Eyl 27

Türkiye Hiç Bu Kadar Küçük Düşmemişti!

 
 
*Resimler ‘sonkale.org’ tan alıntıdır. 
 
“Dağa, taşa ‘Ne mutlu Tük’üm Diyene!’ yaza yaza ülkeyi ilkelleştirdiniz” dediler. “Güzel şeyler olacak” dediler. “Analar ağlamasın” dediler. “Hükümet olarak teröristlerle görüşmüyoruz görüşüyor diyenler müfteridir, şerefsizdir” dediler… “Teröristlerle biz görüşmüyoruz devlet görüşüyor” dediler.  “MİT (Hakan Fidan Başbanlık Müşteşarı idi) müsteşarını ben gönderdim, onu bırakın bana sorun” dediler…”Biz BOP’un eşbaşkanıyız. BOP ‘un bir görevi var. Diyarbakır bir yıldız olabilir” dediler…  Dediler… Dediler… Dediler…
Habur ve Oslo sürecini kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bu gün geldiğimiz nokta ise aşağıdaki şekildedir.
Başbakan “İmralı ile tekrar görüşülebilir ” demektedir. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu “Ulusçulukla (=Milliyetçilikle) hesaplaşma zamanı geldi” ifadesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni her konuda savunan, emperyalizmle mücadele eden fikirlerle hesaplaşma zamanı geldiğini, emperyalizmle hesaplaşmak yerine niçin ulusçulukla (=milliyetçilikle) hesaplaşmak istemektedirler.
İktidarın Millî Güvenlik Kurulu toplantılarında Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’ nin güvenliği için  birlikte karar aldıkları Genel Kurmay Başkanı teröristlikle suçlanıyor, hukuki ve normal oluyor. “Terörist başıyla görüşülebilir” ifadeleri de  masum, iyi niyetli, saf, hukuki ve normal oluyor. Anlamak mümkün değil.  
 
Kamuoyu bu ve benzeri konuları tartışırken Adalet Bakanı Ergin de 6 binin üzerideki şehide ve 30 binin üzerindeki vatandaş kaybına rağmen “Öcalan’la görüşülebilir” diyor.
 
Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi terör karşısında ne yapacağını şaşırmış ve acz içerisinde bir iktidarın bulunduğu apaçık görülmektedir…
 
Öyle bir acziyet ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin Kuruluş döneminde ve sonrasındaki savaşta terördeki kadar şehit verilmemiştir.
 
Bu hesaplaşma öyle masa başında olmaz. Dere-tepe, dağ-bayır, gece-gündüz, yaz-kış, sıcak-soğuk demeden cephe cephe dolaşmak ve hain itlerle dalaşmakla olur.  Yüce Türk Milleti  bunu yıllar öncesinde bağımsızlığının bedelini canıyla, kanıyla ödedi ve hala ödemeye devam ediyor.
 
Sakarya Savaşında 5713 şehit
Büyük Taarruzda 2543 şehit
Kore Savaşında 721 şehit
Kıbrıs Barış Harekâtında 498 şehit
 
PKK teröründe ise yaklaşık 6000’in üzerinde şehit verilmiştir. AKP iktidarının “açılım” döneminde ise şehit sayısı yaklaşık binin üzerindedir. Maalesef AKP iktidarı 30 yılın şehit rekorunu kırmıştır. “Şehitlik nasip işi ” denilmiştir. Şehitlik elbette nasip işi ancak gereği yapıldığı takdirde…
 
 Allah bu milletin yar ve yardımcısı olsun! 
Posted in Yazılarım | Türkiye Hiç Bu Kadar Küçük Düşmemişti! için yorumlar kapalı
Eyl 26

Malum Gazeteler…

Türkiye’de 18 Eylül 2012 tarihinde 8 şehit defnedildi. Ancak  Türkiye’de yayınlanan aşağıdaki gazetelerin umurunda bile olmadı. Yüce Türk Milleti  yayınları iyi tanı.

              

 

Posted in Gündem | Malum Gazeteler… için yorumlar kapalı
Eyl 25

“Ah arkam!”

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Meşhur bir meseldir. Adamı kıstıran hasımları dört koldan yüklenip iyice benzetmektedirler. Kendini savunmaya çalışsa da yediği yumruklardan suratı çarşamba pazarına dönen zavallı; ”Ah arkam! Ah arkam!“ diye feryada başlar. Yumruklar, silleler önden geldiği halde ”arkam“ demesinin manasını anlamayanlar adama sorarlar:
“Senin hep yüzüne vurdukları halde sen hep ‘ah arkam, ah arkam’ dedin. Bunun sebebi nedir? Adan zar zor söyle karşılık verir.
“İmdadına yetişecek yakınlarım, dostlarım olsaydı bunu bana yapabilirler miydi. İsyanı arkasızlığımadır” der. 

 

Posted in Fıkralar | “Ah arkam!” için yorumlar kapalı
Eyl 24

Akrabalar İktidarı…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Merhaba ey çağ atlayan liderler,
Kahkahayla gelip küskün giderler,
Merhaba ey sıkıntılar kederler,
 Ey dindarlar(!) iktidarı merhaba!

 

4+4+4’le çağ atladık dediniz
Asırları hep katladık dediniz
Yurdu kinden biz sakladık dediniz
Ey, Yandaşlar iktidarı merhaba!

 

Akrabalar çabuk girsin sıraya,
Almayın ha hiç kimseyi araya,
Tedaş’a, Turban’a, girin şuraya,
Akrabalar iktidarı merhaba!

 

Posted in Şiirlerim | Akrabalar İktidarı… için yorumlar kapalı
Eyl 23

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
• Her şeyin başlangıcı küçüktür.Çiçero
• Barışı korumanın en iyi yolu, savaşa hazır olmaktır. Washington
• Bir yanı dinlemeden karar veren, doğru karar verse bile adaletsizlik etmiş sayılır.Seneca
• Adaleti, aklın yardımı olmadan kullanmak imkânsızdır. Frevde
• Arkadaş edinmenin tek yolu, arkadaş olmaktır.Emerson
• Bildiğim tek sanat şudur: Beğenmemek. Lord Byron
• Tanrı’nın değirmeni ağır ama iyi öğütür. George Herbert
• Adaletin gecikmesi, adaletsizliktir. Landor
• Adil olmayan ulus hür de olamaz. E. J. Sieyes
• Tanrı, hak ve adaletle idare edenleri sever. Kur’an-ı Kerim
• İnsanların çoğunda adalet sevgisi, adaletsizlik korkusu yüzünden vardır.La Rochefoucauld
• İnsancıl olmadıkça adil olamazsın.Vauvenerguas
• Aptallar, akıllılardan pek az şey öğrenirler; ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler. Cato
• Başlamak, yarı bitirmektir. Horatius

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Eyl 22

Adalete Örnek…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Meşhur İslam hukukçusu Ubey b. Kâb’la, Halife Hz. Ömer arasında bir dava vardır, ikisi de haklı oldukları kanaatindedirler. Ubey b. Kâb Medine kadısı Zeyd b. Sabit’e müracaat ederek “Halifeden davacıyım, davamıza bak ve kimin haklı olduğunu ayırt et!” diyor. Bu müracaat üzerine kadı Zeyd b. Sabit bir davetiyeyle Halife Hz. Ömer’i mahkemeye çağırıyor ve “Hakkında şikâyet var! Kur’an namına seni mahkemeye çağırıyorum!” hitabında bulunuyor Müminlerin Halifesi Hz. Ömer(ra) davetiyeyi alır almaz hemen yola düşüyor; Kur’an namına çağırıldığı mahkemeye giriyor. Halifeyi gören Zeyd b. Sabit “Ya Emire’l Mü’minîn! Buyurun, şu yakınıma gelin!” diyor. Bu davete halife hiddetleniyor.”Bana yakında yer gösterişini tarafgirliğinin ilk alameti olarak kabul ediyorum! Kur’an namına hükmeden hâkimin vazifesi halifeye hürmet değil, Kur’an’ın emrine riayettir! Kuran’ın emriyse, hâkimin huzurunda halifeyle her hangi bir şahsın asla farklı olmadığıdır. Sen ise beni davacının bulunduğu yere değil de, kendi yanına çağırıyorsun! Bu ne hal?” Halifenin bu derece hiddet ve gazabına rağmen hakim Zeyd b. Sabit gayet sakin ve mütebessim “Anlatayım ya Emire’l Mü’minîn!” diyor: “Sana yakınımda yer gösterişim, tarafını tutacağımdan dolayı değildir. Çünkü Allah’a ve ahret gününe imanı tam bir hakimin taraf tutmasına imkan yoktur. Seni yakınıma şunun için çağırdım. Vereceğim hükümlerin ahrette beni mahcup etmemesi için azami derecede dikkatli olmaya mecburum. Bunun için de ifade alırken şikayet edileni en yakınıma çağırıyorum, suallerime cevap verirken göz ucuyla da hareketlerini yakından takip edeyim de suçlu haleti ruhaniye sinde olup olmadığını daha sağlam tespit edeyim, maksadım budur!” Bu cevaptan çok memnun olan halife ellerini kaldırarak “Ya Rabbi! Görüyorsun ya! Ne ben halifeyim diye hususi bir muamele istiyorum, ne de senin kitabınla hükmedenler halifeden korkarak iltimas etmek düşüncesi taşıyorlar; hâkimlerine baskı yapan devlet reislerinden olmadığım için sana ne kadar hamdüsenalar etsem azdır!” Ve şu hadis-i şerifi okuyor: “İnsanlarda iki sınıf var ki, onlar iyi olursa bütün insanlar iyi olur; onlar kötü olursa bütün insanlar kötü olurlar. Onlar da âlimlerle amirlerdir.”

 

Posted in Hikayeler | Adalete Örnek… için yorumlar kapalı
Eyl 21

Bayrak Bir Milletin Onurudur.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Geçtiğimiz günlerde ve daha önceleri BDP’lileri kışkırtıyor diye Türk Bayrağı’nı her yerden indirmeye alışan iktidar yandaşları bu davranışlarını alışkanlık haline getirmiş gibiler.
Ancak bayrağın bir milletin bağımsızlığının işareti olmasının yanı sıra, şerefi, şanı, onuru olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Zira Türk Bayrağına, Türk Milletine saldıranlar, O Türklerin vatanında yaşadıklarını asla unutmasınlar. Trükler sabırlı millettir. Sabreder. Sabrı biterse de önünde herhangi bir engelin durması mümkün değildir.

 

Yaşanmış bir hikâyenin bayrağın önemini anlamanıza vesile olmasını dilerim.

 

Bundan yıllar önce İZMİR, 15 Mayıs 1919’da başlayan Yunan işgalinden 9 Eylül 1922’de kurtuldu. 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Yunan ordusunu yenerek zafer kazanan Türk ordusu, 1 Eylül’de “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini alınca, Afyon Cephesinden Ege’ye, Akdeniz’e, Marmara’ya ulaştı. 9 Eylül sabahı İzmir’e ilk önce atlı birlikler girdi. Vilayet Konağı’na Türk Bayrağını çeken ise Yüzbaşı Şerafettin (İzmir) Bey oldu. 9 Eylül’de ikindi vakti Belkahve’deki gözetleme yerine gelen Mustafa Kemal Paşa, geceyi o zamanki adı Nif olan Kemalpaşa’daki Başkomutanlık Karargâhı’nda geçirdi. İzmir’e 10 Eylül sabahı hareket ederek, önce Vilayet Konağı’na ardından Karşıyaka’ya geçti. Mustafa Kemal Paşa, Karşıyaka’da İplikçizade Köşkü’nde konaklayacaktı. Önünde toplananları selamladıktan sonra köşke yönelen Mustafa Kemal Paşa, geçeceği yere boylu boyunca serilen Yunan Bayrağını fark etti. Bayrağın neden yerde olduğunu sorunca, Mustafa Kemal Paşa’yı karşılayanlar, “Yunan Kralı Konstantin’in 1921’de İzmir’e geldiğinde bu köşkte ağırlandığını, kralın içeriye yere serilen Türk Bayrağını çiğneyerek girdiğini” anlattılar. Fakat Mustafa Kemal Paşa, “Yunan Kralı hata etmiş. Çünkü bayrak bir milletin onurudur. Ben bu hatayı tekrarlamam” diyerek, bayrağı kaldırttı.

 

Posted in Gündem | Bayrak Bir Milletin Onurudur. için yorumlar kapalı
Eyl 20

Sıradaki Ülke…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
17.5.2012 tarihli 17..5.2012 Yeniçağ Gazetesindeki köşesinde Arslan BULUT İngiliz Financial Times gazetesi, 15 Şubat 2012 tarihinde yayınladığı bir yoruma dikkat çekiyor. “Türk dış politikasının yeniden ABD ile aynı eksene oturduğunu vurgulayan Daniel Dombey imzalı yazıda, Türkiye dış politikasının ABD ve Batılı devletlerin dış politikasıyla birkaç yıl öncesine göre çok daha uyumlu olduğu fikri işleniyordu.”diye yazıyor.
Oysa Türkiye, Amerika eksenine yıllar öncesinde girmişti.
– “1991’deki George Bush ve Turgut Özal’ın Camp David zirvesi öncesinde, ABD’nin yeni Orta Doğu planını desteklemesi karşılığında, Türkiye’ye Körfez ülkelerinin 5 milyar dolar yardım yapması kararlaştırıldı ve Çekiç Güç davet edilerek Kürt devletinin temeli atıldı.
– Kraliçe’nin İstanbul gezisinden sonra 2008’in Ekim’i ile 2009’un Mart’ı arasında, Türkiye’ye 16,9 milyar dolar kayıt dışı para girdi. Buckingham Sarayı’ndaki Abdullah Gül-Kraliçe Elizabeth zirvesiyle birlikte 2011’de Türkiye’ye giren kaynağı belirsiz para girişi 12.5 milyar doları buldu.
– Türkiye, bu paralar karşılığında Libya’nın işgal edilmesi ve Suriye’de muhaliflerin silahlandırılması ihalesini mi aldı? Türkiye, bu para ile boyunduruk altına mı alındı?” diye sormaktadır.

 

Yine Arslan Bulut’un 28.08.2012 tarihindeki Yeniçağ Gazetesindeki “Türkiye’yi imha etme mutabakatı!” adlı yazısında

 

“Amerikalı tarihçi Webster Tarpley, “ABD ve İngiltere, biliyorlar ki, Suriye ile çatışmanın geri tepkisi, modern Türkiye’yi imha edebilir. Türkiye tepki göstermeli, kazanacağı bir şey yok, kaybedebileceği çok şey var. Erdoğan ve Davutoğlu’nun psikolojisinden korkuyorum, özünde, Obama tarafından oyuna getirildiler” dediğini belirtiyor.

 

Bütün bu olanlara rağmen demokratik çözüm diye iddiada bulunanların büyük çoğunluğu terör örgütünün hamisidirler. Caniye “gerilla” diyen her fert teröristtir.

 

Asıl son hedefin İran ve Türkiye olduğu açık saçik belli olduğu halde Türk Milletini hala Suriye ve İran ile oyalamaya çalışıyorlar.
Posted in Yazılarım | Sıradaki Ülke… için yorumlar kapalı
Eyl 18

Oku!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
OKU!

 

Bu gün okul açılıyor
Oku, yavrum oku
Bol bol bilgi saçılıyor
Oku, yavrum oku

 

Bu dünya da gülmek için
Cahilliği silmek için
Bilmek, bilmek, bilmek için
Oku, yavrum oku

 

Aklın dolsun, filen değil
Takdir gelsin, hilen değil
Sürünenler bilen değil
Oku, yavrum oku

 

Dağı, taşı aşmak için
Çağlayarak taşmak için
Bilgiye ulaşmak için
Oku, yavrum oku

 

Dilde şiir olacaksan
Dünyada pir olacaksan
Her şeyde bir olacaksan
Oku, yavrum oku

 

Posted in Şiirlerim | Oku! için yorumlar kapalı