Şub 29

“Muhteşem (Yalan) Yüzyıl”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Öyle zannediyorum ki tarihi bir film olması dolayısıyla “Muhteşem Yüzyıl” dizisini seyredenler çoğunluktadır. Kendi tarihine saygı göstermeyenlerin saygı görme hakkı var mıdır? Tarihçilerin yaşanan tarihe saygılı davranarak gerçekleri olduğu gibi anlatma mecburiyetleri vardır. Peki ya, tarihi yazanlar ve tarihi anlatanlar kadar tarihi film haline getirenlerin böyle bir sorumlulukları yok mudur? Sorumluluk duymayanlara tarihi gerçeklere uygun davranmaları konusunda uyarılar yapılmaz mı? Haremdeki kıyafetler İngiliz Kraliyet sarayındaki dekolteleri hatırlatıyor… Hele o danslar, Arabistan çöllerinden geldiğini haykırıyor… Harem adeta ‘randevu evi’ gibi gösterilmekte… Osmanlı sarayındaki harem böyle midir?…Bu yüzden “Muhteşem Yalan” pardon “Yüzyıl” diye değerlendiriliyor.
 Dizinin kaçta kaçı gerçeğe uygun? Lütfen insanımızı aydınlatın…
“Filmdeki şahsiyetler gerçekle ilgili değildir, hayal ürünüdür” ifadesi bir milletin tarihini karalamaya yeterli bir gerekçe olabilir mi? Bir neslin tarihini yanlış öğrenmesine ve yanlış değerlendirmesine sebep olanlar gelecekteki yanlışları nasıl düzelteceklerdir?… Vatandaş bunu soruyor…
Geçmişine ve geleceğine sahip çıkmayanlar bu dünyada huzur bulamazlar…
Ne idik?… Ne olduk?… Ne oluyoruz?…  Ne olacağız?… Takdir sizin…

 

Posted in Yazılarım | “Muhteşem (Yalan) Yüzyıl” için yorumlar kapalı
Şub 28

Adaletin Çarkı…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tüm bedenler radyasyona tutulmuş
Baskı ile haksızlıklar yutulmuş
Makam, mevki için böyle susulmuş
Adaletin çarkı hakça çevrilsin!
Halka kıyanların boyu devrilsin!

 

Bulun, kazanç için zehir yayanı
Bulun, hainlikte emre uyanı
Bulun doğmamış şu cana kıyanı
Adaletin çarkı hakça çevrilsin!
Halka kıyanların boyu devrilsin!

 

Bilim adamları doğruyu söyler
İpe çekilse de kellesi beyler!
Onlar da susarsa cahil halk neyler?
Adaletin çarkı hakça çevrilsin!
Halka kıyanların boyu devrilsin!

 

Düşmanın lehine bir emektir bu!
Bilene, köpekçe yal yemektir bu!
Zulme, esarete gel demektir bu!
Adaletin çarkı hakça çevrilsin!
Halka kıyanların boyu devrilsin!

 

Kime güvenelim, söyleyin kime?
İnsanlık ta gitti, gidiyor güme
İnancım kalmadı artık kendime
Adaletin çarkı hakça çevrilsin!
Halka kıyanların boyu devrilsin!

 

Posted in Şiirlerim | Adaletin Çarkı… için yorumlar kapalı
Şub 27

Ben, hangisini daha iyi beslersem o!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki köpeğini izliyordu. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki torun kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup dururlardı.
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyaç duyduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine. Yaşlı reis bilgece bir gülümsemeyle cevapladı torununu sorusunu:
– Onlar benim için iki simgedir evlat!
– Neyin simgesi, diye sordu çocuk.
– İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.
Çocuk sözün burasında, “Mücadele varsa, kazananı da olmalı” diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
– Peki, dedi, hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
– Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem o!

 

 
 
 
*Cengiz Erşahin’in “Bilgelik Öyküleri” nden

 

Posted in Hikayeler | Ben, hangisini daha iyi beslersem o! için yorumlar kapalı
Şub 25

Hocalıyı Unutma, Unutturma!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tarihin ender tanıklık ettiği canavarlıklardan sağ kurtulanları ise ’kurşuna’ dizerek katlettiler.
Takvim yaprakları, ’26 Şubat 1992’ tarihini gösterdiğinde Hocalı artık yeryüzünden silinmişti.
 ***
Bir zamanlar kendilerini ’teba-i sadıka’ olarak gören Osmanlı İmparatorluğu’nu sırtından hançerleyen Ermeniler, 1915 yılında Doğu Anadolu’da baskın düzenledikleri kasaba ve köylerde, ’hamile kadınların’ karınlarını yararak bebekleri dışarı çıkarmışlar, ele geçirdikleri ’küçük yaştaki’ çocukları,’diri diri’ tandırlarda pişirerek zorla annelerine yedirmeye çalışmışlardı.
Ermenistan hükümetinin ’milli kahraman’ unvanı verdiği katillerden Zori Balayan, 1996 yılında yazdığı “Ruhumuzun canlanması” isimli kitapta, Hocalı’da yaşanan ’insanlık dışı’ mezalimi bakın nasıl anlatıyor:
– “Çete üyesi olan Haçatur’la zaptedilmiş evlerden birisine girdiğimizde, askerlerimizin 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması için anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Ben de önce çocuğun karnının, başının ve göğsünün derisini soydum. Sonra Haçatur, cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden gelen köpeklere dağıttı. Aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Halkımın intikamının yüzde birini bile aldı isem ne mutlu bana.”
 
 *Yeniçağ Gazetesi Yazarı İsrafil K.Kumbasar’ın yazısından alıntıdır.
Posted in Gündem | Hocalıyı Unutma, Unutturma! için yorumlar kapalı
Şub 25

Yüzü Var Mı?

 
                                                                                             
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                                          (İnsanları diri diri köpeklere yedirmişler.) 
 
Haktan, hakikatten, gerçekten yana
Var mı, söyleyecek sözü batının?…
Çağın Firavun’u, Nemrut’u gibi
Var mı, insanlıkta özü batının?…
 
Müslüman’a karşı kinle yaşarken
Irak’ta… Libya’da… Vahşet kusarken
Hocalı’yı gözü görmez susarken…
Var mı, adalette gözü batının?…
 
Yakındır, görecek şah ile matı
ABD’nin aygır ve soysuz atı
Dünya kan ağlıyor, ağlatan batı
Var mı, utanacak yüzü batının?…

 

Posted in Şiirlerim | Yüzü Var Mı? için yorumlar kapalı
Şub 24

Siyasilerden Sözler…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Ne demek herkes Türk” AKP Adıyaman Millet Vekili Mehmet Metiner
 
* “Reşit Galip andımızı getirmiş değil mi? Ayet mi bunlar? Her sabah çocuklarınızı sıraya geçiriyorsunuz ve onlara and içiriyorsunuz. İnsani mi bu peki, doğru bir şey mi?” AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK
 
* Geçliğe hitabe ve andımız için “Bunlar ayet mi?” ifadesini kullandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK
 
* “Kanunla kimseyi kimseye sevdiremezsiniz. Koruma kanunu garip bir durum. Peygamberi bile koruma kanunu yok.” AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK
 
* 40’dan fazla düzenleme yaptık, bir ana dilde eğitim kaldı, ama terör durmuyor diyor.  AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik
 
* “Bitaraf olan bertaraf olur.”Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
 
* “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
 
* “Hiçbir zaman seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz…” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
  
* “Dindar bir gençlik yetiştirmek istiyoruz. “Ateist bir gençlik yetiştirmemizi mi bekliyorsun?” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
 
*“Türkiye Türklerindir demek yanlıştır… Türklük alt kimliklerden biridir” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Posted in Atasözleri Vecizeler | Siyasilerden Sözler… için yorumlar kapalı
Şub 23

En İyi, En Kötü Yer!

 
 
                 
 
 
Bir gün Davut Peygamber(a.s.), Lokman’dan bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça getirmesini istemiş; Lokman’da ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş. Birkaç gün geçtikten sonra Davut Aleyhisselâm, Lokman’dan tekrar bir koyun kesmesini ve bu defa en kötü yerinden iki parça getirmesini istemiş; O, yine dilini ve yüreğini getirmiş.
Hz. Davut Aleyhisselâm’ın sebebini sorması üzerine, Lokman; “Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; bu ikisi kötü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz” diye söylemiş.

 

Posted in Hikayeler | En İyi, En Kötü Yer! için yorumlar kapalı
Şub 22

Her Kafadan Bir Ses

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nasrettin Hoca, oğluyla birlikte köye gidiyormuş. Oğlunu eşeğe bindirmiş,
kendisi yürümüş. Karşıdan gelenler, oğlunu göstererek:
— Ak sakallı adam yürürken kendisi eşekte gidiyor, demişler. Zamane çocuğu işte…
Hoca oğlunu indirip kendisi binmiş. Az sonra birkaç kişiyle daha karşılaşmışlar. Bunlar:
— Koca adama bak, demişler. Bu sıcakta çocuğu yaya yürütüyor. Hiç insafı yok.
Nasrettin Hoca, eşeğe oğlunu da bindirmiş.
Çok geçmeden yine üç beş kişiye rastlamışlar.
Adamlar:
— Zavallı hayvan! demişler. Düşüp ölecek! Hiç acımadan iki kişi birden binmişler üstüne!
Hoca inmiş, oğlunu da indirmiş. Eşek önde, onlar arkada ilerlemişler. Biraz sonra, yol kıyısında duranlar:
— Amma aptal adamlar bunlar, diye konuşmaya başlamışlar. Eşek bomboş gidiyor, kendileri kan ter için de arkasından yetişmeye çalışıyorlar!
Nasrettin Hoca dayanamamış. Oğluna dönüp:
— Gördün mü, demiş, her kafadan bir ses çıkıyor. Şu dünyada kimseyi hoşnut edemiyor, kimsenin dilinden bir türlü kurtulamıyorsun. iyisi mi, kendi bildiğinden şaşmayacaksın.
Posted in Fıkralar | Her Kafadan Bir Ses için yorumlar kapalı
Şub 21

Yağma, Özelleştirme Böreği!…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ekonomi perişan, her yanı yâre
Müthiş vekillerle (!) bulundu çare
Vatandaş ümitsiz, dertli, biçare
Dediler bu, ekonominin gereği
Ye ağam ye!
Yağma, özelleştirme böreği!…

 

Yine, kuma gömdüler başlarını
Tek, tek çağırdılar yandaşlarını
Üstümüze salarak ayyaşlarını
Dediler bu, ekonominin gereği
Ye ağam ye!
Yağma, özelleştirme böreği!…

 

Böyle düşürdüler ülkeyi dara
Açlıktan ölecek, öldü fukara
Ücretliye yok, yok dedi para
Dediler bu, ekonominin gereği
Ye ağam ye!
Yağma, özelleştirme böreği!…

 

Posted in Şiirlerim | Yağma, Özelleştirme Böreği!… için yorumlar kapalı