Oca 12

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Türkler öyle bir millettir ki; Hayatta bir tane bile kalsa devlet kurup intikamını alır.”  Adolf Hitler

 

* “Bir devleti yıkmanın yolu, ordusunu içinden ve dışından çökermekten geçer.”  M.Ö. 6. Yüzyılda  Çinli General  Stratejist Sumn Tzu

 

* M.S. 16. Yüzyılda İtalyan Makyavel de Prens’ine şöyle der: “Rakibin şövalyelerini ya elde et ya da bertaraf et!..”

 

* “Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır.”  Daniel De Foe

 

*“Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı”.      Martin Niemöller

 

*Cellâdına âşık olanlar, onun ipiyle asılırlar

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 11

Korkuları Yenmek, Korkularla Başedebilmek!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Korku çok çabuk çığırından çıkabilen bir duygu. Uzmanların verdiği bilgiye göre bilinen 400 korku türü bulunuyor. Bunların en yaygın olanları kapalı yerde kalma korkusu (klostorofobi) ve açık yerde kalma korkusu (agorafobi). Ayrıca çiçekten saç teline kadar birçok nesneye karşı duyulan korkular da söz konusu.
Stres,panik ve korku gibi ruhsal durumlar bedensel sıkıntılara da dönüşebiliyor. Örneğin stres, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları açısından önemli bir risk faktörü oluşturuyor. Hatta son araştırmalar stresin, beyindeki dengeyi bozarak depresyona yol açabildiğini de gösteriyor.

 

Korkuyla yaşanmaz

 

Ancak, endişemiz büyük…

 

Uzmanlar bunlara dikkat etmemizi öneriyorlar.
-Ortada var olan problemi kabul edin. Çaresiz durmayıp çözüm için çaba harcayın.
-Sıkıntınızın kayna-ğına inip, çözümler üretmeye çalışın.
-Kesinlikle yalnız başınıza endişelenmeyin. Kaygılarınızı çevrenizle paylaşın.
-Sıkıntılarınızla ilgili veriler toplayın. Bilgi noksanlığı endişeyi arttırır.
-Sürekli suçlayarak, küserek, ağlayarak, felaket tellallığı yaparak sorunun çözü-lemeyeceğini bilin.
-Geçmişe takılıp kalmayın, ne yaptığınızı değil, neler yapabileceğinizi düşünün. Unutmayalım ki, endişe yarının kederini yok etmez.

 

Şu anda yaşanan korkular nasıl giderilebilir. Korkuları giderecek olanların korkularımızı artırdığına şahit oluyoruz. Geç kalınmadan uzman bir psikiyatri gerekiyor…
Posted in Yazılarım | Korkuları Yenmek, Korkularla Başedebilmek! için yorumlar kapalı
Oca 10

“Ruhuna el Fatiha!”

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Düğüm attılar üstüne düğümün
Farkına varmadılar öldüğümün
Bir daha halini  sordum köyümün
Dediler ki; “ruhuna el Fatiha!”

 

Buna çok üzüldüm , çok kafa yordum
Böyle perişanlık beklemiyordum
Bir ara çiftçinin işini sordum
Dediler ki; “ruhuna el Fatiha!”

 

Kahroldum, esnafa ümit bağladım
Şok oldum, şaşırdım,  gönül dağladım
“Esnaf öldü” sözü duydum ağladım
Dediler ki; “ruhuna el Fatiha!”

 

Hiç kalmamış halkta dayanacak can
Herkes kan ağlıyor içten içe kan
İşçi, memur geldi aklıma o an
Dediler ki; “ruhuna el Fatiha!”

 

Duyunca bunları bittim, tükendim
Bu vatana kan ve can veren bendim
“La havle” çekerek siniri yendim
Dediler ki; “hepsine el Fatiha!”
Posted in Şiirlerim | “Ruhuna el Fatiha!” için yorumlar kapalı
Oca 10

Fransa’nın Fransızlığı…3

 

 

 

 

 

 

 

 

Ayşe Filiz Avşar bir Fransızlıktan daha bahsediyor. Paris Metrosu’nda bir Türk hamile bir Fransız kadına yer vermek için ayağa kalkıyor. Fransız hemen oturmuyor, Türk’e şu soruyu soruyor:

“- Bana niye yer veriyorsunuz?”
Türk cevap veriyor:
“- Ben bir Türküm. Bizim ülkemizde yaşlı insanlara ve hamile kadınlara yer verilir…
İşte Fransız kadının cevabı:
“- Siz, SİZ’de değil, BİZ’desiniz. Oturmuyorum!
 
 
* Hasan DEMİR Yeniçağ

 

Posted in Gündem | Fransa’nın Fransızlığı…3 için yorumlar kapalı
Oca 10

“Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış.Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları.
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. “Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor” demiş aslanlardan birisi. “Evet” diye tasdik etmiş diğerleri.
“Nereye gideriz” diye düşünürlerken “Bir dakika” diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan.
“Hayır” demiş, “Hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.”
İnanmamış kimse ona ama “Haydi bir şans verelim ne çıkar” diye düşünmüşler.
Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına. Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini.
Topal aslan “Saygıdeğer öküz efendiler” diye başlamış lafa:
“Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden… Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz. Bunların hepsi sarı öküzün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!”
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı benekli öküz “Olmaz” demiş ama kimseye dinletememiş sözünü.
Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Diğerleri üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki! Bütün sürünün selameti için bir öküz. Gerekliymiş bu.
Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış. Huzur içinde geçer olmuş günleri. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra.”Acıktık !” demişler
Topal aslan boz öküzün yanına giderek “Selam !” diye girmiş söze:
“Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Yalnız buraya bunu söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var!..”
“Nedir?” demiş boz öküz merakla.
“Şu sizin uzun kuyruklu öküz” demiş topal aslan ve devam etmiş:
“Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün.”
Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de “Verelim gitsin” demişler…
İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. Dışlamışlar uzun kuyruğu sürüden.
Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar, alabildiğince güçlenmişler.
Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler.
Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. “Verin bize şu öküzü sonra karışmayız” derlermiş sadece.
Zavallı öküzlerin “Hayır” diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer can veriyorlarmış aslanların pençesinde. Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona.
“Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?” diye sormuş biri boz öküze. “Biz” demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, “Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!.”
Posted in Hikayeler | “Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!.” için yorumlar kapalı
Oca 09

Bu Nasıl Ülke

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nasreddin Hoca, bir kış günü köye gitmek için yola çıkar. Her taraf buz tutmuştur. Birden çevresini köpekler sarar. Taş almak için eğilir. Ama hangi taşa el atsıysa bir türlü yerinden kıpırdatamaz. Köpeklere bakarak elini açar;
-“Ey Allah’ım bu nasıl ülke? Taşları bağlayıp köpekleri salmışlar.”
Posted in Fıkralar | Bu Nasıl Ülke için yorumlar kapalı
Oca 09

Beni evde bekleyen inek değil!

  

 
 
 
 

 

Bir gün aslanla öküz beraber takılıp eğleniyorlarmış,

 

Aslan saate bakmış:
– Oooo çok geç olmuş, benim gitmem gerek demiş.

 

Öküz:
– Otur işte daha yeni geldik biraz takılır gideriz demiş.

 

Aslan:
– Yok, ben kalkayım demiş evde hanım merak eder şimdi,

 

Öküz:
– Sen ki koskoca ormanların kralısın bütün hayvanlar senden korkar,
sende hanımdan mı korkuyorsun?

 

Aslan cevabı patlatmış:
– Beni evde bekleyende bir aslan, senin ki gibi inek değil.
Posted in Fıkralar | Beni evde bekleyen inek değil! için yorumlar kapalı
Oca 08

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Efendiler büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, hıncını, kinini bu ülkenin üstüne çektik. Biz Panislamizm yapmadık, belki yapıyoruz, yapacağız dedik yine öldürelim dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Efendiler dünyaya korku ve telaş veren dava bundan ibarettir. Biz böyle, yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar üzerinde konuşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskısını artırmaktansa, doğal ve yasal duruma dönelim”.  Mustafa Kemal Atatürk

 

* “Daha deniz daha müren / Gün tuğ olsun gök kurıkan”
    Türk felsefesinde güneş bayrak, gök çadırdır!              Oğuz Kağan

 

* “Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet
    Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten.”          (N.Kemâl)
 
* “Demokrasi, arka planındaki bir tek şartla başlar. Milli birlik… Milli birlik, demokratikleşmenin diğer bütün evrelerinden önce gelmelidir.” Özetle, milli birliğin olmadığı yerlerde demokrasi bir fanteziden ibarettir.”  Dankward Rustow

 

* “Birden fazla milletin barındığı bir ülkede hür müesseseleri yaşatmak hemen hemen imkânsızdır. Aralarında dayanışma bulunmayan insanlar, özellikle de farklı dillerde okuyor ve konuşuyor ise işleyen temsil mekanizmaları için gerekli kamuoyu birliği sağlanamaz.”    J. Stuart Mill
 
*“Türkiye, bilimin nâkile, İslam’ın şekile, tesettürün de kâküle indirgendiği bir ülkedir.”

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 07

Yorum Sizin!

* “Çınarın dalı nerenize battı.” Osman Baydemir Diyarbakır Belediye Başkanı     
* “Bu toprakların adı Kürdistan, bu halkın adı da Kürt halkıdır. Bugün ülke bölünmüştür. Artık emin oldum” BDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:

 

* “Yeni anayasada Kürtler için bireysel haklardan söz ediyorlar. Biz bireyler olmadığımızı, millet olduğumuzu söylüyoruz. Bir millette olması gereken hakları istiyoruz…/… Bazı Kürtler özerklik istiyor. 20 milyon Kürt’ten kaç tanesi özerklik talebinde bulunuyor. Bana kalırsa Kürtler kendi kaderlerini kendileri tayin etmeliler. Kürtler için referandum yapılsın”. Leyla Zana

 

*“Sakın ha oraya gitmeyin. Herkesin üzerinde silah var” Hasip Kaplan

 

Yukarıdaki sözlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen tehdit edenler TBMM’de…  Devletin bütün imkanlarından yararlanmaya devam etmektedirler.
 
 
 
 
 
 
Anayasanın 117. maddesi “Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; der.
Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı’nın  imzasıyla 700 bin kişilik Türk Silahlı Kuvvetlerine Genel Kurmay Başkanı olarak atanan ve 2 yıl Genel Kurmay Başkanı olarak  devletin üst kademesinde bulunanlarla  ülkenin güvenliği için Millî Güvenlik Kurulu’nda karar alan İlker BAŞBUĞ Paşa görevdeyken terör örgütü kurmakla suçlanmıyor ama emekli olduktan sonra terör örgütü kurmaktan dolayı tutuklanıyor.
En az iki yıl MGK’nda  ‘birlikte çalıştıklarını’ söyleyenler ne oluyor…

 

Yorum saygıdeğer okuyucularındır.
Posted in Gündem | Yorum Sizin! için yorumlar kapalı
Oca 07

Adaleti Sağlamayan Kadılar

 

 

 

 

 

 

 

Osmanlı İmparatorluğu’nda Yıldırım Beyazıt zamanında saraya gelen sekiz-on kişi Yıldırım Beyazıt Han’a kadıların rüşvetsiz iş görmediğini, parayı sayanın, altını verenin davayı kazandığını “yoksula hak kalmadı padişahım” diyorlardı. Yoksul musun şamar oğlanısın padişahım, bağışla bizi bu lafımız bile azınadır diyenler artmıştı. “Biz seni biliriz, sana adalet demiş bel bağlamışız. Adaletin bu ise sana bel bağlayanın durumu nicedir. Tanrı bilsin” dediler.
Bu sözlerden sıkılan Yıldırım Beyazıt Han, Sadrazam Ali Paşa’ya “Üç ya da dört gün içinde kadıların tamamı Bursa’ya çağrıla” diye emir verir.
Vakit gelince; “Tamam mıdır Ali Paşa? Kadılarımız tam tekmil Bursa’ya gelmiş midir? Gelmediyse gelmemeye sebep nedir? Ali Paşa:
“Gelmişlerdir Sultanım!” diye cevap verir. Yıldırım Beyazıt Han:
“Yahşi!” diye karşılık verir. “Bu gün hemen şimdi Alboyacılar çarşısındaki konağa doldurulacaklar. Konak sağlam gözetlene, sağlam kilitlene, bir kaçan olmaya! Yarın kuşluk vakti Adaleti sağlamak için han yakıla!” diye emir verir.
Yıldırım Beyazıt Han’ı fikrinden vazgeçirmek kolay değildir. Kimse buna cesaret edemez. Fakat kadıların günahsız bir şekilde yanmasını da istememektedirler. Konu en sonunda Yıldırım Beyazıt Han’ın soytarısına kadar ulaşır. Padişahı güldürmeye çalışan soytarı Yıldırım Beyazıt Han’ı kadıların yakılması fikrinden vazgeçirir ve kadıları yanmaktan kurtarır.

 

Posted in Hikayeler | Adaleti Sağlamayan Kadılar için yorumlar kapalı