Oca 29

VATANA İHANET NEDİR?

VATANA İHANET NEDİR?

PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, ABD tarafından Türkiye’ye teslim edildiğinde, halk arasında müthiş bir sevinç ve heyecan dalgası oluşmuştu. Ben, durumu şüpheli bulmuş ve bu kadar sevinmeye bir anlam verememiştim. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bile daha sonra “Amerika, Apo’yu neden verdi, anlamadım” diyecekti.

Nitekim Apo’yu Türkiye’ye veren ABD, yeni bir kurguyla bugün Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kuruyor, üstelik bunu sağlamak için de Türk ordusunu, PKK/PYD bölgesine sokmuyor. Irak’ta konuşlanmış Türk birliklerine saldırsınlar diye Suriye’nin Kamışlı bölgesinden özel ekipler gönderiyor. Bunu kamuoyuna duyuruyorum, Nejat Eslen dışında kimseden çıt çıkmıyor!

Oysa ülkenin geleceği ancak ve ancak halkın doğru bilgilendirilmesi ile kurtarılabilir, yoksa halk ebediyen uyutulmuş olur…

Haberleri halktan saklamak vatanseverlik değildir! Kimden neyi saklıyorsunuz?

Diğer taraftan 28 Şubat davasında uzun süre tutuklu kalıp sonuçta beraat eden emekli Albay Alican Türk“TSK içine tarikat ve cemaatleri yerleştirmeye kalkmak vatana ihanettir. Yapan vatan hainidir. Hiç tereddütsüz öyledir ve bunun başka açıklaması da yoktur!” diyor.

Tabii konuya saf bir siyasal İslamcı gözüyle bakarsanız, ihaneti göremezsiniz. Burada söz konusu olan Türk istiklal ve cumhuriyetini korumaktır. Tarikat ve cemaatlerle, orduyu bozar, halkı da birbiri aleyhine kin ve düşmanlığa sürüklersiniz. Tıpkı FETÖ gibi.

Bu sebeple, vatana ihanet nedir, vatanseverlik nedir; bunları herkesin kendi vicdanında iyi tartması gerekir…

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | VATANA İHANET NEDİR? için yorumlar kapalı
Oca 27

CENAZE NAMAZI

CENAZE NAMAZI

Bir cenaze merasiminde hoca gerekli uyarıları yaparken;

“-Mevta” der. Arkadan karısı:

“-Adı mevta değil, Yekta,” der.

Daha sonra hoca cenaze namazının kılınışını alatır ve tekbir getirmeden önce:

“-Er kişi niyetine,” diyerek tekbir alır.

Arkadan karısı yükses sesle:

“-Er değil Albaydı” diye seslenir.

Şu anda ülkemizde yaşadığımız durum bu… Biz ne diyoruz birileri ne anlıyor…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | CENAZE NAMAZI için yorumlar kapalı
Oca 25

HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEVİRMEK!  

HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEİRMEK!                                             

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin, Can Atalay hakkında ikinci defa verdiği hak ihlali kararına uyulmamasını kararlaştırdı. Gerekçeli kararda, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” denildi.

Aslında Yagıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararının hiçbir hukuki değeri yok. Çünkü bu işe Yargıtay’ın karışması gerekmiyor. Doğrudan ilk mahkeme, kararın gereğini yapar, konu kapanırdı.

Anayasa’nın 158’inci maddesinde “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” deniliyor. Kısacası, ilk mahkeme ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi, alenen Anayasa’yı çiğnemektedir.

***

Yapay kriz ilk ortaya çıktığı gün, “Hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir.” yorumu yapmıştım. Daha sonra da “İktidar bilinçli olarak bir kaos yaratarak ‘Yeni Anayasa’yı gündeme almak istiyor” değerlendirmesi yapmıştım.

Şimdi “Hilafet” kavramı üzerinden çıkarılan tartışmalar veya eylemler de aynı hedefe yöneliktir ve bütün bunlar, Türk Milleti’ne kurulmuş bir tuzaktır…

Türkiye Barolar Birliği, bu olayları şöyle özetledi:

“ÇEDES projesi kapsamında, henüz gelişme çağındaki öğrencilere, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlileri tarafından ‘değerler eğitimi’ adı altında 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile bağdaşmayacak şekilde dersler verilmesi; Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaptığı, eğitim kurumlarında vakıf ya da dernek adı altında tarikat yapılanmalarının varlığını meşrulaştırmaya yönelik konuşması; 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda emre rağmen Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden bir teğmen ve devamında yaşanan tartışmalar ve son olarak Ata’mızın manevi huzurunda, Anıtkabir’de Cumhuriyetimizin tahkir edilerek şeriat çağrısı yapılması gibi uygulamalar ve vakalar son dönem örnekleri olarak sayılabilir.”

Bunlara, Galatasaray-Fenerbahçe arasındaki kupa maçının S. Arabistan’da oynatılmak istenmesi ve hilafet çağrılarını da ekleyelim…

***

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararında Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin eski Başbakan İmran Han hakkındaki kararına atıf yapıldı ve “Pakistan’da Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde yaptığı güvensizlik oylaması ile İmran Han’ın başbakanlığı düşürülmüştür.” denildi!

İyi de Türkiye’deki durum ile Pakistan’da yaşananların ne ilgisi var? Türkiye’de Anayasa’yı uygulamaya çalışan Anayasa Mahkemesi’ne karşı, yapay krizi çıkaran ilk derece mahkemesi ile Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’dir. Bu yapay krizin iktidar tarafından desteklenmesi ve bu sırada rejime yönelik saldırılar başlatılması tesadüf olabilir mi?

***

Bütün bu olaylar, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması süreci ile paraleldir ve arka plandaki asıl hedef, Türkiye Cumhuriyeti Devletini millî devlet olmaktan çıkararak sadece Türkiye’nin değil bölgenin güdümlü bir halife ile yönetilmesidir. Bu sebeple, Türk aydınları, Türk gençleri her zamankinden daha akıllı olmak zorundadır.

Can Atalay gibi sol kimliğiyle tanınan bir kişinin davasının seçilmesi de planlıdır ve bu sayede muhafazakârların desteği alınmaktadır! Hukuk, umurlarında bile değildir…

Bütün bunlar gelip geçecek ve Cumhuriyet’i hedef alanlar yargı önünde hesap verecektir. “Hiçbir şey yapmadan bekleyelim” demiyorum; önce saldırının nereden geldiğini ve amacının ne olduğunu doğru tespit edelim!

Yoksa Türkiye’yi Pakistan’a çevirecekler!

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEVİRMEK!   için yorumlar kapalı
Oca 23

ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ)

ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ)

Ashab-ı-Kehf (Yedi Uyurlar) efsanesi Hristiyan ve İslami kaynaklarda geçmektedir. Efsane Kur’ân-ı Kerim, dinî ve tarihî kaynaklar ile Osmanlı arşiv belgelerinde görülmektedir. Dünya’da ve Türkiye’de Ashabü’l-Kehf mekânı olarak bilinen pek çok yer vardır.

Ashabü’l-Kehf (Yedi Uyurlar) efsanesinin Kur’an’ı Kerim’de geçmesinden dolayı İslamiyet’te Hıristiyanlığa oranla daha fazla ilgi görmüş ve Müslümanlarca benimsenmiştir.   

Eshabü’l-Kehf Mağarası, Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin 9-26. Ayetleri’nde anlatıldığı gibi, Allah’a inanan ve yaşadıkları devrin zalim kralından kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş adlı yedi gencin ve köpekleri Kıtmir’in 309 yıl uyudukları mağaradır.

Arapça’da “Eshab” dost, “Kehf” ise dağlarda oyulmuş mağaradır. Eshab-ı Kehf’in Türkçe anlamı ise Mağara Dostları’dır.

Arap kaynaklarında Takyanus olarak geçen Roma İmparatoru Tarsus’a gelmiş ve çok tanrılı dönemde tek tanrıya inandıkları için bu gençleri huzuruna çağırarak, onlara Roma dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söylemiştir. Tek tanrıya inançlarından vazgeçmek istemeyen bu gençler, düşünmeleri için kendilerine tanınan bir kaç günlük zamandan yararlanarak Tarsus yakınlarındaki bir mağaraya kaçarak sığınmışlardır. İmparator durumu öğrendiğinde onların saklandıkları mağaranın ağzını kapattırmış, böylece onları ölüme terk etmiştir. Fakat Allah’ın takdiri ile orada mucizevi bir şekilde 309 yıl süren bir uykuya yatmışlardır.

309 yıl sonra bir çoban, bu mağarayı bulur. Çobanın duvarla uğraşması sonucu mağaranın içerisine ışık girer. İçeriye ışık girince mağarada mahsur kalan yedi genç uyanır. Uyanan gençlerden Yemliha, yiyecek almak için şehre gider.

Kente gelen genç, zalim Roma hükümdarının öldüğünü ve tam o sıralarda Allah’a inanan birisinin hükümdar olduğunu öğrenir ve halkın ibadetlerini serbestçe yaptıklarını görür. Bir fırına girip yanındaki eski döneme ait parayla ekmek almak ister. Elindeki paranın eski olması, onun hazine bulan birisi olarak düşünülmesine yol açar.

Hemen yakalanıp yetkililerin karşısına çıkarılır. Bunun üzerine Yemliha yaşadıklarını orada bulunanlara anlatmak zorunda kalır. Bu yabancı gence olup bitenleri soran insanlar durumu anlayınca, onu hükümdara götürürler. Hükümdar bu gençten, başlarından geçenleri öğrenir, onunla birlikte mağaraya giderler. Yemliha dışarıdakileri bırakıp mağaraya girer ve ondan sonra yedisi de Allah’ın kudreti ile sır olup görünmez olurlar.

Ashabü’l-Kehf, Osmanlı hat sanatında da sıkça işlenen bir temadır. Yedi gencin ve köpeklerinin isimleri gemi şeklinde yazılmıştır. Had sanatında Ashabü’l-Kehf’ten başka gemi şeklinde işlenen sadece Amentü’dür.

Dünyada, İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan, Doğu Türkistan ve Anadolu’da hikâyenin geçtiğine inanılan 33 Ashabü’l Kehf Mağarası vardır.

İspanya’da, Gırnata kenti yakınlarında Loşa köyündeki bir mağara; Cezayir’de, Setif kentine 80 km. Uzaklıktaki N’gaosus köyünün mezarlığında ve yine Setif’e 12 km. Uzaklıktaki İkcan adlı köyün mezarlığında bir yer Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip ziyaret edilir. Mısır’da, Kahire yakınındaki Mukaddam Dağı’nda bulunan bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak gösterilmektedir. Ürdün’de, Amman’da bulunan bir mağaraya Yedi Uyurlar mağarası denmektedir. Suriye’de Şam’ın güneyindeki Husban köyündeki bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak kayıtlara geçmiştir. Afganistan, Kâbil’de Bamyan’a giden yol üstünde bir mezarın Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip kuduz köpek tarafından ısırılanların ziyaret edip Kıtmir’den şifa umdukları yerdir. Doğu Türkistan’da Turfan’ın 75 km. doğusundaki Toyok mevkiinde bulunan Mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak ziyaret edilmektedir.

Dünyanın birçok yerinde mekân bulan “Yedi Uyurlar İnanışının” Anadolu’daki en önemli merkezi Tarsus’taki “Eshab-ı Kehf Mağarası’dır.” Tarsus’un, 12 km. kuzeyinde Dedeler köyünde, Encülüs Dağı’nın eteklerinde bulunan mağara Hristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Doğal bir çöküntünün mağara şeklini aldığı kapalı bir alandan oluşmakta olup mağaraya yürüyüş zemininden 15 basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Mağaranın hemen üzerinde 1873 yılında yapılmış bir cami yer almaktadır.

En değerli âlimlerden Taberî, ünlü din âlimi İshak, El Herevî, Zemahşerî ve İbnü’l Esîr Ashabü’l-Kehf mağarasının Kahramanmaraş’ın Afşin kentinde olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Ayrıca Elbistan, Diyarbakır’ın Lice ve İzmir’in Selçuk ilçesinde dört adet mağara ile ilgili anlatılar bulunmaktadır.

Topraklarımızda yaşanan olaylar birçok din kitabının kutsalında yer almıştır. Eski Ahid’i okuduğumuzda bir Nuh Tufanı çıkar karşımıza. Güvercinin zeytin dalını Iğdır’dan getirdiği ifade edilir. Terah, Ur kentinden Harran’a gelir yerleşir. Üç çocuğu olur; İbrahim, Nahor, Haran. İbrahim peygamber Urfalı’dır. Hz. Eyyüp’ün ızdırap mağarası Harran yolunda Eyyübiye’dedir. Afrodit’in, Athena’nın, Poseidon’un, Apollon’un ve daha birçok klasik Yunan kökenli tanrı ve tanrıça tapınakları antik şehirlerimizde ayaktadır. Geleceği inşa edebilmek için geçmişi bilmek ve ondan dersler çıkarmak önemlidir.

Kutsal kitap İncil’i elimize aldığımızda, 35 bölge ismi, 12 coğrafi alan, 23 şehrin Türkiye’de olduğunu görürüz. İsa’ya inananlar, ilk defa medeniyetlerin beşiği Antakya’da Hristiyan adını almışlardır. Bu nedenle Anadolu dünyanın en güzide yerlerinden biridir.

Ashabü’l-Kehf’in Türk denizcilerinin koruyucusu olduğu inancı gelişmiştir. Buraya ziyaret için gelenler, kurbanlarını keserler, mağarayı ziyaret ederler, küçük şeytan ve büyük şeytanı taşlarlar. Onlar mağaradaki suyu zemzem olarak kabul ederler ve içerler. Çocuğu olmayanlar, hastalığı bulunanlar şifa maksadıyla buraya gelirler. Bunun yanında kehf ashabının isimlerinin yangınları önlediği ve bereket verdiği inancının yaygın olduğu bilinmektedir.

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ) için yorumlar kapalı
Oca 21

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK

Oğuz Beylerini uyku basmış. Ne yediler, ne içtiler acaba? Yakın çağa damgasını vuran, sözünün üstüne söz söyletmeyen ve bir değil birkaç devlet kuran Türk Milliyetçileri, neoliberalizme yenik düştü.

İttihat Terakki ile istibdada karşı meşrutiyeti, Alaş Orda ile ulu Türkistan’da dirilişi, Mehmet Emin Resülzade ile Can Azerbaycan’da millî devleti, Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti’ni, Rauf Denktaş ile Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran, yüce ruha ne oldu?

Haykırarak, en yüksek sesle soruyorum: Ne oldu?!

Kabına sığmayan, kıtalar ötesine Teşkilat-ı Mahsusa ile operasyonlar düzenleyen millî dinamizm, siyasi pratik, politik canlılık gitti, yerine “Arkanızdayım abi” tipinde bir siyasi-pratik geldi.

Neoliberalizmin tam karşısında, onu yenmesi gereken en güçlü rakip olduğunun bilincinde olması gerekenler, Hasan Sabbah’ın tütsüsüne tutulmuş gibi umursamadan bakıyor. Ve kurulu dünyanın egemen güçleri, Oğuz Beyleri toyda iken etrafımızı usul usul çeviriyor.

İşte bakın:

Milliyetçilerin kurduğu devletin, 15 yılda yaptığı onlarca sanayi kurumunu, işletme ve fabrikaları birileri haraç mezat sattı.

Bir kere daha bakın.

Dünyanın 16-17. büyük ekonomilerinden biri iken, 23. sıraya geriledik.

Çok daha vahimi, tarihten ders almadık. Gelinen noktada, devlet, tıpkı Osmanlı geçmişindeki gibi, adeta onu tekrarlarcasına ülkemiz ağır borç yükü altına sokuldu.

Eyvahlar olsun!

Tıpkı Osmanlı geçmişimiz gibi gene borç aramaktayız.

Facia “geliyorum” demiyor mu sizce?

Milliyetçi siyaset kurumları (İYİP-ZP-MHP-BBP), milliyetçiliğin kurucu paradigmasına uygun yeterli ve nitelikli siyaset üretmiyor. Neolibaral düzenle uyumlu, sistemin karşısında değil, yanında ve içinde, gündelik hassas noktalar üzerinden politik söylem geliştiriyor.

Bu politikanın dolanımında olan en belirgin ve geçerli kavramlar; PKK, PYD, HADEP, FETÖ. hepsi bu çerçevede.

Ülke batıyor.

Halk sefil.

Millî gelirin bölüşümünde derin uçurumlar oluşmuş, Türkiye’de bir kesim acı içinde.

Vatanın evlatları, milletin oğulları ve kızları perişan, Oğuz Beyleri ve kızları belediyeyi kime kazandıracağız telaşında.

Ege’de düşman adalarımızı işgal etmiş, Hatay yerle bir olmuş, nüfus değişiyor, ülkemizin demografik yapısına tecavüz var, Suriye’de batağa saplanmışız ve çıkamıyoruz, Irak’ta sürekli ve mecburen operasyondayız ve milliyetçilerin elle tutulur, birkaç kâğıda yazılmış taraftarlarına sunacağı bir görüş planı yok.

Ekonomi yerle yeksan.

İçinden çıkacağız denilse de çıkılamıyor.

Vatının sahilleri, ormanları, temiz suları, tarım arazileri üzerinde kirli eller dolaşıyor.

Milliyetçilerden ekonomiye çözüm sunan bir görüş duymadık.

Sahil yağmasına itiraz eden, gidip yerinde inceleyen kimse göremedik.

Orman yağmasını, zeytinlerin çığlığını duyan kimseyi de görüp duymadık.

“Ağacıma dokunma” deyip, ağacı kucaklayan köylü ninenin, damarları çıkmış elini tutan bir vatan/millet aşığı olmadı.

Bırakın milliyetçileri sağın bütün siyasi kadroları sadece seyrettik. Ettik diyorum, çünkü kendimi de katıyorum.

O zeytin ağacı dile gelip de hepimize sorsaydı: “Ben sizin vatanınızın parçası değil miyim? Yoksa bensiz vatan mı düşünüyordunuz” diye ne cevap verecektik?

Devletler kuran Türk milliyetçiliği fikir sistemi, içinde bulunduğumuz süreçte, kötü yönetiliyor. Amacına, doğasına ve değerlerine uygun politika üretemediği gibi, müesses nizamın hâkim politikalarına uymak için itiraz eden evlatlarına kızıyor. Küresel düzenin neoliberal politikalarına karşı millî varlığımızı korumak boynumuzun borcu değil mi?

Alıntı: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | Tagged , , , | TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK için yorumlar kapalı
Oca 19

İHTİYACIM VAR SANA!

İHTİYACIM VAR SANA!

* * *

Yiğitlerin ufkusun

Yüreklerde tutkusun

Sen Allah’ın lütfusun

Altın tacım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Kısrağımsın, tayımsın

Yıldızımsın, ayımsın

Dünyadaki payımsın

Her dem haccım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Varsın olmasın param

Derin, kapanmaz yaram

Sensiz yaşamak haram

Bir miracım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Kenan Şahbaz

TÜRKİYE Kitabımdan

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | İHTİYACIM VAR SANA! için yorumlar kapalı
Oca 17

TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI

TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI

Mülksüzleştirme yasasında Erdoğan’ın 29 yıllık seçim oyunu

Türkiye’de gençlerin çalışıp çabalayıp mal mülk sahibi olma hayalleri çoktan uçup gitmişti!

Şimdi ise gariban Türk insanı elindekini dahi koruyamayacak!

Gariban dediğime bakmayın, zenginlerde elindekini devlete karşı koruyamayacak artık!

AKP’nin yeni kentsel dönüşüm yasasını duymuşsunuzdur, malum rezerv alan yasası!

Yani mülksüzleştirme yasası!

Hani şu muhalefet milletvekillerinin oylamasına katılmaya dahi tenezzül etmediği yasa!

Bu milletvekilleri de Türk vatanında Türkleri mülksüzleştirme planının bir parçası oldular açık açık!

Milletvekili maaş zammı görüşmelerinde hepsinin birden el kaldırmasından bir farkı yok bu durumun!

Ha el kaldırıp destek vermişsin ha el kaldırmadan destek olmuşsun!

Bir meclis düşünün ki muhalefeti iktidarı el birliğiyle ettikleri yemini dahi unutmuş!

“Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”

Ne oldu beyler hanımlar bu yemine!

Oylamasına katılmadığınız yasa tasarısında vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü tehlikede değil mi?

Milletin egemenliği tehlike altında değil mi?

Bunları korumak üzere namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin etmemiş miydiniz?

Bu yasayla beraber vatandaşların evine “riskli alan” ilanıyla el konulmasının önü açılıyor mu, açılmıyor mu?

Vatandaşın el konulan evinin yerine yapılan konutlara “Türk vatandaşının ev alacak durumu olmadığına göre” kimler yerleşecek?

Bu durum, millet egemenliğine tehlike oluşturmuyor mu?

***

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki de “mülksüzleştirme projesi”yle ilgili yaptığı açıklamada aynen şu ifadeleri kullandı:

“Milletin evlerine bakanlık el koyup ne yapacak?

“Kimsenin malında gözümüz yok”

Bir ülkenin bakanı böyle bir açıklama yapar mı Allah aşkına!

Yok bir de vatandaşın malında gözünüz olsaydı!

Gözünüz var mı yok mu önümüzdeki günler bunu gösterecek hepimize!

Bu yasayla beraber örneğin İstanbul’da zenginlerin muhiti olarak bilinen Florya’da en kötü olasılıkla 15 milyona satılan evlere “riskli alan” diyerek el koymanızın önü açılıyor mu, açılmıyor mu?

15 milyon dediysek o da 25 yıllık bina!

Bu örneği İstanbul’da uzmanların deprem tehlikesi yüksek dediği ilçeler için çoğaltmak mümkün!

Örneğin Avcılar’da, örneğin Bahçelievler’de, örneğin Kartal’da örneğin Kadıköy’de vatandaşlar bir sabah kalktıklarında evlerinin bulunduğu alanın “riskli alan” ilan edildiği sürpriziyle karşılaşabilecek!

Ya da şöyle düşünün!

İktidara az oy çıkan ilçelerde “riskli alan” adı altında seçmen naklinin yapılmayacağının garantisini kim veriyor?

Erdoğan’ın İBB Başkanı seçildiği dönemde de Karadeniz’den getirilen vatandaşlar İstanbul’un çeşitli semtlerine dağıtılmış, sonrasında kaçak yapılarına imar verilmemiş miydi?

Anlaşılan bu seçmen demografisi değiştirilerek “sonradan vatandaşlık verilen Afganlısı, Pakistanlısı, Suriyelisi, potansiyel AKP seçmenleri” bu bölgelere aktarılacak!

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI için yorumlar kapalı
Oca 15

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Söz gümüşse sükût altındır.” Atasözü

* “İnsanlık âleminin en şerefli ailesi Türk Milletidir.” Alparslan Türkeş

* “Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.” Shakespeare

* “Eğer hırsızlar yollarda güvende yürüyorlarsa, bunu iki sebebi vardır, ya rejim hırsızdır ya da halk aşırı aptaldır.” Ler Kuan Yew

* “Beyin bedava iken, geri zekâlı olmak ciddi bir yetenek işidir.” Oscar Wilde

* “El olma, elin olma, elden olma. El olan, elin olan elini de kolunu da vatanını, bayrağını, dinini, namusunu ve dahi devletini kaybeder.” Dede Korkut

* “Sabırdaki güzelliği bilen insanlar; ipek böceği ipeğinden atlas dokurlar, ekşi üzüm koruğundan helva yaparlar.” Şemsi Tebrizi

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 13

İSRAİL, KIYAMET SAVAŞINI ZORLUYOR!

İSRAİL, KIYAMET SAVAŞINI ZORLUYOR!

ABD, Gazze’yi tamamen yakıp yıkması ve sağ kalan Filistinlilerin bölgeyi boşaltması için İsrail’e tam destek vermeye devam etmektedir.

“İnsan hakları” onlar için bağlayıcı değildir, zaten İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant“Hamas’a karşı, insansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz” dedi.

İsrail Başbakanı Netanyahu da “Yapacağımız saldırılar sonrasında Orta Doğu’nun kaderi değişecek.” ifadesini kullandı. Bu, aynı zamanda ABD’nin de hedefidir. BOP, 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmek için planlanmıştır.

Bugünlerde Amerikan kamuoyunun, Armagedon savaşı ile ilgili kehanetlere inanması için medyada kampanyalar yürütülüyor. Bu çerçevede 30 Kasım 2023 tarihli Washington Times gazetesinde, bir Hristiyan vaiz olarak bilinen Jason Jimenez’in “İncil’deki dört kehanet şu anda gerçekleşiyor” başlıklı bir yazısı yayınlandı.

Jimenez’in “Peygamber Hezekiel” dediği kişi, İ.Ö. 586 yılında Kudüs’ün düşüşünden önce ve sonra Babil’de sürgünde yaşadı. Sürgünde olanlara da Kudüs halkına da seslendiği kitabında bazı kehanetlerde bulundu.

JimenezHezekiel’in 2.800 yıl önce “Sizi ulusların arasından alacağım, bütün ülkelerden toplayıp kendi topraklarınıza getireceğim.” dediğini, hatırlatarak“İsrail 14 Mayıs 1948’de, daha önce öngörülmemiş olan egemenliğini yeniden kazandı. Bu olay Hezekiel’in kehanetini yerine getirdi, ama sadece yarısını” ifadelerini kullandı.

Jimenez, şöyle yazdı:

Hezekiel, son zamanlarda Mesih’in yönetiminde nihai ve tam bir restorasyonu da ima etmektedir. Bu dönemde İsa, kutsal topraklarda krallığını kuracak ve yüce hükümdarlığını sürdürecektir.

Yeremya 16:15-16 şöyle der: Rab; onları (İsrail düşmanlarını) yakalayacak. Sonra birçok avcı göndereceğim, onları her dağdan, her tepeden, kayaların yarıklarından avlayacaklar.”

İşte Filistinlileri bu inançlar gereği bir sürek avına çıkmış gibi avlıyorlar!

Jimenez“Diaspora kelimesi, Babil esaretinden çıkan Yahudilerin göçünü tanımlamak için icat edilmiştir. Peki, Rab, halkını nasıl geri getirdi? Yeremya’ya göre Rab, halkını kutsal topraklara geri götürmek için İsrail’in düşmanlarını kullandı. İsrail’e geri dönen yaklaşık 7 milyon Yahudi olmasına rağmen, İbrahim’e vaat edilen toprakların tamamına sahip değillerdir. Birçok peygamberin bize söylediğine göre o gün yakında gelecektir.” dedi.

Jimenez, “Zekeriya 12:3-4’te Rab, ‘Ordularını Kudüs’ü ve Yahuda’yı kuşatmaya gönderdiklerinde Kudüs’ü çevredeki ulusları sendeleten sarhoş edici bir içki gibi yapacağım. O gün Kudüs’ü yerinden oynatılamaz bir kaya yapacağım. Bütün uluslar onu yerinden oynatmak için karşısına dikilecek, ama sadece kendilerine zarar verecekler.’ demiştir.

Dikkat ederseniz, birçok büyük ulus kasıtlı olarak İsrail’le çatışmayı körüklüyor gibi görünüyor. Ama neden? İran, Rusya ve Türkiye neden İsrail’i hedef alıyor?” diye sordu ve ekledi:

“Zekeriya’nın mesajlarına göre, Kudüs’ün çevredeki uluslar tarafından hedef alınması, Armagedon Savaşı’na yol açacaktı. Yine de, devam eden çatışmalara rağmen, Tanrı, İsrail’i düşmanlarının ellerinde yenilgiye uğramaktan koruyacaktır.”

***

Görüldüğü gibi, Hamas’ın düğmesine basılmasıyla başlatılan Gazze savaşı, düşman olarak İran, Rusya ve Türkiye’nin hedef alınacağı bir kıyamet savaşına dönüşsün isteniyor. Gazze’deki katliamın durdurulmamasının sebebi de bu olsa gerek…

Jimenez’e göre dördüncü kehanet Yeremya’daki “İşte, güçlerinin dayanağı olan Elam’ın (İran’ın) yayını kıracağım. Göğün dört bucağından dört rüzgârı Elam’ın üzerine göndereceğim. Onları bütün o rüzgârlarla dağıtacağım ve Elam’dan sürülenlerin gelmediği hiçbir ulus kalmayacak. Onları yok edinceye dek peşlerinden kılıç göndereceğim, tahtımı İran’a kurup krallarını ve görevlilerini yok edeceğim” şeklindedir.

Jimenez, sonunda “İsrail’de peygamber sözlerinin gözlerimizin önünde gerçekleştiğine tanık olmak inanılmaz bir şey. Bu durum bizi hem Yahudilerin hem de Arapların kurtuluşu için hararetle dua etmeye ve İsa Mesih’in yakın zamanda geri dönüşünü heyecanla beklemeye sevk etmelidir.” diyerek, Hristiyanları ve Arapları, Siyonizme ısındırmaya çalıştı!

Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’yı işte bu niyetlerle darmadağın ettiler, sıradaki ülkeler de belli… Bunları yok saymak, başını kuma gömmek olur…

Alıntı:Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | İSRAİL, KIYAMET SAVAŞINI ZORLUYOR! için yorumlar kapalı
Oca 11

“İSLAM YIKILIYOR, DİN ELDEN GİDİYOR” MUŞ

“İSLAM YIKILIYOR, DİN ELDEN GİDİYOR” MUŞ

Adı lazım değil, görev dışı konuşan ve tarihçi kesilen imamın biri, tüm cehaletiyle kürsüden haykırıyor:

“Ders kitaplarında Şeyh Sait haindir yazıyordu. Şimdi gümbür gümbür Şeyh Sait hain değildiri konuşuyoruz. Bak buradan da ilan ediyorum. Hayatında İngiliz mi gördü Şeyh Sait?… Şeyh Sait İslam âlimiydi. Nakşi’ydi. Halidi’ydi. Niçin ayaklandı? İslam yıkılıyordu yahu. İslam’ı yıkmayın dedi adam…”

Ey cahil! İslam yıkılmıyor, din de elden gitmiyor. Sadece Türkiye’nin yönetim şekli değişiyor.

Hz. Peygamberden sonra ilk halife, (Emir’ül Müminin), peygamberin kızı Hz. Fatıma’yı üzdü. Babasından kalan hurmalığı kendisine vermediler. “Ölürsem beni gece gömün” dedi kocası Aliye. Bunu yapanlarla ölene kadar konuşmadı. Vasiyet ettiği gibi gömüldü.

İkinci halife Hz. Ömer’i öldürdüler.

Hz. Osman’ı ayrımcılık yaptı, kurallara uymadı diye Yahudi mezarlığına gömdüler.

Sultan halifeler ise Hz. Peygamberin soyunu kuruttu. Halife Mervan, vezirken Hz. Hasan’ı karısına zehirletip öldürttü.

Halife Yezit, Hz. Hüseyin’in başını kestirdi. Kısaca, halifeliğin ellerinde peygamberin kanı var.

Babası Muaviye, Allah’ın evi olan camilerde yıllarca Ali aleyhine hakaretler dolu hutbe okuttu.

Yetmedi, hadis uydurtup yazdırdı. Sünni İslam’ın din anlayışına kendince şekil verdi.

Listeyi uzatabiliriz. Son biri örnek vereyim, İslam’ın büyük imamlarından Ebu Hanife’yi 70 yaşında kadı olmayı kabul etmediği için zindana attırdı.

Neresi kutsal bu halifeliğin?

Şimdi gelelim, yakın tarihe. Osmanlı’ya.

İrfan Gündüz araştırmasına konu olan akademik makalesinde şunları söylüyor: “XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren devlet, başta ayân ve yeniçeriler ile bunlarla iş birliği yapan ve reformlara karşı çıkan tarîkat çevrelerini tasfiye yoluna gitmiştir.

Kim gitmiş?

Devlet, yani padişah, yani halife.

Ne yoluna gitmiş?

Tasfiye.

Başka ne yapmış mesela II. Mahmud?

Tekkelere kontrol altına almış. Hepsini Meclis-i Meşâyih teşkilatı kurarak sisteme eklemlemiş. Şeyhleri, sınavla tekkelere atamış. Vergiden muaf alma durumunu kaldırmış, vergiye bağlamış.

Bu arada II. Mahmud’un yaptığı ıslahatlar, tarikat gruplarını ikiye ayırmış; Mevleviyye, Sünbüliyye ve Sadiyye gibi bir kısım tarikat mensubu bu reformları desteklerken, diğer bir kısım tarikat ise ıslahatlara karşı çıkmış ve bu sebepten dolayı örneğin Halidi Nakşî sufiler sürgün edilmiştir.

Demek ki ta o devirde Şeyh Sait’in tarikatı, devletle sürtüşmekteymiş. Bunun da ötesinde II. Mahmut’tan sonra gelen Abdülmecid’e darbe planladılar.

“1859’da meydana gelen Kuleli vakasında Hâlidîler önemli rol oynar. Sultan Abdülmecid’e suikast girişimi olan bu olay, Şeyh Ahmet tarafından organize edilir. Ona göre sistemi değiştirmek bir kişinin değişmesi ile mümkündür. Bu anlamda sultan öldürülürse birçok sorun da halledilmiş.”

Aynı tarikat, II. Mahmut gibi büyük bir İnkılapçı olan Mustafa Kemal’e karşı “Din elden gidiyor” safsatasıyla Şeyh Sait önderliğinde ayaklandı. Yazının baş tarafında söylediğimiz gibi elden giden din değil, siyasal sistemdi. Allah’a şükür dinimizi özgür irademiz ve kendi seçimlerimizle huzurla yaşıyoruz. Şeriatçılar istiyor ki Müslümanların başında boza pişirelim. Onları vesayetimiz altında din üzerinden psikolojik kölelere dönüştürelim. Taliban gibi. İran gibi. Arabistan gibi.

Hayır, biz kendi seçimlerimizle ve kendi vicdanımızla, özgür irademizi ortaya koyarak, laiklik sigortası sayesinde dinimizi kendi seçimlerimizle yaşayacağız. Dini otoritelerin vesayetini, toplumsal baskısını kabul etmeyeceğiz. İlerlemeci özgür Müslümanlar olacağız.

Alıntı: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | “İSLAM YIKILIYOR, DİN ELDEN GİDİYOR” MUŞ için yorumlar kapalı