geçerli çek
İlâhî şerbetin Hak tası Kur’an
 
Hücre de, beden de, hatta her canda
Allah (cc) adı kalpte, nabızda, kanda
Beş vakit yaşanır o şevk ezanda
Kâinatın kutsal yasası Kur’an
 
Bu, öyle bir aşk ki gitgide artar
Kör karanlıkları bir anda yırtar
En hassas terazi, ameli tartar
Mahşerde, mizanın okkası Kur’an
 
Yaratılmışların almaz mı aklı?
Her mümine açık, billûrdan paklı
Bağrında nadide değerler saklı
Rabbin ibret dolu kale’si Kur’an
 
Granitten de sert kat kat olsa da
Siler, gönüldeki her pası Kur’an
Nice etkilerden rengi solsa da
Kalplerin en gözde cilası Kur’an
 
10.03.1993
 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 23

Ağa ve Marabası

Zurnada peşrev teşbihte hata olmaz.
 
Köyün ağası yanına marabasını alıp traktörüyle kasabaya gidiyormuş. Yolda ağanın aklına marabayla alay etmek gelmiş. Yolun kıyısındaki tezeğin yanında traktörü durdurmuş;
“Ulan maraba” demiş” Şu tezeği görüyor musun?”
Maraba; “Görüyorum ağam” demiş.
“Şu tezeği yersen bu traktör senin”
Maraba şaşırmış.
Ağa;
“Gerçekten” demiş. “Ye tezeği, al traktörü”
Maraba, tezeği yemiş. Traktörün anahtarlarını almış, direksiyona geçmiş. Ağanın canı fena halde sıkılmış. Kasabaya kadar tek kelime etmemiş, asık suratla yan tarafta oturmuş.
Akşam dönüş yolunda, maraba bakmış ağanın alnında şimşekler çakıyor, gözleri kapkara… Ürkmüş. Bu ağa bu traktörü bana yar etmez, acısını kat kat çıkartır, bir de köyde tezeği yedirdiğimi anlatırsa milletin ağzına düşerim, rezilliğin bini bir para diye düşünüyormuş.
Bu iş böyle kalmaz diyerek, yol kenarındaki bir tezeğin yanında durmuş.
“Ağam” demiş. “Senin canın sıkkın. Benim de içime sinmedi bu iş. Ye şu tezeği , traktörü geri al.”
Ağanın suratı buruşmuş. Ama köye, traktörü kaptırmış ve direksiyonda maraba, kendi arka tarafta dönmek de fena halde canını sıkıyor, çözüm bulmaya çalışıyormuş.
İstemeye istemeye aşağı inmiş, tezeği yemiş. Traktörü geri almış yeniden direksiyona geçmiş.
Tam köye yaklaşırken ağa marabaya dönmüş.
“Ulan maraba” demiş.
Maraba:
“Buyur ağam” demiş.
“Biz köyden çıkarken bu traktör kimindi?”
“Senindi ağam”
“Direksiyonda kim vardı?”
“Tabii ki sen ağam”
“Pekii şimdi bu traktör kimin?”
“Elbette senin ağam”
“Direksiyonda kim var?”
“Tabii ki, sen varsın ağam”
Ağa birkaç günlük sakalını kaşımış. Kasketini çıkartıp mendiliyle kafasındaki teri silmiş ve marabaya dönmüş:
“Öyleyse biz bu b.ku neden yedik?”
Posted in Fıkralar | Leave a comment
Ağu 23

Ben Arapların Sağdan Okuduğunu Bilmiyordum

       Bir Coca Cola (Koka Kola) pazarlamacısı kola pazarlamak için Orta doğuya gider. Kendine çok ama çok güvenmektedir. Tanıtım amacıyla afişler yaptırır.
       Birinci afişte bir Arap çölde sürünmektedir.
       İkinci afişte sürünen adamın bir kola kutusu bulduğunu anlatan bir resim vardır.
       Üçüncü afişte ise adam kolayı içerken ayağa kalkmaktadır. Pazarlamacı, sürünen bir adamın kola kutusunu bulup, içindeki kolayı içtiğinde nasıl canlandığını afişlerde anlatmak istediğini söylemiştir. Fakat kola satışlarında hiç artış olmamıştır. Dostları; “çok güzel hazırlamışsın nasıl başaramadın” diyerek hayretlerini belirtmişlerdir.   
     
       Pazarlamacı; “ Ben Arapların sağdan okuduğunu bilmiyordum. Afişlerimi yanlış hazırlamışım” der.
 
Posted in Hikayeler | Leave a comment
Ağu 22

Ezan-ı Muhammed-i

Uyanırız her gün -yarı ölü- uykudan
Kalbe nur damlası akseder sudan
Nefis sende kurtul dipsiz kuyudan
Ezan-ı Muhammed-i ile…
 
Secdeye kapanır dağlar ve taşlar
Gün boyu tespihte, zikirde kuşlar
Bir günde beş vakit çağrıdır başlar
Ezan-ı Muhammed-i ile…
 
Bu aşk ile erir gönüllerde kar
Bu aşk gönülleri kavurur yakar
İman seli Hak deryasına akar
Ezan-ı Muhammed-i ile…
 
İman müminlerde sarsılmaz onur
Nurlu gönüllerde hatim okunur
Yeni doğanların adları konur
Ezan-ı Muhammed-i ile…
 
Yokları yok eder, kalmaz ki yokluk
Kaybolur bedende, ruhta soğukluk
Muhammed aşkıyla dolar mutluluk
Ezan-ı Muhammed-i ile…
 
28.05.1987

 

 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 22

Kıble, bilgi, geçmiş, gençlik,yüz, ve millet

   
 * “Zahidin kıblesi, lütuf, kerem sahibi Allah’tır. Tamahkârın kıblesi ise altın torbasıdır.”   Mevlana
 
* “Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.”    Mevlana
 
* “Bir millete, geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.” Hüseyin Nihal ATSIZ
 
* “Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.” Hüseyin Nihal ATSIZ
 
* “Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.”  Mehmet Akif ERSOY
 
* “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.” Mehmet Akif ERSOY
 
Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 22

Tilkinin Kurda dersi

Aslanla kurt arkadaş olmuşlar. Açlıktan kıvranırken ovada otlayan bir at görmüşler. Tepenin üstünden atı seyreden aslan kurda dönüp sormuş: “Gözlerim kızardı mı?” “Evet!”
“Kuyruğum dikildi mi?” “Evet!” “Tüylerim diken diken oldu mu?”  Kurt yine “evet” deyince Aslan yıldırım gibi saldırıp atı yere devirmiş.  İki arkadaş kendilerine ziyafet çekmiş. Bir zaman sonra aynı kurt tilkiyle dolaşmaya çıkmış.  Karınları iyice açıkmış. Tam o sırada ovada otlayan bir at görmüşler ve kurdun aklına önceki olay gelmiş ve tilkiye sormuş; “Gözlerim kızardı mı?” “Yooo!” demiş tilki. “Kuyruğum dikildi mi?”  “Hayır!” “Peki, tüylerim diken diken oldu mu?” “Olmadı!” diyerek gördüğü gerçeği söylemiş tilki. Duyduklarına bozulmuş kurt; “Evet desene!” diye kükremiş. Tilki bakmış pabuç pahalı, çaresiz “Evet, evet!” demiş. Marifetin, tilkiden duyacağı “Evet!”lerde olduğunu sanan kurt hışımla atın üzerine saldırmış. Saldırmış saldırmasına da, ömrünün en sıkı ve en güçlü çiftesini yemiş! Tilki cansız halde ve pestil gibi önüne yığılan kurdun başında ona uzun uzun bakmış ve demiş ki: “Hah işte! Şimdi gözlerin kızardı, kuyruğun dikildi ve tüylerin diken diken oldu!”
Posted in Fıkralar | Leave a comment
Ağu 22

Türk Milleti Neden?

Beklenen gür sesin duyulsun artık
Niçin kör düğümü çözemiyorsun?
Sabrın bu kadarı bunaltır seni
Yurdunu rahatça gezemiyorsun
          Farkında olmadan aşınmaktasın
          Öyle dalgınsın ki kaşınmaktasın(!)
          Dikkat; yalnızlığa taşınmaktasın!
          Geleceği çabuk sezemiyorsun
Senin erkek sesin demiri biçer
Sen istersen her şey hazır ola geçer
Adındır hürriyet kalmazsın naçar
Hainleri hâlâ dizemiyorsun
         Yanılıp şaşıp ta koklama eter
         Aç gözünü tek tek incele yeter
         Olmasın yarınlar bu günden beter
         Batı denizinde yüzemiyorsun
Bir terbiye edebilsem donsuzu
Getirmek amacım sana sonsuzu
Kendini, yurdunu satan kansızı
Bir kalemde olsun çizemiyorsun
          Bilirim çizmeyi aşmamak lazım
          Mevsimi gelmeden taşmamak lazım
          Sendeki bu sabra şaşmamak lazım
          Lakin pislikleri süzemiyorsun
Söküp at içinden asalakları
Sende hak, adalet, insan hakları
Seferber ederek gönlü pakları
Gençliği özünle bezemiyorsun
         Senin Mohaç, Varna, Çaldıranın var
         Malazgirt’te yiğit Alparslan’ın var
         Çanakkale denen bir destanın var
         Neden mikropları ezemiyorsun?
Uyan artık uyan, bitsin bu yasın
Çelikten gövdende kalmasın pasın
Daha atmadı mı kafanda tasın?
Ne zamandır destan yazamıyorsun…
 
24.12.1993
 
 
 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 22

(Devamı)Terörün Dünü…

1988-89 yılları bölücü terör örgütünün doğulu vatandaşlarımızdan oğullarından birini vermesini ya da 100.000 TL ödemsini itediği zamanlar. Bu olay Tarsus’un Bahçe Mahallesi’nde 100 Yıl İlköğretim Okulu yolu üzerinde  iki katlı bir evde vukubulmuştur. Halk bunu bimektedir. Fakat henüz devletimiz bir önlem almadığı için güvenlik kuvvetleri tarafından bilinmemektedir. Şikayette bulunan da olmamış. Aile oğlunu vermek istememiş. O zaman tarih bir verilmiş ve o tarihte paranın hazırlanması istenmiş. Ailede para da yokmuş. Ne yapacağını şaşırmış. O çevrede oturan doğulu vatandaşlar bir araya gelmişler. Paranın çok olduğunu bunun biraz indirilmesini talep etmişler. Ancak 70.000 TL’ye anlaşmışlar ve oğlunu terör örgütüne vermekten kurtulmuşlar.

Yine aynı yıllarda Tarsus Girne Mahallesi’nde bir kahvehanede garson olarak çalışan ve doğulu olan Cumali…. biz memleketi terör örgütü yüzünden terk ettik demiş. 9 kardeş olduklarını babalarından birini kendilerine vermesini iştemişler. Ya da para demişler. Ne oğlunu ne de parayı veremiyeceği için babası çocuklarınıda alarak eveini, barkını terk etmiş. Bunları Cumali çevresindek güvendiği arkadaşlara anlatmış. Yine devetin güvenlik kuvvetlerinin hiç birşeyden haberi olmamış.

Bu defa yıl 1996-97. Yine Tarsus’un Kavaklı Mahallesi’nde oturmakta olan doğulu vatandaşlardan bir ailenin çocukları yani kardeşler birbirleri ile kavga etmişler. Daha sonra kavganın sebebi anlaşılmış. Kardeşlerden biri devletin tarfını tutuyormuş Diğerleri babaları ile birlikte terör örgütünden yanaymış. Neticede devlet tarafını tutan kardeş kendilerine ait olan dükkandan çıkarılmış ve “bundan sonra ne halin varsa gör “diyerek aileden dışlanmış.

Bu yıllarda aynı mahallede terör örgütüne para toplayanların olduğu, yeşil kartlılar tarafından ilaçlar yazdırılarak terör örgütüne götürüldüğü halk içerisinde söylenmekteymiş.

Bütün bu olayların doğulu vatandaşların kalabalık olarak yaşadıkları mahallelerde olduğu söylenmiştir.

Gelelim bu güne… Bu günde bu gibi konularda önlemler alınmamakta, bütün vatandaşlar sokakta, evinde terör örgütünün korkusunu yaşamaktadır. Bir doğulu vatandaşın gazetelerde yayınlanan sözlerinde belirttiği gibi; “devletin istediğini yapmazsam devlet en fazla hapseder, Terörö örgtünün istediğini yapmassam soyumu bırakmaz!” Bunun için onların dediklerini yapmaktayım diye belirttiği görülmüştür.

Bu ve benzeri olabilecek olaylara karşı devletin güvenlik ve istihbarat birimleri nasıl bir önlem almaktadırlar. Bu güne kadar alınmayan önblemlerin ne zamana kadar alınacağı ise meçhuldür:

Bir an önce önlemler alınmalı ve bölücü terör örgütü temizlenmelidir.  Konunun ciddiyetini hâlâ fark edemeyen vekillerimizin olduğu bilinmekte, bir grup ise meclise gelmemekte direnmektedir. Bu gidişle işimiz yalnız ve ancak Allah’a kalmıştır. Allah yar ve yardımcınız olsun! Amin…

Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 22

Şehidin Vasiyeti

Şanla, şanla dalgalan al bayrağım göklerde
Hainlik, şerefsizlik bulaşmasın bir ferde
Kanımın bir zerresi kalmasın asla yerde
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Hainliği gör, duy, bil, tanı, sen de gayret et!
Dün gibi, esareti bütün gücünle reddet
Uğruna feda ettim gençliğimi ey millet!
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Bedeli para ile ölçülür mü vatanın?
Hakkı yok mudur sence bunca şehit yatanın?
Haddini bildirmezsen sende Türk’e çatanın
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Unutma, uyanık ol yıllar önce olana
Yutturmak istiyorlar kanma büyük yalana
Benim gibi, dikkat et ülkedeki talana
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Terörün başı belli, müzakere edildi
Eşkıya soyluların ayağına gidildi
Türk’ün eşsiz vefası yine inkâr edildi
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Kanım yerde kalmasın, dedim ya duyan var mı?
İnsanca yaşamaya hukuka uyan var mı?
Tüyü bitmemişlerin hakkını yiyen var mı?
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Esaretin gözünde kale gibi dururum
Hak, hukuk, adaleti, hürriyeti solurum
Tekrar gelsem dünyaya yine şehit olurum
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

Bağırıp çağırmanın faydası oldu mu hiç
Adam olur mu alçak, kan ile beslenen piç?
Herkes bilsin yaşlılar birde bebekler hariç
Biliniz hesabını soracağım mahşerde!

 

03.04.2011
Posted in Şiirlerim | Leave a comment