Şub 19

Han-ı Yağma

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  
Han-ı Yağma
yiyin efendiler yiyin, bu içaçıcı sofra sizin;
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
Toplam 12 kıtadan oluşan bir Tevfik Fikret şiiridir. Fikret, bu şiirini haziran 1912’de yazmıştır ve hala güncelliğini korumaktadır*.
 
cemil meriç, üstadın bu şiirinin de victor hugo’dan araklama olduğunu söyler.
 
Han-ı Yağma
 
bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır
huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;
bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.
bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
 
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
*Cemil Meriç aynen şunu söyler: ”… Victor Hugo’nun ‘joyeuse vie’ isimli şiirinden ilham alınarak yazılmıştır. mukayese için ilk kıt’anın tercümesi şöyledir.
 
‘Ha gayret yağmacılar, salaklar, sayın baylar,
hazların etrafına çöreklenin, şölen var…
koşun yeriniz hazır,
baylar, hayat kısadır, yiyin, için eğlenin
sizlersiniz sahibi bu talihsiz ülkenin
bu millet malınızdır…”
 
*eksisözlük.com

 

Posted in Gündem | Han-ı Yağma için yorumlar kapalı
Şub 18

Arif olmaya gerek var mı?

 
 
Mahiye Morgül Yeniçağ Gazetesi yazarı Ahmet TAKAN’ a gönderdiği oldukça ilgi çekici bir analizde şöyle diyor:
“Asimetrik vurdular bizi, İHL kartını kullandılar… Üstüne mağduru oynadılar.
Oysa 28 Şubat demek, 8 yıllık kesintisiz eğitim kararıyla köy okullarını taşımalı sistemle şehire indirmek demektir.
– Köyleri imamlara terk ettik. Köyde devletin tek temsilcisi imam oldu.ubat demek, 8 yıllık kesintisiz eğitim kararıyla köy okullarını taşımalı sistemle şehire indirmek demektir.
– Öğretmen de kalmadı köyde, İstiklâl Marşı’nı söyleyen bir okul da kalmadı, bayram törenleri de kalmadı…
Bu sonuçlara bakmadan da biliyordum ki SPAN Amerikan eğitim şirketinin programında 4. sınıftan itibaren Resim, Müzik, Beden Eğitimi, Din Bilgisi dersleri seçmeli olacak, bunların öğretmeni tayin edilmeyecek, dileyen veli bu dersleri piyasadan kurslarda alabilecek. 28 Şubat bu programın tetikleyicisi öncü sarsıntıydı. Şimdi, pek yakında, 10 yaşından itibaren okulda birlikte olmayan çocuklar, sınıflar ve dersler atomize edilip parçalanmış halde olacak; bu yapılanmada milli bayram olmaz, bu çocuklardan bir millet de olmaz..
Tabii, bize tank sesleri dinlettikleri için biz öncü sarsıntıları algılayamadık!
Muhteşem planlı adımlar bunlar.
Çoktandır diyorum, 28 Şubat tam bir karşı devrimdir, WB programıdır, “eğitimde birliği” bitirecek olan, kamucu eğitimi piyasaya atacak olan tetikleyici darbedir.
– Ardından 2006’da çıkan 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Kanunu
– Ardından 2011- MEB’da yeniden yapılanma KHK…”
 
Eğitimci-yazar Mahiye Morgül Yeniçağ Gazetesi yazarı Ahmet TAKAN’ a gönderdiği analizde değerlendirmesine devam ediyor:
“5-16 yaş arası eğitimi yeniden düzenleyen, AKP’nin 5.1.2012’de hazırladığı 12 Yıllık Temel Eğitim kanun tasarısını, 2004 yılında YÖK Dünya Bankası dairesinde çalışan SPAN Eğitim Danışmanları yazmıştı.
2006 yılında kurulan Mesleki Yeterlilik Kurumuna (MYK) 5544 sayılı yasayla verilen yetkilerle düzenlenen 632 KHK ile MEB’da kurulan yeni dairelere baktığımızda, Temel Eğitim Dairesi, Yaşam Boyu Öğrenme ve Din Öğretimi Dairelerinin kurulduğunu görüyoruz. Bunlar, 12 yıllık eğitimin daireleridir.
12 yıllık eğitim kanun tasarısı, önce Zaman gazetesinde haber yapıldı. Diğer habercilerin haber kaynağı bu gazete oldu. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Tasarı, İmam Hatipler üzerinden reklam edilmişti, tasarıya övgü vardı. “İmam Hatiplere orta kısım açıldı” gibi olumlu algılamaya vesile olacak şekilde servis edildi. 
Kanun görücüye böyle çıktı.
Oysa 12 yıllık Temel Eğitim programı, 2004 yılında SPAN Eğitim Danışmanları tarafından hazırlanmış bir programdır ve 12 yıllık eğitimle Fen liseleri ve Askeri liseler kapanıyor, bunları haber etmek gerekir. Bunlar konuşulmasın diye İmam Hatip üzerinden olumlayarak haber edildi.
Bu bir psikolojik taktiktir. Bir tanışmada ilk intiba önemlidir. Daha sonra programın ne kadar kötü olduğu ortaya çıktığında, insanlar onun hakkında yine olumlu düşünmeye devam eder.
12 yıllık sisteme göre, mevcut öğretmen yetiştirme programları sona erer, bunu konuşan yok!
12 yıllık Temel Eğitim sistemi, tüm okulları ve çocuklarımızı atomize edip parçalama programıdır. Okulların durumu İngiltere örneği, şöyle olacaktır:
A- Temel Eğitim 1.kademe:
Okulu: 5 yıllık Anaokulu. (1+4 yıl)
Öğretmeni. 1 sınıf öğretmeni ile 1 yabancı İngilizce konuşan dadı. Öğretmenini mezun eden herhangi bir fakültesi yoktur. Açılacak yeni sertifikalı kurslar buna göre düzenlenecektir.
Öğrencisi: 5-9 yaş çocuklar,
Ders Programı: Hazırlık, okuma yazma öğrenimi, İngilizce konuşma.
B- Temel Eğitim 2. kademe:
Okulu: 7 yıl. (5+2 yıl, veya 4+3). Sınıfta kalma yoktur, disiplin suçları affedilmez, disiplin dosyası belediyelerde tutulur. Suç dosyası kabaran çocuklarımızı bekleyen başka bir tuzak vardır.
Öğretmeni: Sözleşmeli branş öğretmenleri, paralı kurslar ve kulüplerle çalışılır. Birden fazla branşta çalıştırılacak çok branşta sertifikası olan öğretmenler işe alınır. Yerel öğretmen olmak esastır, başka illere tayin yoktur. (Eyalet sistemidir)
Öğrencisi: 10-16 yaş çocuklar.
Temel Dersler: Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi. Her birine sözleşmeli sertifikalı öğretmen girer. Birden fazla sertifikası olan öğretmenlerle sözleşme yapılır.
Diğer dersler seçmeli ders kapsamında olup, okul dışında kurslarda sertifika toplayarak alınır, dileyen İmam Hatip’in derslerini de böyle toplayabilir. Kanun tasarısının reklamı edilen haber budur, ancak çarpıtarak verilmektedir, okulda değil serbest piyasadan bu dersler satın alınabilir.
– 10-14 yaş seçmeli dersler: Dört ana dersin yanında, bir tane de zorunlu seçmeli ders vardır. Seçmeli ders okulda veya dışarıda paralı kursta veya kulüpte alınır; Resim, Çalgı, Spor, Din Dersi, Bilgisayar, İngilizce veya Arapça veya Anadil veya Kültürel Değerler (her dinde olabilir).
Ana Dil dersi için belediyelerde, Din Dersi ve Arapça için camilerde, Cami Yaşatma Derneklerinde, Kültürel Değerler dersi için kiliselerde kurs açılır. (Son on yılda açılan 54 bin ev kilisesi bu kurslar içindir.)
– 15-16 yaş seçmeli dersler: Dört ana ders devam ederken, başarısız olduğu seçmeli dersi değiştirme kuralı vardır.
2004-Temel Eğitime Destek programında Ankara pilot okullarında ortaya çıkan aşağıdaki belgede seçmeli ders programı görülmektedir. Bu derslerin her birini bir başka yerden alan çocuklardan kaynaşmış bir kitle, yani millet çıkmaz. Bu eğitim sistemi çocuklarımızı atomize edip parçalayan sistemdir.
Mezuniyet derecesine göre, (a) Yaşam boyu öğrenme meslek kurslarına gidebilir, (b) başarılı olduğu derslerden sadece 5 tanesini piyasadan toplamak üzere “hazırlık koleji”ne gidebilir.
Liseler ve fakülteler tarihe karışıyor: Ortada, bildiğimiz Lise diye bir okul kalmaz. Cumhuriyetle bütünleşmiş adlarıyla ünlü bütün liselerimiz yok olur, şehir merkezindekilerin binaları ve arsaları satılır!
Devlet üniversiteleri arsalarıyla birlikte 3-4 yıla kadar satılır, dersleri üçer aylık kurslara dönüşür.
Sevgili Liseliler! Ders kitaplarınızın içi neden bu kadar boş diye soruyorsunuz. Cevabı burada, küresel çete böyle istiyor, MYK böyle istiyor, onun için okullarınız ve kitaplarınız birlikte yok ediliyor.
 
Ekler:
1. Belge: 2004 Temel Eğitime Destek program raporundan SPAN Danışmanlarının teşekkürü.
2. Belge: Seçmeli derslerin durumu:
2004 yılında SPAN Eğitim Danışmanlık Şirketi ve Talim ve Terbiye Kurulu tarafından önerilen ilköğretim ders çizelgesi. (2005 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.)
İlan edilen seçmeli ders listesinde ana başlık şöyledir:
Bireysel ve Toplu etkinlikler, Seçmeli Dersler, Rehberlik ve Kulüp Çalışmaları:
Bilgisayar, Sanatsal etkinlikler (Drama, Tiyatro, Halk oyunları, Enstrüman, Resim, Fotoğrafçılık, Heykel, vb.) Spor etkinlikleri (Güreş, Futbol, Basketbol, Satranç, vb.) Biyografi, Girişimcilik, Halk Kültürü (Kültürel Değerler), Tarım/Hayvancılık Uygulamaları, Felsefe, Toplum Hizmeti (ders dışı STK’larda çalışmak)
Arif olmaya gerek kaldı mı?
Posted in Gündem | Arif olmaya gerek var mı? için yorumlar kapalı
Şub 17

Altın Sözler

*Kimse sana özgürlük veremez. Kimse sana eşitlik veya adalet veya başka bir şey veremez. Eğer ERKEKSEN, sen alırsın.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Hüseyin Nihâl Atsız, 20 Eylül 1941 tarihinde Çınaraltı dergisinde yayınlanan bir makalesinde aynen şöyle diyor:
– “Türkler hem ahlâklı, hem de şahsiyetli bir millettir. Yaşayıp yükselmek, ahlâklı ve şahsiyetli milletlerin hakkıdır. Biz Türk ahlâkına tam sahip olduğumuz zamanlarda yükseldik. Yabancıların ahlâkını alarak bozulduğumuz zaman düşüp geriledik. Yükseldiğimiz zamanlar bu toprak, büyük milli davalar için kendilerini feda eden; yalan, iki yüzlülük bilmeyen, dalkavukluktan anlamayan, sözünün eri, vicdani kanaatlerini hiç çekinmeden söyleyen insanlarla dolu idi. Ahlâk ve şahsiyet,Türk milletinin temelidir. Onlar olmadan hiçbir şey olmaz.”
 
* “Bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar.
* “Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar.” (David J. Schwartz)
 
* “Sabah ezanının kaçta okunduğunu en iyi müminler ve hırsızlar bilir. Biz, sabah namazının saatini bilen herkesi mümin sanıp başımıza getirdiğimizde anladık ki aslında bunlar hırsızmış.”
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Şub 16

Fatih Sultan Mehmed’in Vasiyeti

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fatih Sultan Mehmed hayatı boyunca Ayasofya üzerinde titremiş ve bu mabed için şöyle vasiyet etmiştir:

 

“Nefis kilise Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu, Allah’a, ahirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahluk, sultan olsun, hakim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Vakıf şarlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın.”

 

Şimdi İstanbul’un Fethi’nin 544. yıldönümünü kutlarken, kendi parasıyla satın alıp vakfettiği Ayasofya minarelerinden ezanların okunacağı, mihrabında imamın cemaatle namaz kıldıracağı, kürsüsünden vaaz edileceği, minberinden hutbe okunacağı günleri bekliyor. Şimdi Ayasofya mahzun, Ayasofya üzgün. Fatih’in vasiyetine uyulmadığı için, camilikten çıkarıldığı için üzerimizdeki lâneti, Fatih’in lâneti devam ediyor.

 

Beşeri tabular yıkılacaksa, bu tabu yıkılsın. Bu millet Ayasofya adı ne zaman anılsa kan ağlamaktadır. Ayasofya milletin nazarında her hangi bir cami değildir. Peygamber müjdesine mazhar olan “O ne güzel kumandan” Fatih Sultan Mehmed Han ile, “O ne güzel ordu” diye vasfedilen Fetih ordusunun zafer armağanıdır.

 

O Yüce Sultan sanki ilerisini görerek öyle bir lânet okumuştur ki “…Vakıf şartlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun…” diyerek en büyük bedduasını yapmıştır.

 

Bugün, biz büyük bir ümitle Fatih’in lânetini kaldıracak bir kurtarıcı bekliyoruz
 
 
 
*Turkey.com

 

Posted in Hikayeler | Fatih Sultan Mehmed’in Vasiyeti için yorumlar kapalı
Şub 14

Göstermelik Yaşıyoruz

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

İhtiras sarmış düşünceleri
Bir hırs girdabında boğulmaktayız
Nedir işimiz?
Nelerle uğraşıyoruz?
Adım gibi biliyorum
Göstermelik yaşıyoruz

 

Bu hırs bize birer birer
Unutturdu doğruları
Tabip var mı giderecek,
Toplumdaki ağrıları?
Kadın, erkek, çoluk, çocuk kokuşuyoruz
Işıktan ve sesten hızlı
Uçuruma koşuyoruz

 

Biz, insanoğulları
Yaratılanların en şereflisi
Lakin bazen bunun aksi
İspat etmek ister gibi
Olmadık şey yapıyoruz

 

Bazen en güzel duygular hâkim
Bazen görüşler, davranışlar, bakışlar sapık
Neyin farkındayız?
Neyi arıyoruz?
Bir cinsellik batağında
Battıkça batıyoruz

 

İlim bizde, fen bizde
Cin bizde, şeytan bizde
Öyle eminiz ki kendimizden
Her konuda haince
Nutuklar atıyoruz

 

Bilir, bilmez, koşar adım
Birkaç yardakçı bularak
Kendimizi haklı görüp
Eğri, büğrü, yalan, yanlış
Yollara sapıyoruz
 
Utanmak yok, uslanmak yok
Sevgi, saygı hak getire
Bildiğimiz, gördüğümüz
Işıl ışıl güneşlere
Çamurlar atıyoruz

 

 
Posted in Şiirlerim | Göstermelik Yaşıyoruz için yorumlar kapalı
Şub 14

Birleşmiş Milletlere Yasa Değiştiren Lider : ATATÜRK

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, Çökmekte olan bir imparatorluğun kalıntılarından, olağanüstü dehasıyla bir ulus çıkaran, Çanakkale’de cephanesi biten canından çok sevdiği Mehmetçiklerine;
“ Ben size ölmeyi emrediyorum” diyebilen, yenilgiye uğrattığı düşmanlarının bile takdir ettiği asil bir kumandan.
O Mustafa Kemal, Birleşmiş Milletlere bile yasa değiştirten bir liderdir. O dönemlerde bir İngiliz gazeteci Atatürk’le bir konuşma yapar. Gazeteci konuşmanın bir yerinde Mustafa Kemal’e şöyle sorar;
“Birleşmiş milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?”
Mustafa Kemal’in cevabı tam da kendine yakışır bir şekildedir:
” Şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Üye olmak için biz müracaat etmeyiz. Eğer davet gelirse düşünürüz.”
Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi davet etmek için yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR.

 

Posted in Hikayeler | Birleşmiş Milletlere Yasa Değiştiren Lider : ATATÜRK için yorumlar kapalı
Şub 13

Beş kuruş için popomu mu yırtayım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Horoz yanına tavuğu alıp pazara çıkmış.. Yumurta tezgahının önünden geçerken Horoz, tavuğuna takılmış..
“- Bak senin yumurtalar orta boy 25 kuruş.. Ama komşu kümesin tavuğunun hem yumurtaları daha büyük hem de 30 kuruş!..”
Tavuk, inceden sinirlenmiş ama cevabı da vermiş..
“-Ne yapalım, beş kuruş için popomu mu yırtayım!.”
Posted in Fıkralar | Beş kuruş için popomu mu yırtayım için yorumlar kapalı
Şub 12

Gözün Aydın Öğretmenim Nur topu Gibi Bir Hattın Olacak..

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 ALO 147… 
 
“Çocukların üşümemesi” için 19 Mayıs Bayramları’nın stadyumlarda kutlanmasına yasak getiren Bakanlık, “Andımızın, Gençliğe hitabenin kaldırılması tartışmasını açarken şimdi de ‘öğretmenler ile öğrencileri kaynaştırmak’ ve ‘eğitimde kaliteyi artırmak’ (!) amacıyla bir telefon hattı kurma çalışmalarına başlıyor..
Ömer Dinçer imzasıyla okullara gönderilen genelgede, İletişim Merkezi bünyesinde kurulacak olan “Alo 147” isimli hattın, 1 Mart’a faaliyete geçeceği belirtiliyor.
Genelgedeki bir cümle’nin medyada aynen şu şekilde olduğu belirtiliyor:
– “İletişim Merkezi’ne ihbar ve şikâyette bulunanların isimlerinin gizli kalmasını istemeleri halinde, ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, kişi ve/veya olay belirtilmesinin zorunlu olması gerekmektedir.”
 
Posted in Yazılarım | Gözün Aydın Öğretmenim Nur topu Gibi Bir Hattın Olacak.. için yorumlar kapalı
Şub 11

Rübailer

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
CESET GİDECEK
İnsan, insan gibi yaşasa, gözlerden set gidecek
Gönüllerden korku ve haset gidecek
Bin asırlık saltanatı da olsa boşa
Dünyaya bir can geldi ceset gidecek
19.03.2003

 

DEMOKRASİ
Hak aradım, dendi asi
Belalarla geldi siyasi
Detektörü var mı bunun
Hani nerde demokrasi
9.8.1994

 

İNSAN DEDİKLERİM, İNSAN DEĞİLMİŞ…
Gözlerim bir serap görüyor sandım
Baktım yaş olmayan ağaç bile eğilmiş
Şeklini şemailini görüp de kandım
Meğer insan dediklerim insan değilmiş
21.05.1997

 

Posted in Şiirlerim | Rübailer için yorumlar kapalı
Şub 10

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Hiç kimse kimsesiz değil, herkesin var bir kimsesi, Hiç kimsesiz kaldım medet Kimsesizler Kimsesi!”  Fatih Sultan Mehmet Han
 
* “Şairim, şiirin ayak sesini alacakaranlıkta gelse tanırım / Şairim ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım.”
 
* “İçinizden her kim din kardeşini bir hatasıyla kınarsa. O hatayı işlemeden Allah onun canını almaz.”  Hadis-i Şerif.
 
* “Fırın tava gelir hamur biter, ev tava gelir ömür biter.”  Türk Atasözü
 
* “Gündüz yağar gece açarsa yıl bozgun olur,
    Gece yağar gündüz açarsa yıl düzgün olur.
    Oğlan söyler baba dinlerse ev bozgun olur,
    Baba söyler oğlan dinlerse ev düzgün olur.” Türk Atasözü
 
* “Ey insan Kafdağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma; Her şeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.” Şems-i Tebrizi
 
* “İnsanın asıl karakteri eline güç geçtiğinde ortaya çıkar.” Abraham Lincoln
Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı