May 22

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Albert Camus.

* “Doğanın her yaprağı Tanrı’nın yazdığı bir harftir.” Goethe

* “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.” Einstein

* “Dürüstlük; gizli bir hazineye benzer ortaya çıktığında sevilir… Yalan; izli bir ateşe benzer ortaya çıktığında yakar.” Prof. Dr. Nevzat Tarhan

* “Akıl seçenek oluşturur ama seçimi kalp yapar.” Şeref Oğuz

* “Seçimlerin seni anlatır; aklın düşünebilir ama kalbin hisseder”

* “İnsanlar paranın peşinden o kadar hızlı koşuyor ki, “ahlakın” arkadan yetişmesi mümkün değil.” Mehmet Aslantuğ

* “Zulüm, toplumun birliğini bozar! Adaletsizlik sadece birinin mal ve mülkünü gasp etmek değildir… Adaletsizlik, bir başkasının sahip olduğu haklarını kullanmayı yasaklamaktır ki bu da zulümdür!” İbni Haldun

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 21

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

21 Mayıs:

1864 – Çerkes Soykırımı gerçekleşti. Çerkesler, anavatanları olan Çerkesya‘dan Rus işgalciler tarafından başka topraklara sürgün edildi.

1881 – Amerikan Kızılhaçı, Clara Barton tarafından kuruldu.

1904 – FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) Paris‘te kuruldu.

1927 – Amerikalı havacı Charles LindberghSprit of St. Louis adlı uçağıyla New York‘tan Paris‘e uçarak, Atlas Okyanusu‘nu geçen ilk pilot oldu.

1991 – Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi öldürüldü.

Albrecht Dürer (D. 1471)

Jane Addams (Ö. 1935)

İlber Ortaylı (D. 1947)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 21

“TERÖRİSTLE MÜZAKERE EDİLMEZ MÜCADELE EDİLİR.”        

Hatırlatayım geçtiğimiz yılın sonunda bir anda iki beklenmedik, hatta şok edici olay yaşandı, bunlardan birincisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin kürsüye çıkıp bebek katiline “umut hakkı” kapsamında af vaat etmesiydi.

Bu saatten sonra hem Türk Milliyetçisiyim deyip ve hem de MHP’de kalanların ya da MHP’ye oy verenlerin aklına şaşarım…

Daha 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde Millet İttifakını PKK ile iş birliği içinde göstermeye çalışan bu konuda sahte videolar bile yayınlamaktan çekinmeyenlerin bu gün kalkıp böyle bir çağrı yapması sizce de absürt bir iş değil midir?

Sonuç olarak altılı masanın altında olduğu iddia edilen Öcalan ve PKK Bahçelinin kolunda, Cumhur İttifakının arkasında ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bakın buradan bir kere daha söylüyor ve muktedirleri bir defa daha uyarıyorum, sonra gene çıkıp “Allah affetsin kandırıldım” falan demesinler…

Bir kere daha söylemek isterim ki teröristlerden ve terör örgütlerinden medet ummak akla izana sığan ve sonuç verebilecek bir davranış değildir.

Ne HTŞ ve Golani ve nede PKK ve Öcalan ile işbirliği yapmak bölgemizde huzuru, sükûnu ve barışı tesis etmede zerrece bir işe yaramayacaktır.

Terör örgütleri ve teröristler daima küresel güçlerin piyonlarıdır, asıl savaş o güçler arasında cereyan etmekte ama sahnenin önünde terör örgütleri ve teröristler görülmektedir.

Bu gün bölgemizde yaşanan tüm çatışmalara öncelikle Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında süren yeni soğuk savaş neden olmaktadır. Bölgede diktatörlükler ile demokrasiler savaşmaktadır.

İran, İsrail ve Türkiye ise bu süper güçlerin yanı sıra çatışmalara dâhil olan bölgesel güçlerdir.

Amerika ve Rusya elbette ki öncelikle kendi güç ve çıkarlarını korumaya odaklanmış bulunmaktadırlar onlar kendi çıkarlarını savunurken diğerlerinin ne zarar gördüğü ya da görebileceği ise çoğu zaman hiç umurlarında olmamaktadır.

Türkiye ise bu çatışmaya bir koluna Golani’yi diğer koluna ise Öcalan’ı alarak balıklama dalmaya çalışmakta gibi görünmektedir.

Eh Hizbullah terör örgütünün siyasi kanadı Hüda Par da zaten ittifakın bir üyesi değil mi?

Birileri bir koluna Öcalan’ı ve diğer koluna Golani’yi takıp halay çekerek terörü durdurabileceğini umuyorsa şimdiden söyleyeyim çok büyük bir yanılgı içindedirler.

Terör örgütleri ve teröristler ile müzakere etmek beyhude bir gayrettir, asla sonuç vermez.

Şunu herkesin net bir şekilde bilmesi lazım: Teröristler ile müzakere edilmez sadece mücadele edilir.

Alıntı: Murat Sururi Özbülbül

Posted in Gündem | “TERÖRİSTLE MÜZAKERE EDİLMEZ MÜCADELE EDİLİR.”         için yorumlar kapalı
May 20

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

20 Mayıs:

325 – Roma İmparatoru II. Konstantin, ilk Ekümenik konsilin İznik‘te düzenlenmesini sağladı.

1883 – Endonezya‘daki Karakatau yanardağı faaliyete geçti.

1902 – KübaABD‘den bağımsızlığını kazandı.

1932 – Amelia EarhartAtlantik Okyanusu‘nu uçakla tek başına ve hiç durmadan geçeceği yolculuğuna Newfoundland‘dan başladı.

1990 – Romanya‘da, Ion Iliescu Cumhurbaşkanı seçildi.

Honoré de Balzac (D. 1799)

Ali Sami Yen (D. 1886)

Ray Manzarek (Ö. 2013)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 20

DURMAK SANA YAKIŞIR MI?

DURMAK SANA YAKIŞIR MI?

* * *

Yedi düvel vatanına el atsa!

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

Felek yine dertlerine dert katsa!

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Yanardağlar gibi yakmalısın sen!

Lav olup düşmana akmalısın sen!

Zirveye Hilâli takmalısın sen!

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Hürriyet yüreğin, özün değil mi?

Bayrağın, vatanın gözün değil mi?

Cumhuriyet apak yüzün değil mi?

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Kınalı kurbansın, sen bu vatana!

Layıksın, layıksın şehit yatana!

Haddini bildir şu Türk’e çatana!

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Kur-an’da geçen o, necip ırk sensin…

Üçlerle yediler hatta kırk, sensin…

Peygamber övgülü yiğit Türk sensin…

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Türk’ün bayrağında al kanlar senin…

Dünya’ya ün salan sultanlar senin…

Tarihteki altın destanlar senin…

Durmak sana yakışır mı yiğidim?

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | DURMAK SANA YAKIŞIR MI? için yorumlar kapalı
May 19

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

19 MayısTürkiye ve KKTC‘de Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

639 – Chieh-she-shuai ve yandaşları Tang imparatoru Tai Tsung‘un yaz sarayı Chiucheng Sarayını bastılar.

1919 – Mustafa Kemal Samsun’a çıktı.

1924 – Musul Sorunuyla ilgili Türk ve İngiliz heyetleri arasında, Haliç Konferansı görüşmeleri başladı.

1935 – Frankfurt – Darmstadt arasında ilk Autobahn açıldı.

1975 – ABD Senatosu, Türkiye’ye silah ambargosunun kaldırılmasını kararlaştırdı.

Anne Boleyn (Ö. 1536)

Malcolm X (D. 1925)

Arabistanlı Lawrence (Ö. 1935)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 19

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN

19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk milletini ileri götürecek olanların ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştü. Bu nedenle de “gençlik” kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır. Atatürk gençlerden sık sık bahsederken, yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmiştir. O’nun şu sözü çok anlamlıdır: “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”

Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği ve “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan 19 Mayıs tarihinin önemini daha iyi anlayabilmek için Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu bir kez daha hatırlamamız gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan biri Atatürk’ün Samsun’a ayak basışıdır. TürkMilleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıktı ve Samsun’a ayak basarak “Kurtuluş” yolunu açtı. Dolayısıyla Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 İstanbul’dan başlayan yolculuğu bir kurtuluş dönemini simgeler. Samsun’a ayak basışının taşıdığı önem Atatürk’ün Büyük Nutku’nu 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmaktadır ki şimdi bu yolculuğu kısaca anlatmaya çalışalım.

Samsun işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. Stratejik bakımdan büyük öneme sahipti ve Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı. Buna tepki olarak Türk Makinalı Tüfek birliğinden Hamdi adındaki bir teğmenin askerlerini alarak dağa çıkması dikkatleri bu bölgeye çekti ve İngiliz Yüksek Komiserliği’nin de Türk halkının silahlandığı konusundaki şikayetleri üzerine bu bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verildi. Bu kumandan Mustafa Kemal Atatürk’tü ve Atatürk uzun zamandan beri ülkenin içinde bulunduğu bu umutsuz duruma üzülüyor ve bir şeyler yapmak için Anadolu’ya geçmek istiyordu. Bu O’nun için bulunmaz fırsattır. İstanbul-Samsun yolculuğu öncesinde Atatürk’le Padişah Vahdettin arasında geçen konuşmayı Atatürk şöyle anlatır.

“-Paşa, Paşa!… Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin! Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır)! Bunları unutun, dedi, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir…Paşa, Paşa…Devleti kurtarabilirsin!…

Bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle içtenlikle mi konuşuyor?… O Vahdettin ki… bütün yaptıklarından pişman mı olmuştur? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir yorum ile başka konulara girişmeyi ürkütücü saydım, kendine karşılık verdim:

-Kişiliğe güveninize ve bana bunca yüz verişinize teşekkür ederim…Elimden gelen hizmeti esirgemeyeceğime lütfen güveniniz…”

Atatürk bu konuşmada plânlarının sezilmiş olabileceği duygusuna kapılmıştı ama, O’nu bekleyen ve O’na güvenen bir “Türk Milleti” vardı.

Atatürk ile beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü başlayacak yolculuğa gemi kaptanı İsmail Hakkı Durusu dışında 18 kişi eşlik edecekti. Bu 18 kişinin adları şöyleydi: III. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bey (General Bele), Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kâzım Bey (General DIRIK), Müfettişlik Sağlık Bakanı Doktor Albay İbrahim Talî Bey (ÖNGÖREN), Kurmay Başkan Yardımcısı Kurbay Yarbay Mehmet Ârif Bey(AYICI), Karargâh Erkân-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyasiyat Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey(GEREDE), Müfettişlik Topçu Komutanı Topçu Binbaşı Refik Bey(SAYDAM), Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevad Abbas(GÜRER), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz (TÜNAY),Kurmay Mülhakı Yüzbaşı İsmail Hakkı (EDE), Müfettişlik Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket (ÖNDERSEV), Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi (SÜSOY), Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kâlem Âmiri Üsteğmen Arif Hikmet (GERÇEKÇI), İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah(KUNT), Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (KILIÇ), Şifre Kâtibi, Birinci Sınıf Kâtip Fâik (AYBARS), Şifre Kâtibi Yardımcısı, Dördüncü Sınıf Kâtip Memduh (ATASEV).

Atatürk beraberindeki kişilerle beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra “Bandırma” adındaki eski bir vapurla Galata rıhtımından ayrılır. 17Mayıs 1919 Cumartesi günü Bandırma Vapuru saat 21.40 sıralarında İnebolu’ya varır. 18Mayıs 1919 Pazartesi günü beklenen yolculuğun sonuna gelinir. Yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez iskelesine çıkarılırlar.

Alıntı: Neşe Çetinoğlu

Posted in Gündem | 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
May 18

KIRIM SÜRGÜNÜ

KIRIM SÜRGÜNÜ

Bir yanım buruk

Bir yanım kırgın

Bir yanım sürgün

Kırım’da kaldı bir yanım

Kırım, güneyinde ve batısında Karadeniz, doğusunda ise Azak Denizi ile çevrili bir yarımadadır. Kıyılarında doğal liman konumundaki koylar, gemiler için elverişli bir sığınak görevindedir.

Kadim bir Türk yurdu olup Kafkas Dağları’nın kuzeyinde, Dinyester ile İrtiş ırmakları arasındaki bölgenin tarihsel adı olarak bilinen Deşt-i Kıpçak coğrafyasındaki Kırım yarımadası, tarihin her devrinde toplumların buluşma noktası olmuştur.

Şimdi Ukrayna devletinin özerk bir cumhuriyeti olan Kırım’ın geçmişine kronolojik olarak bakıldığında; İskitler, Hunlar, Kumanlar, Kıpçaklar, Altınordu, Hanlıklar ve Osmanlı dönemlerinden sonra da Rusların hâkimiyeti görülmektedir.

Kırım, Sibirya’nın Karadeniz’e açılan kapısı olmasının yanı sıra Kafkasya ile Avrupa’yı bağlayan bir merkez durumundadır. Bölge bu öneminden dolayı tarih boyunca birçok devletin uğruna mücadele ettiği yerlerden biri olmuştur.

Türkler Kırım’a ilk defa Hunlar döneminde gelmişlerdir. Bu süreçten sonra Kırım, Türklerin yaşadığı bir bölge olmaya başlamıştır. Farklı zaman dilimlerinde bölgede devletleşme sürecine giren Kırım Tatarları, özellikle Rusya tarafından engellenmeye çalışılmıştır. Rus yetkililer Kırım’ı sıcak denizlere inmek için bir üs olarak görmeye başlamışlardır.

Bu amacı gerçekleştirmek isteyen Rusya, Kırım’ı işgal ederek Karadeniz’de askeri donanmaya sahip olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve Türk-Rus savaşlarında alınan yenilgiler sonucu 1774’de Kırım Hanlığının Osmanlı himayesinden çıkarılmasının ardından Rus istilası nedeniyle ve çeşitli baskılarla hayat orada yaşanmaz hale gelmiş ve 1783 yılında Çariçe II. Katerina’nın Kırım’ı Rus topraklarına katmasıyla sonuçlanmıştır. Bu tarihten itibaren binlerce Kırım Türkü Osmanlı topraklarına göç etmiş özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında bu rakam yüz binlere çıkmıştır.

Sovyetler Birliği dönemi Kırım Türkleri için bir felaket dönemi olmuş, 11 Mayıs 1944’de Devlet Güvenlik Komitesi Stalin’in emriyle gizli bir karar almış, Almanlarla işbirliği yaptıkları suçlamasıyla istisnasız bütün Kırım Türklerinin Sibirya, Urallar ve Orta Asya çöllerine sürgün edilmesi kararlaştırılmış, bir hafta sonra 18 Mayıs 1944’te bir gece yarısı silah zoruyla evlerinden alınıp vagonlara doldurulan Kırım Türkleri bilinmeyen yerlere, insanlığa yakışmayacak davranışlarla sürgün edilmişlerdir.

Rusya, Ukrayna ile yaptığı anlaşmaları ve bu ülkeye verdiği borçları bahane ederek Kırım’a yerleşmiş, Kırım Türklerinin tek savunucusu ise Türkiye olmuştur.

27 Şubat 2014 tarihinde Rusya’nın Kırım’a çıkarma yapıp kontrolü sağlaması, ardından asılsız bir referandumu gerekçe göstererek Kırım’ı ilhak etmesi Kırım Türkleri için yeni bir süreci başlatmıştır.

Bu yasadışı ilhakın ardından binlerce Kırım Türkü, Kiev başta olmak üzere Ukrayna’nın farklı şehirlerine göç etmek zorundan kalmıştır. Rus baskısı ve şiddetine rağmen anavatanlarından ayrılmayanlar ise zorlu bir yaşamla karşılaşmıştır.

Stalin ve totaliter Sovyet rejiminin insanlık dışı uygulamaları döneminde Kırım’da neredeyse tek bir Kırım Türkü bile bırakılmamıştır. Bu vahşi sürgün ve onun ağır şartlarından dolayı kadim Kırım Türkleri, nüfuslarının yüzde 46,2’sini kaybetmiştir.

Şimdilerde “Tatar” denilen Kırım Türklerine yapılan zulmün mazideki izleri, bütün coğrafyada adlarıyla, eserleriyle, anılarıyla belgelerde kayıtlıdır. Gaspıralı İsmail’in: “Dilde, fikirde, işte birlik” sesi hâlâ Bahçesaray‟da, Akmescit‟te ve diğer yerlerde yankılanmaktadır.

Alıntı: Mehmet Yardımcı

Posted in Gündem | KIRIM SÜRGÜNÜ için yorumlar kapalı
May 18

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

18 Mayıs:

1190 – Frederick BarbarossaAnadolu Selçuklu Devleti‘nin başkentini Konya Muharebesi‘yle ele geçirdi.

1804 – Napolyon BonapartFransa İmparatoru ilan edildi.

1943 – Adolf Hitler, müttefiki İtalya‘nın teslim olmaya yönelmesi üzerine Achse Harekâtı‘nı başlattı.

1944 – Sovyetler Birliği lideri Stalin‘in emri ile Kırım‘da Kırım Tatar Sürgünü başladı.

1969 – Apollo Projesi kapsamında Apollo 10 fırlatıldı.

Ömer Hayyam (D. 1048)

Bertrand Russell (D. 1872)

Türkan Saylan (Ö. 2009)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 18

TARİHTEN DERS ALMAK

TARİHTEN DERS ALMAK

Sevr antlaşması; 10 Ağustos 1920’de Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandı.

Önemli maddeleri şöyleydi. Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a; Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye (Fransız Mandası); Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye (Duhok) dahil tamamen El Cezire’ye (Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası, sonradan Irak) İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak.

Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar deniz trafiği içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun bulunmadığı on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler’in donanmalarını yardıma çağırabilecek.

Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek;

İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit yapılacak;

Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek.

ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verdi.

Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;

Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı’nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;

Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kuvveti, 35.000’i jandarma, 15.000’i özel birlik, 700’ü padişahın yanındaki güvenlik birliği olmak üzere 50.700 kişiyle sınırlı olacak ve ağır silahları bulunmayacaktı. Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi’nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;

Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;

Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı İmparatorluğu’nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye’nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefikler arası mali komisyonun denetimine alınacak;

Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;

Ticaret ve Özel Hukuk (madde 269-414): Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan iş bölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek hükümlerini içeren bir antlaşmadır.

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | TARİHTEN DERS ALMAK için yorumlar kapalı