Eyl 11

Mehmetçik!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kanımız, canımız, gözümüz bizim
Bu vatan peteği, baldır Mehmetçik!
Gökte dalgalanır özümüz bizim
Üstünde Ay-Yıldız, aldır Mehmetçik!
 
Mehmetçik tarihte altından yaprak
Vatandır kanıyla sulanan toprak
Yüce bir göreve tâbi olarak
Yalnız bir Allah’a(cc) kuldur Mehmetçik!
 
Peygamber dilinden övgüyle gelen
Haksızlığın çelik zırhını delen
İnsanları Hak’tan emanet bilen
Ve şefkatle saran koldur Mehmetçik!
 
Gerçek kahramanlık karakter onda
Cesaret, merhamet doğuştan kanda
Devlerin açtığı sunî tufanda
Dünyayı kurtaran saldır Mehmetçik!
 
Şehitlik verilmiş arşın katında
Bütün âlem Mehmetçiğin farkında
Dünya denen ihtiyarın sırtında
Yünden ve ipekten şaldır Mehmetçik!
 
Karınca ezilse gönlü üzülen
Nurdan bir ışıktır kalbe süzülen
Zalimin zulmünden sinen, ezilen
Mazlumun tuttuğu daldır Mehmetçik!
 
Çakallar yok olur duyunca sesi
Vatan, millet, bayrak tek sermayesi
Gaziliktir, şehitliktir gayesi
Cennette en güzel güldür Mehmetçik!
 
Kanımız, canımız, gözümüz bizim
Bu vatan peteği baldır Mehmetçik!
Gökte dalgalanır özümüz bizim
Üstünde Ay-Yıldız, aldır Mehmetçik!
20.01.1994

 

 

Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 11

Cengiz Han (Temuçin)

 

Tarihte bir karıncanın koskoca Moğol İmparatoru Cengiz Han’a (Temuçin) müthiş bir ders verdiği bilinmektedir.
Temuçun’in ordusu, bir savaşta, güçlü bir düşman saldırısı karşısında dağılır, bozguna uğrar. O arada Temuçin da kaçarak terkedilmiş bir ahıra saklanır.
Orada umudunu yitirmiş, bitik bir halde gizlenirken, bir karıncanın mısır veya buğdağ tanesini dik bir duvarın diğer yanına taşımak üzere hamaratça çalışmasını ibretle seyreder.
Mısır veya buğday tanesi karıncadan büyüktür. Karınca taneyi duvarın üstünden aşırmaya çalışır. Bu çalışmayı  tam altmış dokuz kere tekrarlar. Ve altmış dokuz kez geriye düşer. Temuçin karıncanın bu azmini bir bir sayar.
Başarma azminden hiç şaşmayan karınca, yetmişinci denemesinde başarır ve taneyi duvarın öteki tarafına aşırır.

Karıncadan dersini alan Temuçin, o an nara atarak ayağa kalkar. Ordusunu tekrar toparlar. Düşmanın üstüne gider, onları yener ve sonra Cengiz Han adını alır.

Posted in Hikayeler | Leave a comment
Eyl 08

Rübailer

Yüce Dağlar Dumansız Olmaz

İnsan bu tasasız ve gamsız olmaz
Yaşanan bir ömür amansız olmaz
Gördük şahit olduk mütemadiyen
Yüce dağların başı dumansız olmaz
10.08.1994
 
 

 

 

 

Adalet Kaf Dağında

Kanun, tüzük, yönerge
Ağızlarda lafta imiş
Ciltlenmiş hep altın kaplı
Dizi, dizi rafta imiş
 
Hayallere dalamadım
Hayattan tat alamadım
Çok aradım bulamadım
Adalet taaa.. Kaf da imiş
06.09.1994
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 08

Hırsız!

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Köyün birine hırsız dadanmış. Hırsız özellikle ayakkabılara meraklıymış. Cemaat camiye girip namaza durunca bulduğu ayakkabıları torbasına doldurup kayboluyormuş.
Sonunda köylü pusuya yatmış, hırsızı, torbası elinde kıskıvrak yakalamış. Köy heyeti toplanmış. Hırsıza ne ceza vereceklerini tartışmışlar. Birisi bir öneri getirmiş.
-En iyisi imam yapıp önümüze geçirmek. Böylece gözümüzün önünde olur, hırsızlık yapamaz…
Köylünün aklı bu işe yatmış, adamı imam yapmışlar…
Aradan yıllar geçmiş. Gurbete çıkan bir köylü dönüşte hırsız imamın neler yaptığını, hırsızlığın bitip bitmediğini sormuş. Demişler ki:
-Herif imamlığa devam ediyor, hırsızlık yapmıyor…
-Demek sorun çözümlendi?
-Yok canım… Birkaç adam tuttu. Hırsızlığı onlara yaptırıyor. Kendisi de “Hırsızlık günahtır, sakın çalmayın” diye vaaz veriyor…

Posted in Fıkralar | Leave a comment
Eyl 07

Altın Güzelliğini Soldurma

 

 

 

 

 

 

 

 

Her an sabırlı ol köpürme, taşma
Bir anlık hevesle yanılıp şaşma
Sen, sen ol, sakın ha haddini aşma
Yaprağını, dalını yoldurma güzel!
Altın güzelliğini soldurma güzel!
 
Fitneyi kalbinden çıkar at sana
Mutluluğu sevgi ile tat sana
Güzelliğe, sevgileri kat sana
Yaprağını, dalını yoldurma güzel!
Altın güzelliğini soldurma güzel!
 
Çıkar şu gönlünden sahte ilahı
Dürüstlük her çağın altın silahı
Çekemem diyorsan ah ile vah-ı
Yaprağını, dalını yoldurma güzel!
Altın güzelliğini soldurma güzel!
 
Edepsizlik kokmuş, sası değil mi?
Kin, tüm gönüllerin pası değil mi?
Ahlâk, güzelliğin hası değil mi?
Yaprağını, dalını yoldurma güzel!
Altın güzelliğini soldurma güzel!
 
28.02.2007
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 07

Ahmed Rüstem Bey

ABD’deyken Beyaz Saray ziyaretinde, yerde serili ay yıldızlı halıyı görünce sinirlenen Ahmet Rüstem Bey, “Bu yere serdiğiniz ve çiğnenmesini istediğiniz halı, benim ülkemin onurudur. Üzerinde dini inancımızın, hem de bayrağımızın ay yıldızı var. Onun yeri ayakların altı değil, ellerin erişemeyeceği yükseklerdedir. Bu halı buradan kaldırılmadıkça sarayınıza adım atmam mümkün olmayacaktır” demiştir.
 
ATATÜRK’Ü DÜELLOYA ÇAĞIRIR
Bir gün yemek sırasında, yemeğin ortasında sigarasını erken yaktığı için Atatürk tarafından uyarılan Ahmed Rüstem Bey masadan kalkar. Arkasından Atatürk’ü düelloya çağırır. Araya dostların girmesiyle yatıştırılırlar. Ancak Ahmed Bey sadece masayı değil, TBMM ve Türkiye’yi terk eder.
Posted in Hikayeler | Leave a comment
Eyl 05

Eşek, Yine Eşek, Adam Olmadı!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
En lüks mağazadan kıyafet aldım
Adam olsun diye kurslara saldım
Boş yere aldanıp hülyaya daldım
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Eşekçe davranır hırpalanırdı
Ünlü kişilerden çoğu tanırdı
Tam ümitlendiğim anda anırdı
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Ahırdan çıkardım, saraya kattım
Yularını alıp kravat taktım
Tereyağı, süt ve bal ile baktım
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Modern cihazlarla eğittim onu
Döktürdüm üstüne her tür losyonu
Neye varacak ki sıpanın sonu
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
12.03.1991
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Eyl 05

Yeni bir semerci gönder Allah’ım

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Köyün birinde, sırtları kanlı yaralarla dolan eşekler, “İyi semer yapamıyor” diye sürekli semerciden şikayet ediyorlarmış.
Bakmışlar ki şikayetlerin karşılığı yok, son çare olarak bir meydanda toplanıp, “Yeni bir semerci gönder Allah’ım” diye dua etmeye başlamışlar.
Bir gün duaları kabul olmuş, köydeki semerci ölmüş, yerine yeni bir semerci gelmiş.
Eşekler, bayram etmişler. Ne var ki yeni semerci biraz acemi imiş, yaptığı semerler eşeklerin sırtında daha fazla yara açmaya başlamış.
Eşekler, yine meydanda toplanıp, ‘yeni bir semercinin’ gelmesi için dua etmişler.
Çok geçmeden mevcut semerci köyden ayrılmış, yerine başka bir semerci gelmiş.
Eşekler yine çok sevinmişler. Ama çok geçmeden yeni semercinin de ‘çok farklı’ olmadığını, semerlerin daha kalitesizleştiğini, yaralarının ise kötüleştiğini anlamışlar.
Eşekler, her seferinde yeni bir semerci göndermesi için Allah’a dua etmişler.
Bir semerci gitmiş, diğer semerci gelmiş.
Nihayet bir gün kafalarına dank eden eşekler, ‘semerciden kurtulmak’ yerine “Eşeklikten kurtulmak’ için dua etmeye başlamışlar. ***

Tecrübe sahibi atalarımız boşuna dememişler:
– “Sen eşşek olmaya niyet ettikten sonra sırtına semer vuran çoook olur.”

 
*21.06.2011 İsrafil K.KUMBASAR Yeniçağ
Posted in Hikayeler | Leave a comment
Eyl 05

Biz devletimizi uyanık zannederdik

 
 
Kadının birinin evi soyulmuş. Yalvara yakara konuyu padişaha kadar götürmüş. Padişah kadına sormuş:
– “Be kadın bu kadar derin bir uykuya nasıl daldınız da hırsızı duymadınız?”
–  “Padişahım, biz devletimizi uyanık zannederdik de ondan bu kadar derin uykuya daldık. Merak etmeyin artık böyle uyumayız.”
Posted in Fıkralar | Leave a comment
Eyl 04

Babamdan Öğütler (1)

Hiçbir şeye karıştırmayın hile
Maddeyi yoğurun hep mana ile
Ekmeğin, yoğurdun, insanın bile
Mayasını iyi çal dedi babam
 
Çilesiz hiç hedeflere erilmez
Biliyorsun, yaylar, oksuz gerilmez
Zararlı olana değer verilmez
Arıyı sevdiren bal dedi babam
 
Bilgisiz olursan kalırsın atıl
Sen de âlimlerle sohbete katıl
En büyük servettir insanda akıl
Her an deryasına dal dedi babam
 
Davranışlarına dikkat et yeter
Sorumsuzluk seni boşluğa iter
Şan, şöhret, arkadaş, para, pul biter
Bunlar, başa gelen hal dedi babam
 
Beyinsizler gelir bela ararsa!
Dedim, başım dönse, ufkum kararsa!
Kudurmuşlar ya çevremi sararsa!
Köpeği susturan yal dedi babam
 19.8.1994
 
Posted in Şiirlerim | Leave a comment