Oca 01

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Aşk, hep sürecek bir iyiliği elinde tutmaktır.” Salim Mukaddem

* “Düşünmek, manen gençleşmektir.” Daryust Shayegan

* “Kovandaki balı tek bir arı mı yapar?” Thomas Hood

* “İnsanın aklı çoğaldıkça can sıkıntısı artar.”  Fyodor Dostoyevski 

* “Hayvanlara merhamet değil adalet borçluyuz.” A. Schopenhauer

* “Güneşi bilmeyen çiçek renginden habersizdir.” Ali Suad

* “Egemenlik refah ve özgürlüğün kılığına girdi” Marcuse

* “İştah yedikçe açılır, susuzluk içtikçe diner” François Rabelais

* “Kendini yargılamak daha güçtür. Kendini yargılayabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.” Antoine de Saint-Exupéry

* “Büyük zaruretler insanı küçültür. Küçük zaruretler ise ufaltır.”  Johann Wolfgang von Goethe

* “Yarının insanları bugün ile oyalanmamalıdır.” Sedat Turan

* “Şiir yazmak Büyük Kanyon’dan aşağı bir gül yaprağı bırakıp sonra ekosunu beklemek işidir.” Don Marguis

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Ara 31

“KEMAL BEY BİLMEZ”

“KEMAL BEY BİLMEZ”

 

Tank Palet Fabrikası’nın devri konusu var ya tam bir facia…

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki;

“Peşkeş çekildi…”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki;

“Bay Kemal bilmez, anlamaz bu işleri…”

Cumhuriyet tarihinde ilk kez uygulanan Tank Palet devir yönteminin nasıl gerçekleştiğini BMC’nin sahibi Ethem Sancak şöyle açıklamıştı:

 

“Liderimiz (Erdoğan) bana dedi ki;

‘Sen o otomotiv şirketinin altından kalkabilir misin?’

Valla ne emrederseniz onu yaparım. Ama buna gücüm yetmeyebilir. Elimdeki varidatım bu. Savunma sanayine girmek o gün için bir macera.

Ben de eski bir sosyalist yeni bir Müslüman olarak kardeşlerim arasında adil bölüşmüştüm serveti. 16’da bir parçası kalmıştı.

Bu para var. Bununla alınabiliyorsa ihaleye gireyim. Ama diyelim ki aldım. Bunu emrettiğiniz gibi güçlü bir sanayi şirketi haline getirebilmem için güçlü bir fon olması lazım arkamda.

Liderimiz (Erdoğan) bana dedi ki;

‘Ne yaparız?’

Sizin büyük ferasetinizle Arapların onurlu bir bölümünü kendine getirttiniz. Katar’la neredeyse tek millet iki devlet haline geldik. Allah da gani gani para vermiş Katar’a. Emir de sizi kırmaz. Katar devletini ve silahlı kuvvetlerini bana ortak ederseniz bu işin altından kalkarız. Sağ olsun Sayın Emir’i aradı o da kırmadı. BMC’nin yüzde 50 eksi birini Katar ordusuna sattım.

Tek başına yapmak istemiyordum.

Liderimiz (RTE) bana dedi ki;

‘Talip Öztürk’ü de al yanına’

Benim gibi deli bir Laz ortak da önerdi bana Sayın Cumhurbaşkanım. Onu da yanıma aldım, eşit bölüştük.”

***

Erdoğan usulü bölüştürme ve bölüşme şöyle:

Tank palet = Katar + BMC + Ethem Sancak + Talip Öztürk.

Sorular ise şöyle:

50 milyon doları Katar’dan Ethem Sancak mı aldı? Para nerede?

18 ayda üretilecek tanklar nerede?

 

Gerçekten Erdoğan haklı…

Kemal Bey bölüşme ve bölüştürme işini bilmez…

 

Alıntı

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “KEMAL BEY BİLMEZ” için yorumlar kapalı
Ara 30

BAYBURTLU ZİHNİ

BAYBURTLU ZİHNİ

 

Bayburtlu Zihni gülmez. Çünkü haksızlığa tahammülü yoktur, sözü cebindedir, dilini tutamaz, yergileri çok serttir. Ve çok çileler çekmiştir bu yüzden.

Çeşitli ilçelerde mal müdürlüğü yapmış, birlikte çalıştığı Defterdarlarla geçinememiş, bu yüzden başına çok işler gelmiştir. Trabzon’un Of İlçesi’nde Mal Müdürü iken, Trabzon defterdarı Tahsin Efendiyi yolsuzlukları sebebiyle yerden yere vurmuştur:

“Bir karıştır bacağın, bir buçuk endâze boyun

Fitne sandukası, şer mahzeni, şeytan Tahsin”

Tahsin Efendi gider, Çuhadarzade Câzim Efendi gelir ama o da hırsızın tekidir, Zihni ona da veryansın eder:

“Sen ey hain-i bidin ü Mürvet Câzim

Sen ey münkir-i bimezhebü millet Câzim

Vay ol valiye ki, sen gibi defterdara

 Ede mühimmat ile himmet Câzim

55 beyitlik bu yergisinde Zihni, Câzim Efendi’ye “.bne” bile demektedir. Ve dahası da var, bu yolsuzluklara aldırış etmeyen Trabzon valisi Vâsıf Paşa da almıştır nasibini:

“Seni ey hame-i hicviyeme şâyân Vâsıf

Seni ey kâfire dost müslime düşman Vâsıf

Hilede tilki, hıyanette sıçan, salyada kelp

Düz taban, şom kadem, Hırs-ı Horasani Vâsıf”

İşin içine Vâsıf Paşa’yı sokması, görevinden alınmasına sebep olmuştur. Yıl 1846’dır. Hâlini arz etmek için düşer İstanbul yollarına. Of’tan azlolunmuştur of çekmektedir. Of redifli bu şiir düşer kalemine:

“Of, Of’tan azlolup kaldım kuru feryâde of!

On bir aylık gitti mahsûl-i maaşım bade of!

Ben of oldum, of ben ve ben of’a alüfteyim

Âşık olmuştur bana of, ben of’a üftâde of

Of’tan bir of dahi eyler tevellüd âhlar

Ser çeküp âfâka eyler âlem-i bâlâda of

Sal kırk oldu der-i vâlây-yı destûrânda

Etmedim terf-i rütbe şöyle kaldım sâde of

Penc ü deh sâl oldu gerçi hâceyim ya hâmise

Rabia mümkindi ancak olmasa arada of

Böyle of çekmeğe hep âzâyı tahrik eylesem

Ola ki bir iş göreydi meclis-i vâlâda of

Mısra-ı berceste oldu târih Zihnî’yâ

Of of’tan azlolup kaldım kuru feryâde of”

Bir umutla İstanbul’a varmıştır… Halini arz edecek, bir “of” deyip açılacak aklınca, haklılığı anlaşılacak, Of’a mal müdürü edecekler yeniden onu…

Ancak hiç öyle olmuyor… Kalem efendileri bakarlar sarığına, bakarlar kılığına, “molla” der dururlar alay ve kahkahalarla.

Nereli olduğunu sorar saraya yakın bir ailenin pek şımarık çocuğu. Erzurum’a bağlıdır o zaman Bayburt. “Erzurumluyum” deyince Şair, der ki:

“Yahu sizin Erzurum’da çok tezek yerlermiş öyle mi?”

Zihni de ona sorar:

“Sen bunu nereden biliyorsun?”

“Bizim kayınbirader valilik yaptı da iki yıl orada, o anlatırdı.”

Cebinden kâğıt kalem çıkarıp bir şeyler karalar Zihni. Sırıtarak sorar yine o seçkin şımarık:

“Ne yazıyorsun Molla?”

“Yazı değil, hesap hesap… Sizin kayınbirader iki yıl süresince ne kadar tezek yemiş, onu hesaplıyorum!”

 

Alıntı

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | BAYBURTLU ZİHNİ için yorumlar kapalı
Ara 29

KAPİTALİZM BÖYLE Mİ İSTİYOR?

KAPİTALİZM BÖYLE Mİ İSTİYOR?

 

Anne karnındaki bebekleri sarmalayan plasentada ilk kez mikroplastik parçacıklar bulundu!

Yine Guardian gazetesinde yer alan haberde, mikroplastiklerin annenin yeme içmesi veya solunumu yoluyla plasentaya ulaştığının tahmin edildiği belirtiliyor.

Plastik parçacıkları, normal hamilelik ve doğum geçiren dört sağlıklı kadının plasentasında bulundu.

Bulunan parçacık sayısı 12 kadardı. Ancak her plasentanın sadece yüzde 4’lük kısmı incelendi. Bu da plasenta toplamının çok daha fazla sayıda mikroplastik içerdiğine işaret ediyor.

Bulunan parçacıkların mavi, kırmızı, turuncu veya pembe renkli olması, bunların ambalajlardan, boya, kozmetik veya kişisel bakım ürünlerinden kaynaklanabileceğini gösteriyor.

Ekim’de yapılan bir araştırmada, bebeklerin plastik mama şişelerinden günde milyonlarca plastik parçacık yuttukları belirlenmişti.

2019’daki bir araştırmada ise hava kirliliğine yol açan parçacıklara anne karnındaki bebeklerin plasentasında rastlanmıştı.

Kimyasallarla ilgili Chem Trust vakfından Elizabeth Salter Green, “Bebekler daha doğmadan kirleniyor. Bu araştırma küçük çaplı olsa da çok büyük kaygılara işaret ediyor” dedi.

Daha yeni başka bir araştırmada ise gebe laboratuvar farelerinin soluduğu çok daha minik nanoplastik parçacıklara, fetüslerin karaciğer, akciğer, kalp, böbrek ve beyin dokularında da rastlandığı görüldü.

***

Şimdi soru şu: Virüsün genetik yapısı ile oynamak suretiyle geliştirilen aşıların sentetik olduğu biliniyor. Yani insan RNA’sına sentetik madde girmiş oluyor. Bu durumda, insanı insan yapan organik yapı, sentetik bir malzemeyle kirlenmiş olmuyor mu?

Yine yaygaracılar bu bakış açısına “aşı karşıtlığı” diyecektir ama bu doğru değil. İnsan vücudunda hangi etkileri meydana getireceği araştırılmamış, virüsün genetik yapısı ile oynanarak elde edildiği açıklanmış sentetik maddelere aşı diyemeyiz ki!

Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile üretilen bitkilere bütün insanlık karşı çıkıyor ama her geçen gün yaygınlaşıyor değil mi?

Neden? Çünkü kapitalizm böyle işliyor. Yoksa çöker!

 

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KAPİTALİZM BÖYLE Mİ İSTİYOR? için yorumlar kapalı
Ara 28

“BANA ADIMI GERİ VER!”

“BANA ADIMI GERİ VER!”

 

Afganistan’da Rabia isimli bir kadın, Kovid 19 belirtileri ile doktora gidiyor. Doktor ona ilaç yazıyor ve reçetede kadının ismi yer alıyor.

Rabia eve geliyor ve kocasından ilaçlarını almasını istiyor, ancak kocası, başka bir erkeğe adını açıkladığı için onu döverek öldürüyor. Sünni Hanefi fıkhına göre haklı görülen koca hiç bir ceza almıyor.

Afganistan’da kadınlar isimleriyle anılmıyor; evin en büyük erkeğinin eşi, annesi, kardeşi, kızı…

Kısaca kadınlara isimleri ile hitap edilmiyor, adeta görünmez kabul ediliyorlar.

Afgan kanunlarına göre, bebeklerin doğum sertifikalarında sadece babalarının adı yazılıyor, anneler yine görmezden geliniyor.

Ne evlendiklerinde düğün davetiyesinde, ne de öldüklerinde mezar taşlarında isimleri var…!

Ancak Afgan kadınları buna dur demeye karar veriyor ve tam 3 sene önce “where is my name?” “Adım nerede?” kampanyasını başlatıyor.

Kampanyanın sözcüsü, 28 yaşındaki Laleh Osmaney, bu hareketi şu sözlerle anlatıyor.

“Afgan kadınlarının, çocuklarının kimliğinde ve doğum belgelerinde isimlerinin yer alması bir kadın hakları değil, insan hakları hareketidir. Kadınlar, hayattaki rollerinden önce birer bireydir.

Önce erkekler tarafından yok sayılan varlıkları, zamanla kendilerinin de bunun varlığını unutmasına sebep oluyor.”3 yılsonunda, bu kampanya başarıya ulaştı. ve Afganistan başkanı Ashraf Ghani, 17 Eylül 2020’de kadınların isimlerinin çocuklarının doğum belgesi ve kimliklerinde olması kanununu onayladı. Ancak Afgan kadınların önünde upuzun bir yol

ve sonsuz mücadele var…!

Kadınların toplumda yerlerinin olmasına, her türlü meslek dalında görev yapabilmelerine, seçme ve seçilme haklarının olmasına, olanak tanıyan

Mustafa Kemal ATATÜRK’ü

Saygı, sevgi, sonsuz minnetle anıyorum.

 

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “BANA ADIMI GERİ VER!” için yorumlar kapalı
Ara 27

ANAYASAL ÜÇ GÜÇ, YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI NE DURUMDA?

ANAYASAL ÜÇ GÜÇ, YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI NE DURUMDA?

 

Avukatların, savcıların ve hâkimlerin cüppelerinde düğme yoktu.

Düğmesiz cüppe; hiçbir güç ve siyasi baskıya boyun eğmeyeceklerinin göstergesi, bağımsız ve tarafsız yargının sembolü idi…

Heyhat…

– Baroların siyaseten bölünmesi,

– Cumhuriyetin değil siyasetin savcıları olması,

– Hâkimlerin hukuki değil siyasi kararlar vermesi,

Bağımlı ve taraflı yargının kanıtı Düğmeli Cüppeler oldu…

Mahkeme duvarlarının “Adalet Mülkün Temelidir” sloganı da eski Türk filmlerinde kaldı.

Demem o ki;

Partili cumhurbaşkanı olur da, bağımsız ve tarafsız yargı olur mu?

***

Bu yazdıklarımı ispatlayayım:

* Enis Berberoğlu’nun lehine olan Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı direnen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim: Akın Gürlek,

* 2017’de Sözcü yazar ve çalışanlarına hapis cezası veren 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim: Akın Gürlek,

* AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada Fethullah Gülen, FETÖ’cü; savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4’ü tutuklu 76 sanığı 107 duruşmadır yargılayan hâkim: Akın Gürlek,

* CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezasını veren hâkim: Akın Gürlek,

* Atilla Taş’ı ve gazeteci Murat Aksoy’u, “cebir ve şiddet kullanarak darbeye ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiasıyla tutuklayan hâkim: Akın Gürlek,

* Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun “Mahrem” kitabında yer alan S.Ö. adlı 15 yaşındaki kıza 84 kişi tarafından tecavüz edilmesine dair dosyanın FETÖ’cüler tarafından nasıl kapatıldığını anlatan haberleri yasaklatan hâkim: Akın Gürlek,

* Selahattin Demirtaş’ı “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 4 yıl 8 aya, Sırrı Süreyya Önder’i de 3 yıl 6 aya mahkûm eden hâkim: Akın Gürlek,

* Polis tarafından atılan gaz kapsülünün öldürdüğü Berkin Elvan’ın cenazesine katılmaktan sosyoloji öğrencisi Berkay Ustabaş’ı tutuklayan, bir yıl boyunca tahliye etmeyen ve 5 ay hapis cezası veren hâkim: Akın Gürlek,

* ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı’nın da bulunduğu tutuklu 17 avukat hakkında tahliye kararı varken, İstanbul 37. ACM Başkanlığına atanınca avukatlara 11 ila 18 yıl arasında ceza veren hâkim: Akın Gürlek, 

* MİT TIR’ları davasında yargılama sırasında yurt dışına çıkan Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın tüm mal varlığına el konulma kararı ile 3 taşınmazına kayyım atayan hâkim: Akın Gürlek,

* Gazeteci Canan Coşkun’a “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla 2 yıl 3 ay hapis cezası veren hâkim: Akın Gürlek,

* İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinde cumhuriyet.com.tr eski Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Oğuz Güven’i 16 Mayıs 2017’de bir dakikadan daha az süre kaldıktan sonra silinen Tweet için tutuklayan hâkim: Akın Gürlek…

Allah hâkim Akın Gürlek’e düşürmesin…

 

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ANAYASAL ÜÇ GÜÇ, YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI NE DURUMDA? için yorumlar kapalı
Ara 26

İMDAT EYLE YAR!

İMDAT EYLE YAR!

Şu bülbül gönlümün figanı sensin

Kanayan yüreğin hicranı sensin

Bu kahreden aşkın irfanı sensin

Gel de şu ömrümü Cennet eyle yar!

 

Adanır yürekler aşkın hasına

Çekilir sevdalar can pahasına

Bir sefer eyleyip aşk deryasına

Gel de şu gönlüme hicret eyle yar!

 

Bulamadım hiçbir gülde kokunu

Sapladın kalbime aşkın okunu

Sildim, yok eyledim, gömdüm yokunu

Gel de şu sevgime kudret eyle yar!

 

Huzura sevince gönül daldır, gel,

Haydi, sensizliğe sende saldır, gel,

Sevgi kalesinde bayrak kaldır, gel

Gel de şu aşkımı devlet eyle yar!

 

Kibir engelini aşsın gönlümüz

Şüphesiz aşk ile coşsun gönlümüz

Zevkle zaferlere koşsun gönlümüz

Gel de şu yüreğe Nusret eyle yar!

 

Sende sen olayım, sen bende ben ol

Gel gönül Kâbe’me zemzem olup dol

Sırata dönmesin aşka giden yol

Gel de şu garibe himmet eyle yar

 

Sevgide hamaset, inat olmasın

Ver ki can suyunu bu aşk solmasın

Bir an önce gel ki vade dolmasın

Gel de şu haneme avdet eyle yar!

 

Açsın gülistanda gönlümün gülü

Gül için şakısın aşkın bülbülü

Alev alev yansın bu aşkın külü

Gel de şu dünyama vahdet eyle yar!

 

Artık engelleri aştırsın aşkın

Ruhumu zirveye koştursun aşkın

Virane gönlümü coştursun aşkın

Gel de şu halime imdat eyle yar!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | İMDAT EYLE YAR! için yorumlar kapalı
Ara 25

MÜTHİŞ BİR İDDİA! TÜRKİYE’DEKİ NOBELCİLER…

MÜTHİŞ BİR İDDİA!

TÜRKİYE’DEKİ NOBELCİLER…

Dinin içi “dincilik” iddiasındakilerce boşaltılmıştır…

Milliyetin içi “milliyetçilik” iddiasındakilerce…

Devletin içi “devletçilik” iddiasındakilerce…

Özgürlüğün içi “özgürlükçülük” iddiasındakilerce…

Toplumun için “toplumculuk” iddiasındakilerce…

Ülkülerin içi “ülkücülük” iddiasındakilerce…

Devrimlerin içi “devrimcilik” iddiasındakilerce boşaltılmıştır.

Geçmişte herkes şahit olmuştur.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | MÜTHİŞ BİR İDDİA! TÜRKİYE’DEKİ NOBELCİLER… için yorumlar kapalı
Ara 24

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Yenilmesi gereken ilk düşman, öfke ile umursamazlıktır.” Emile Alain

* “Yükselme, düşene kadar insanın başını döndürür.” Victor Hugo

* “En kısa yol, sarp yollardır.”  Henrik İbsen

* “Kendi nefsine galip gelen bütün alemi hükmü altına alır.” Nizâmî

* “Tecrübe aklın babası, hafızanın anasıdır.” Thomas Fuller

* “En iyisi sevinmeyi öğrenelim. Böylece başkalarına acı vermeyi ve açları düşünmeyi unuturuz.” Friedrich Wilhelm Nietzsche

* “Yalancı, yanılttığından çok daha fazla yanılır.” Ali Suad

* “Bir ülkenin birliğini bozmak istiyorsanız önce dilini bozmaktan başlayın.” Mao

* “Sana bir şeyi nasıl bilebileceğini öğreteyim. Bildiğin zaman bildiğini anla, bilmediğin zaman ise bilmediğini.” Konfiçyüs

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Ara 23

“TÜRKİYE BU KADAR ZAVALLI MI?”

“TÜRKİYE BU KADAR ZAVALLI MI?”

 Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz‘ın sorularını cevaplandırırken Çin’de geliştirilen ve Türkiye’nin 50 milyon doz sipariş ettiği korona virüs aşısının güvenilirliğiyle ilgili soru işaretleri konusunda “Türkiye bu kadar zavallı mı? Sonuçlarını bilmediğimiz aşıyı 83 milyona yapacağımızı mı düşünüyorsunuz? Türkiye bu kadar mı sorumsuz davranacak? Yurt dışında akredite olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuz ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarı var. Hangi aşı olursa olsun, akredite olan, uluslararası boyutta tanınan laboratuvarlarımızda incelemelerimizi yapmadıkça (aşılara) ne ruhsat veririz, ne vatandaşımıza kullandırırız. Kim olursa olsun, BioNTech dahil…” diye bilgi verdi.

“Türkiye bu kadar zavallı mı?” sorusuna gelince… Bu soru, Türkiye’nin bilgi teknolojisinin, aşıların güvenilirliğini test etmeye yeteceği anlamına geliyor. Öyleyse aşı üreten Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü neden kapatıldı?

Bu konuyu daha önce de inceledik. Türkiye’de bu güvensizlik, iktidarların, ekonominin hatta kültürün her alanında küresel şirketlerle işbirliği yapması ve onların taleplerini yerine getirmesinden kaynaklanıyor.

Şeker fabrikalarını Tillerson‘un dayatmasıyla 15 gün içinde kim sattı savdı veya kapattırdı? Yeşilçam film sektörünü

ABD Başkanı’nın dayatmasıyla kim öldürdü? Cüneyt Arkın araştırmış ve açıklamıştı: Baba Bush, ilk görüşmelerinde Turgut Özal‘dan Amerikan filmlerine her türlü sınırlamayı kaldırmasını istemiş, o da bu ricanın gereğini yerine getirmişti!

Türkiye, buğday, pancar gibi ürünlerde kendi kendine yetecek durumdaydı, ihracat potansiyeli de vardı. IMF, kredi musluklarının açılması için Türkiye’ye “15 gün içinde 15 yasa çıkarın” diye baskı yaptı. Milletvekilleri göz yaşartacak derecede fedakârlık göstererek “geceli gündüzlü” çalıştı ve yasaları çıkardı; buğday ve pancar tarımı sınırlandırıldı. Ekim yapmayan çiftçiye AB fonlarından gönderilen para dağıtıldı. Çiftçi, çalışmadan kazanmaya alıştırıldı! Ege’de zeytin ağaçları katlediliyor. Kaz dağları, Tokat, Ordu, Artvin ormanları yok ediliyor…

Bu politikalara mı güvenelim?

***

Kaldı ki, PİAR’ın, “Ocak 2019 Siyasi Gündem” araştırmasına göre “Yargıya güveniyor musunuz” sorusuna “güvenmiyorum” şeklinde cevap verenlerin oranı yüzde 62.8 idi… Yargıya güvenin bu kadar düştüğü bir ülkede bütün politikalar sorgulanmalıdır.

Türkiye, dış politikada, özellikle Suriye’de neden kendi bindiği dalı kesti? Kimin dayatmasıyla?

FETÖ’yü orduya, yargıya, emniyete, üniversitelere kim yerleştirdi?

Sağlık Bakanlığı kadroları da uzun süre bir tarikat tarafından kontrol edilmiştir. Şimdi ikinci bir tarikatın hâkimiyeti söz konusudur.

Güvensizlik, devleti ele geçirmeye azmetmiş ve dış istihbarat tarafından da yönlendirilen grupların, siyasiler tarafından desteklenmesinden kaynaklanıyor.

***

Katar’ın Türkiye’de yaptığı alımların arkasındaki sermayenin İngiltere olduğu yok sayılarak, “İslami sermaye diye Katar sermayesine karşı çıkıyorlar” denilmesi de güvensizliği artırıyor.

Kanal İstanbul güzergâhındaki alımlar da güvensizliği zirveye çıkarmıştır. Öyle ya kanalın güzergâhını başlangıçta sadece siz biliyorsunuz ve yandaşlarınıza haber vererek hat boyunca arazi kapatmalarını sağlıyorsunuz. Bir yatıran on alıyor, yüz de alabilir. Ülkede bütün belli başlı ihaleler beş müteahhide veriliyor ve bunların vergi borçları affediliyor… Böyle bir ekonomik yapıya güven duyulabilir mi?

Bu itibarla, “Türkiye bu kadar zavallı mı?” sorusu yerine “Türkiye’yi bu zavallı politikalara kim mahkûm etti?” diye sormak lâzım.

 

 

Alıntı

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “TÜRKİYE BU KADAR ZAVALLI MI?” için yorumlar kapalı