Eyl 13

Celal Bayar’ın Atatürk’ün 2. Cenaze töreninde yaptığı unutulmaz konuşma

Celal Bayar’ın Atatürk’ün 2. Cenaze töreninde yaptığı unutulmaz konuşma

Tam 15 yıl önce bu gün, hayata gözlerini kapamıştı gün, bütün Türk Milleti gözyaşı dökmüş,  insaniyet alemi elemimize iştirak etmişti. Çünkü Türk milleti,  büyük bir evlâdını, beşeriyet, insanlık idealine hadim en kuvvetli bir rüknünü kaybetmiştir.

Şimdi, şu anda, maneviyatını ruhlarımızda mukaddes bir varlık halinde yaşattığımız Kemal Atatürk’ün fani vücudunu ebedi metfenine, Anıtkabir adını verdiğimiz buraya; tevdi için toplanmış bulunuyoruz…

Atatürk! Sen, bizdendin! Seni Halife yapmak, Padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin.

Milli irade yolunu seçtin!

Hayat ve şahsiyetini, milletin hizmetine vakfettin!

Türkün gıpta ettiği, övündüğü vasıflara maliktin!

Bütün meziyetlerinle Türkün ta kendisiydin!

Şimdi seni,  kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz.

Bil ki, hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk Milletinin minnet dolu sinesidir!

Nur içinde yat…”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | Celal Bayar’ın Atatürk’ün 2. Cenaze töreninde yaptığı unutulmaz konuşma için yorumlar kapalı
Eyl 12

BELÇİKALI DİLBİLİMCİ JOHAN VANDEWALLE

BELÇİKALI DİLBİLİMCİ JOHAN VANDEWALLE

Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle 35 DİL VE LEHÇE BİLMEKTEDİR. Gelmiş geçmiş en çok dil bilen Belçikalıdır.

Dünyanın en iyi dilbilimcisi olarak gösterilen,  Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle şöyle diyor;

“TÜRKÇE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM – Johan Vandewalle

“Türkçenin en hayran olduğum yanı yapısı. Matematik dil yapısı beni büyülüyor. Satranç gibi, kuralları az ve istisnasız, ama imkânları sınırsız. Halbuki, batı dillerinde kuralların uygulanabilirliğinin her zaman bir sınırı vardır.

Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü olabilir. Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe’deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı… “, diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce’ye göre değil, Türkçe’ye göre şekillenmiş olurdu.”.

Ünlü İngiliz bilgini Max Müller, Dilbilim kitabında şöyle diyor… “Bir Türkçe grameri okumak bile gerçek bir zevktir. Kiplerdeki hünerli tarz, bütün çekimlerde hâkim olan kıyasilik, şekillerde baştan başa görülen bir saydamlık, dilde pırıldayan insan zekasının bu harikalı kudretini duyanları hayrete düşürmekten geri kalmaz… bu öyle bir gramerdir ki, bir billur kovan içinde bal peteklerinin oluşunu nasıl seyredebilirsek, onda da düşüncenin iç oluşlarını öylece seyredebiliriz.”.

Oryantalist Jean Deny… “İnsan bu dilin yüce bir bilim akademisi müzakerelerinden çıkmış olduğu zannına düşmüş olabilir.”.

Bilim insanı Oktay Sinanoğlu… “Dilimizi inceleyen pek çok dil bilimci, yüksek perdeden seslendirmese de, bilim yapmaya en uygun dilin Türkçe olduğunun farkındadır. Çünkü matematiğe en çok benzeyen dil; bilim yapmaya en uygun dildir. Bu da Türkçedir.”

Posted in Gündem | Tagged , , , , | BELÇİKALI DİLBİLİMCİ JOHAN VANDEWALLE için yorumlar kapalı
Eyl 11

ŞAHİT OL!

ŞAHİT OL!

 

Akıl doğru düşün, göz gerçeği gör.

Doku ilmek ilmek geleceği ör

Dili çatal çağın, vicdanıysa kör

Şanlı Türk milleti, vatan şahit ol!

 

Nasıl eritmişti ecdadın dağı?

Övün, çalış, güven, yakala çağı

Tersine çevir şu sinsi tuzağı

Bedenlerde aşkla atan şahit ol!

 

Al bayrağa kızıl kanı veren sen

Zulüme yiğitçe göğüs geren sen

Hürriyet gülünü hakça deren sen

Şanlı gazi, şehit yatan şahit ol!

 

Hak, hukuk, adalet, hürriyet gende

Kutsal bir inanış, müthiş ırk sende

Hakk’a kul olmakta can kuşu tende

Al kanı bayrağa katan şahit ol!

 

Şahit ol ey ülkü, ey tarz şahit ol!

Yıldızlar, gök kubbe, ey arz şahit ol!

Sünnetler, vacipler, ey farz şahit ol!

Bu arzı yaratan, tutan şahit ol!

 

Kenan ŞAHBAZ

 

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | ŞAHİT OL! için yorumlar kapalı
Eyl 10

KIBRISI NASIL KAYBETTİK?

KIBRISI NASIL KAYBETTİK?

1571’de çok zorlu bir savaştan sonra, sanıldığı gibi Rumlardan değil, Venediklilerden aldık ve aslında Rumları Venediklilerin eziyetinden kurtardık. Venedikliler Katolik, Rumlar Ortodoks’tu. Hristiyanlarda mezhep ayrılığı din ayrılığı gibidir. Sonra Anadolu’dan binlerce Türkmen’i Kıbrıs’a yolladık. II. Abdülhamit döneminde, Kıbrıs idaresini İngilizlere bıraktık.

Bu meseleyi biraz açacağım. Çünkü, Kıbrıs’ta problem İngilizlerin Ada’ya girmeleriyle başlar.

İleride başımıza büyük gaileler açan 93 Harbi’ni biliyorsunuz. II. Abdülhamit‘in daha ilk yıllarında 1877-1878 Osmanlı Devleti ile Rusya arasında savaş çıkması üzerine 1878’de İngiltere Osmanlılardan yana tavır koyacağını söyledi. Hukuken Osmanlılarda kalmak kaydıyla Kıbrıs adasının kendilerine verilmesini istedi. Kıbrıs, yine Osmanlı Devleti’nin bir parçası olacak, ama İngiltere tarafından yönetilecekti. İngiltere ayrıca Osmanlı Devleti’ne, her yıl, 22 bin 936 kese altın vergi ödeyecekti. Ayrıca Berlin’de masaya oturduğumuzda Türkiye’yi destekleyecekti. Ruslar işgal ettikleri Kars ve Artvin’i Türkiye’ye geri verdiklerinde Kıbrıs’ın yönetimi yeniden Osmanlılara bırakılacaktı.

Yıllar geçti. 1914’te Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti İngiltere’ye karşı Almanya ile birlikte savaşa girince İngiltere Osmanlılarla yaptığı antlaşmayı tanımadı; Kıbrıs’ı sömürgeleri arasına kattı. Kıbrıs’taki Türk vakıf arazisine ve gayrimenkullerine el koydu. Türkleri yoksullaştırdı, göçe zorladı. Giderek Türklerin toprakları azaldı ve 1878’den itibaren Kıbrıs’tan Türkiye’ye ve İngiltere’ye göç ettiler. Türkler sayı olarak Rumların çok gerisinde kaldı.

Aklınızdaki soruyu cevaplandırayım… Kıbrıs Lozan’da konuşulmadı, deniyor ama antlaşma metninde var. 20. ve 21. madde:

“- Türkiye, Britanya Hükümetince Kıbrıs’ın 5 Kasım I914’te açıklanan ilhakını tanıdığını bildirir.

– 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs Adası’nda yerleşmiş olan Türk uyrukları, mahalli kanunların belirlediği şartlara göre, İngiltere uyrukluğuna geçecek ve böylece Türk uyrukluğunu yitireceklerdir. Bununla birlikte, bu Türkler, isterlerse, bu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçebileceklerdir. Bu durumda, seçme haklarını kullandıkları günü takip eden on iki ay içinde Kıbrıs Adası’ndan ayrılmak zorunda kalacaklardır.”

Tarihi Kıbrıs’la sınırlayamayacağım. Yukarıda sözünü ettiğim Berlin Antlaşması’ndan bahsetmem lâzım. “İslâmcıdır” diye arşıalâda yer ayırdıkları Abdülhamit tarihin şartları dışına çıkamamıştır. (Çok kızacaklar ama Abdülhamit aynı zamanda Turancıdır. Bkz. Arslan Tekin, “Türkistan Işqından Ölaman!”, Yeniçağ, 12 Şubat 2019) Berlin’de 13 Temmuz 1878’de imzalanan 64 maddelik antlaşmayla Osmanlı sahasının beşte ikisini kaybettik. Zaman içinde Balkanlar’ı tümüyle götüren de bu antlaşmadır.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KIBRISI NASIL KAYBETTİK? için yorumlar kapalı
Eyl 09

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İlmi engelleyenler ve insanları yalanlarla meşgul edenler, insanlığın en büyük düşmanlarıdır.” İbni Haldun

* “Bizim dinimiz, hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şeyi kadın ve erkek beraber olarak, ilim ve kültür edinmeleridir. Kadın ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olma zorundadır. İslam ve Türk tarihi tetkik edilirse, görülür ki bugün kendimizi bir türlü kayıtları bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim, kültür ve diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki, daha ileriye gitmişlerdir.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Sanat emek ve fikir sarf edilerek öğrenilecek işlerde yetenek sahibi olmaktan ibarettir.” İbni Haldun

* “Zafer elde edince böbürlenme, çünkü zamanla ne olacağını bilemezsin.” Platon

* “Kölelere asla özgür olacakları kadar ödeme yapmazlar, hayatta kalmalarına yetecek kadar verirler ki çalışmaya devam etsinler.” Bukowski

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eyl 08

EY TÜRKLER!

EY TÜRKLER!

Vatanınıza ve devletinize sahip çıkınız!

    Ey Türkler! Vatanınız ve devletiniz elinizden çıkma çizgisinde; ağır-ağır, usul-usul, yavaş-yavaş, ceste-ceste!

Ey Türkler! Ben vicdanım; vazifem ve vazifem olduğu kadar da tek imkânım, ikaz ve ihtar etmektir; bunun için de durmadan, bıkıp usanmadan sizin vicdanlarınız üzerinizde baskı yapmak mecburiyetindeyim ve bu vazife bilinciyle haykırıyorum:

Ey Türkler! Sizler ki, Asya’nın çocuklarısınız; Asya’nın, yani bütün büyük dinlerin ana rahmi, hikmetin kaynağı ve ahlâkın menba’ı, güneşin doğduğu bu azametli kıt’anın en muhteşem çocukları! Sizler ki Asya’dan kopup Küçük-Asya’ya geldiniz, burada bütün tarihin tanıdığı en muhteşem imparatorluğu kurdunuz ve burada kendi tarihinizin de zirvesine çıktınız; geniş ve kudretli kanatlarınızın altında dinleri, dilleri, ırkları, renkleri sulh ile idare ettiniz, sonra küçüldünüz ve tekrar Küçük-Asya’nıza ric’at ettiniz; Edirne ile Ardahan arasına, bu gayri tabii hudutlara sıkıştınız.

      Ey Türkler! Ya İkinci Endülüs, ya da İkinci Ergenekon olma çizgisindesiniz.

      Ey Türkler! Anadolu, Küçük-Asya, dikkatli olmazsanız sizi boğacak bir tuzağa, İkinci Endülüs’e dönüşmek üzeredir.

Çünkü Ey Türkler, milletlerin yükseldiği yerden düştüğünü unutmayınız! Sizler ki Asya’nın bağrından kopup gelerek tarihinizin zirvesine burada çıktınız, amma, burada düşmek üzeresiniz; burada “efendi” oldunuz, amma, burada “kul” olmak üzeresiniz.

Ey Türkler! Tarih’te bir kazananlar vardır ve bir de kaybedenler ve dahi, tarih, kaybedenleri değil kazananları baş tacı yapar. İmdi sizler, kaybedenleri oynuyorsunuz; ikbal yıldızınız sönmek üzere.

Ey Türkler! Keza tarih, merhametsizdir; yere düşenlerin üstüne basarak ilerler. İmdi sizler, yere düşmek üzeresiniz. Yere düşmeyiniz! Aksi takdirde, tarih, ağır gövdesiyle sizi de ezer geçer ve çöplüğüne atar.

Ey Türkler! Gökleri ve yeri yaratan ve onları direksiz ayakta tutan Rabbim ki amenna ve saddakna, her şeye gücü yeter, amma, kendisini değiştirmeyenleri kendisi değiştirmez; ol sebebe binaen kendinizi değiştiriniz, değiştiriniz de elinizi kolunuzu bağlayarak boş yere dua etmeyiniz; burası duanın hükmünün batıl olduğu noktadır.

Ey Türkler! Ve dahi yine O, Halık-ı Zü’lcelal, devirleri insanlar arasında döndürür, bazan birini yükseltir, bazan da diğerini; liyakatini kaybeden, uyuşan kavimleri yere indirir, genç ve dinamik olanları tepeye çıkarır.

Onun için, vicdanınız olarak haykırıyorum:

Ey Türkler! Liyakatinizi kaybetmek ve uyuşmak üzeresiniz. Sakın ha!

Ey Türkler! “Bu da geçer” demeyiniz! Sakın ha!

Aksi takdirde, elbet de geçer; lakin unutmayınız ki, “geçer amma deler de geçer” ve ölüyü diriye, geceyi gündüze dönüştüren Rabbim, efendileri kula, kulları da efendiye dönüştürür; sizi indirir ve hatta yere çakar, çakar da dün yönettiklerinizi başınıza geçirir.

Ey Türkler! Milletler yükseldiği yerden düşer; amma, düştüğü yerden de yükselir.

Ey Türkler! Sizlerde yükselecek güç var; sizde her şey var. Yeter ki gerçek ile sahteyi, gerçek aydın ile propagandistleri ve lobicileri, gerçek lider ile fareli köyün kavalcılarını ayırt edebilecek bir bilinç ve ferasete kavuşunuz; gücünüzü keşfediniz ve iradenizi harekete geçiriniz.

Ey Türkler! Bu bir manifestodur. Sizi, kanayan vicdanınız olarak, hiç rahat bırakmayacağım.

 

Alıntı: Merhum Durmuş Hocaoğlu (Ruhu şad olsun)

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | EY TÜRKLER! için yorumlar kapalı
Eyl 07

“İNŞALLAH BEN GELDİM”

“İNŞALLAH BEN GELDİM”

Nasrettin Hoca, bir iş planlamaya kalktığında hanımı ona “İnşallah de hoca” diye telkinde bulunur ama Hoca karısının bu uyarısına pek itibar etmezmiş…

Hoca, bir akşam üstü karısına seslenmiş: “Yarın güneş açarsa tarlaya, yağmur yağarsa oduna gideceğim…”

Hanımı Nasrettin Hoca’yı yine “İnşallah de” diye uyarmış… Hoca sinirlenmiş, “Yahu kadın, bu işin inşallahı maşallahı yok, hava ya kapalı olur, ya açık… Ben de ona göre ya tarlaya giderim veyahut da odun kesmeye…” demiş…

Hoca sabah uyanınca havanın kapalı olduğunu görmüş… Oduna gitmek için dağa doğru eşeğini sürmüş… Dağda odunlarını kesip eşeğe yükleyeceği sırada eşkıya başına dikilmiş…

“Filan köyü biliyor musun?” diye sormuş eşkıya… Hoca da “Biliyorum” deyince “Şimdi bizi oraya götüreceksin” demişler…

Hoca çaresiz… İtiraz da edemiyor… Dedikleri köyün yolu da uzak mı uzak… Hoca kaçmaya kalksa eşkıya onu perişan edecek… Mecburen onlarla birlikte dedikleri köye varıyor ama gün de akşam oluyor… Hoca perişan vaziyete, yarım gün süren yoldan yayan yapıldak geri yürüyüp sabaha ezanına doğru evin kapısını çalmış… Hanım kapıyı açmadan seslenmiş “Kim o ?                                                                                                                              Nasrettin Hoca canı çıkmış vaziyetten cevap vermiş: “Aç aç, inşallah ben geldim!..”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | “İNŞALLAH BEN GELDİM” için yorumlar kapalı
Eyl 06

TÜRK (2)

TÜRK (2)

~ TÜRK BEYLİKLERİ ~

1- Erbil Beyliği~1146-1232

2- Çaka Beyliği ~1081-1098

3- Eretna Beyliği ~1092-1202

4- Saltuklu Beyliği ~1092-1202

5- Mengüçlü Beyliği ~1072-1277

6- Danişmendli Beyliği ~1092-1202

7- Dilmaçoğulları Beyliği~1085-1192

8- İnaloğulları Beyliği ~ 1098-1183

9- Ahlatşahlar Beyliği ~1100-1207

10- Artuklular Beyliği ~1102-1408

11- Dobruca Beyliği ~1281-1299

12- Tanrıbermişler ~1074-1098

13- Germiyanoğulları ~1300-1423

14- Menteşeoğulları ~1280-1424

15- Sahipataoğulları ~1275-1342

16- Pervaneoğulları ~1277-1322

17- Ramazanoğuları ~1325-1608

18- İnançoğulları ~ 1261-1368

20- Çobanoğulları ~1227-1309

21- Karesioğulları ~ 1297-1360

22- Candaroğulları ~1299-1462

23- Osmanoğulları ~1290-1302

24- Hamitoğulları ~ 1301-1423

25- Karamanoğulları ~1300-1423

26- Saruhanoğulları ~1302-1410

27- Tacettinoğulları ~1303-1415

28- Aydınoğulları ~ 1308-1426

29- Tekeoğulları ~ 1321-1390

30- Eşrefoğulları ~ 1280-1326

31- Çubukoğulları ~1085-1092

32- Dulkadiroğulları ~1339-1521

33- Kadıburhaneddin ~1381-1398

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , | TÜRK (2) için yorumlar kapalı
Eyl 05

CENGİZ HAN’IN KURALLARI

CENGİZ HAN’IN KURALLARI

Cihan Güşâdan Müslümanların bugünkü hâllerin de otaya koyan bir örnek:

“Cengiz Han, yönetimi eline aldığı ilk günlerde, oğullarını yanına çağırıp onlara ders verdiği sırada, okluktan bir ok çıkararak, onlara uzatıp kırmala­rını söyledi. Onun kolayca kırmaları üzerine iki oku yan yana geti­rip ikisini birden kırmalarını istedi. Onları bir az zorlanarak kırdılar. Daha sonra dördünü, onunu bir araya getirdi. Ok çoğalınca en güçlü kimseler bile onları kırmakta âciz kaldılar. Bunun üzerine oğullarına dönerek, ‘Siz de tıpkı oklar gibisiniz. Eğer birbirinizin hakkını göze­tir, uyum içinde omuz omuza hareket ederseniz, zamanın doğuracağı tehlikelerden uzak kalır, ülkenin gelirlerinden faydalanarak refah ve bolluk içinde bir hayat sürersiniz. Eğer dediklerimin aksini yaparsanız, tek bir ok gibi kolayca kırılırsınız’ dedi.”

Cüveynî sözü Müslümanlara getirir:

“Eğer İslâm sultanları, yakınlarını ve yabancıları korumakta Cengiz Han’ın kurallarını uygulasalardı, af dileyenleri affetselerdi, yakınla­rına, mürüvvet ve fütüvvet ehline saldırmayı yasaklasalardı, şeriata ilgi gösterip onu yüceltmek için çalışsalardı, onları yıkmak mümkün olmazdı.”

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | CENGİZ HAN’IN KURALLARI için yorumlar kapalı
Eyl 04

MÜSLÜMAN GİBİ GÖRÜNMEK

MÜSLÜMAN GİBİ GÖRÜNMEK

Orta Doğu’da sadece Türk kimliği değil Arap ve Fars kimliği de hedef alınmıştır. Bunu bizzat, Büyük Orta Doğu Projesi’ne son şeklini veren Bernard Lewis‘ten dinlemiştim. Lewis, 1996 yılında İstanbul’da, “Orta Doğu kimliği üzerine” konulu bir konferans vermiş ve Türk, Arap, Fars gibi kimliklerin yerini Orta Doğu kimliğinin alabileceğini söylemişti.
Yapı Kredi Bankası tarafından bu konferans için Türkiye’ye getirilen Lewis, bir “Orta Doğu kimliği” oluşturulabileceğini söylemiş ve bu coğrafyadaki kimliklerin yapay olduğunu iddia etmişti. O tarihten sonra Türklükle uğraşan yerli yabancı herkes, Türk kimliğinin yapay olduğunu iddia etmişti. Yalnız “Türk tarihinin hakkından gelmek” gerektiğini de biliyor ama bunu başaramıyorlardı.
Şimdi Rauf Denktaş’ı Sampson‘dan kaçarken gösteren dizi yayınlamak gibi hamlelerde bulunabiliyorlar! Bozkurt amblemli Türk Mukavemet Teşkilatı’ndan bahseden yok!
Lewis, konferansın sonuna doğru, bir düğmeye basarak bölgenin haritasını göstermişti. Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen ve Körfez ülkelerini gösteren dik bir harita… Bu harita, Tevrat’ta vaat edilmiş topraklar olarak geçen bölgeyi kapsıyordu ve İstanbul veya Kudüs merkezli olarak kurulması planlanan Orta Doğu Birleşik Devletleri’nin yani Büyük İsrail’in haritasıydı.
Kısacası, Türk kimliğiyle uğraşan sözde Müslümanlar aslında Büyük İsrail Projesi’ne hizmet etmektedir! Bir kısmı bunu bile bile yapmaktadır. Çünkü gerçekte gizli din taşımaktadırlar, Müslüman değillerdir!

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | MÜSLÜMAN GİBİ GÖRÜNMEK için yorumlar kapalı