Nis 25

BAKANLIKLARIN ADLARI

BAKANLIKLARIN ADLARI

En çok Okyanusya’nın bakanlıklarına ve bakanlıkların adlarına bayıldım. Mesela güvenlik işlerinin yürütüldüğü, eldeki bol hapishaneyi ve polis ordusunu idare eden bir bakanlık var. Romanın önde gelen karakterlerinden Winston, bu bakanlığın mimarisinin “en korkutucu” olduğunu söylüyor “Binanın tek penceresi yoktu… Resmî işiniz yoksa o binaya girmeniz imkânsızdı. Resmî işle bile dikenli tel dolu engellerden, çelik kapılardan ve gizlenmiş makineli tüfek yuvalarından geçilerek girilirdi. Binanın dış engellerine çıkan sokaklarda goril suratlı, siyah üniformalı gardiyanlar, ellerindeki mafsallı copları sallayarak volta atarlardı.” Bakanlığın adı ne biliyor musunuz, “Sevgi Bakanlığı”. Yenisöz’de her şey kısaltıldığı için Miniluv deniyor. Türkçede “Sevbak” olabilir. Diğer bazı bakanlıkların adları da şöyle: Minitrue, Minipax, ve Miniplenty. Sırasıyla Gerçek Bakanlığı (Gerbak), Barış Bakanlığı (Barbak) ve Bolluk Bakanlığı (Bolbak).

Cennete giden yol

Bakanlıkların görevlerini sayayım. Sevgi Bakanlığı, Sevbak anlaşıldı. Bir cins içişleri bakanlığı ama “reel sosyalizm”deki gibi. Barbak, Barış Bakanlığı, diğer ülkelerdeki Harp Bakanlığı’na karşılık geliyor. Gidişatı hissetmişsinizdir. Tersine bir dünya bu yeni dünya. Barış savaş demek, sevgi işkence… Bolluk Bakanlığı diğer ülkelerdeki maliye, ekonomi bakanlıklarına karşılık gelebilir. Mesela bizim ekonomi bakanlıkları ile TÜİK’i birleştirip Ucbak, Ucuzluk Bakanlığı yapabilirdi Orwell. Ya bizim Adalet Bakanlığı, o ülkede Adbak olurdu ve bence adı gayet uygundur, öylece kalırdı. Adbak ve Sevbak insanların hayatlarına en yakından dokunan iki bakanlık olur 1984’te.

Gerçek Bakanlığı, Gerbak’ı en sona bıraktım. Bu teşkilat, insanları nasıl bir cennette yaşadıklarına ikna etmekle görevli. Kahramanımız Wilson Smith de burada çalışıyor. Bu yeni ülke kurulmadan önce halkın nasıl kötü şartlarda yaşadığını, bu yeni düzenle birlikte hayatın nasıl çok daha iyi olduğunu, gelecekte de tam bir cennete dönüşeceğini anlatan metinler hazırlıyorlar.

Gerçek kontrolü

Geçmiş nasıl kötüydü, yeni rejim ne kadar iyi, gelecek nasıl cennet olacak… Formülü oturtmak için önce geçmişi ayarlamak gerekiyor. Görevli memurların imdadına Yenisöz ve partinin rehberliği yetişiyor: “Parti sloganı şöyle söylüyordu, ‘Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder ve bugünü kontrol eden geçmişi kontrol eder.’ Anlamak zor. İsterseniz bir daha okuyun. Anlayacaksınız.” Orwell devam ediyor: “Ve geçmiş, doğası gereği değiştirilebilir olsa da, aslında hiç değiştirilmedi. Bugün gerçek olan ezelde de ebette de gerçekti. Aslında çok basit. Bütün yapmanız gereken, hafızanızı yenmek. Hafızanıza karşı bir dizi zafer kazanmak. Yenisöz’ün ‘Çiftdüşün’ünde bu kavramın adı, ‘Gerçek Kontrolü’”

George Orwell’i, 1984’ü (Geleceğe Dönüş gibi değil mi?) bir tarafa bırakıp günümüze dönersek… Eskiden buzdolabı mı vardı? Ya televizyon? Yeni Türkiye bu! Pe Ke Ke barış, demokrasi ve hukuk ister. İktidar da demokraside ama illa hukukta ezelden ebede zirvedir. “Yok daha neler!” diyorsanız “Gerçek Kontrolü”nüzde bir bozukluk var demektir. Sevgi Bakanlığı sabaha karşı kapınızı çalmadan kendinizi düzeltin, hafızanızı yenin. Ağabey sizi gözetliyor!

Alıntı: İskender Öksüz

Posted in Gündem | BAKANLIKLARIN ADLARI için yorumlar kapalı
Nis 24

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

24 Nisan:

1800 – Dünyanın en büyük kütüphanesi olan Kongre Kütüphanesi kuruldu.

1877 – RusyaEflak ve Boğdan‘a girerek Osmanlı’lara savaş açtı, böylece 93 Harbi olarak anılan Osmanlı-Rus savaşı başlamış oldu.

1916 – Patrick Pearse önderliğindeki gizli milliyetçi örgüt Dublin‘de İngiliz egemenliğine karşı Paskalya Ayaklanması‘nı başlattı.

1955 – Endonezya‘da düzenlenen Bandung Konferansı sona erdi.

2005 – Soyuz TMA-5 yeryüzüne döndü.

Daniel Defoe (Ö. 1731)

Marie Taglioni (Ö. 1884)

Shirley MacLaine (D. 1934)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Nis 24

23 NİSAN

23 NİSAN

Düşmanları çeviren

Seldir 23 Nisan

Esareti deviren

Yeldir 23 Nisan

* * *

Hürriyetle açacak

Mis kokular saçacak

Çağlara ulaşacak

Güldür 23 Nisan

* * *

Düşmanın kovulduğu

Vatanın durulduğu

Birliğin kurulduğu

Eldir 23 Nisan

* * *

Özgürlüğe özenen

Sevgi ile bezenen

Hürriyete uzanan

Daldır 23 Nisan

* * *

Devlerin barıştığı

Ülkünün karıştığı

Dünyanın konuştuğu

Dildir 23 Nisan

* * *

Türkiye, yurdun adı

Atatürk’tür üstadı

Milletin ağız tadı

Baldır 23 Nisan

* * *

Candır erkekli, kızlı

Yüreklerde yaldızlı

Hilal ile yıldızlı

Al’dır 23 Nisan

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | 23 NİSAN için yorumlar kapalı
Nis 23

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

23 NisanTürkiye ve KKTC‘de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

1661 – İngiltereİskoçya ve İrlanda kralı II. CharlesWestminster Abbey‘de taç giydi.

1920 – Türkiye Büyük Millet MeclisiTürk Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara‘da kuruldu.

1967 – Sovyetler Birliği Soyuz uzay aracının ilk misyonu Soyuz 1Baykonur Uzay Üssü‘nden fırlatıldı.

1997 – Cezayir‘de Ömeriye Katliamı gerçekleşti: 42 sivil öldürüldü.

2005 – İlk YouTube videosu olan Me at the zoo sitede paylaşıldı.

William Shakespeare (Ö. 1616)

Bertil Ohlin (D. 1899)

Boris Yeltsin (Ö. 2007)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Nis 23

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde ve onun “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” öngörüsüyle yaşatılan bağımsızlık mücadelesi, 23 Nisan 1920’de Cuma günü Ankara’da, Anadolu’nun dört bir yanını kuşatan bir dirilişin müjdecisiydi.

Türkiye’nin vatan ufkundan berrak ışıklarını yüce milletimize gösterdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 105. Yıldönümüne ulaşmanın onuruyla, heyecanıyla, kavuşmuş olduğumuz bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı daha sevinç ve coşkuyla kutluyoruz.

Bu diriliş ruhu, vatan, millet ve bayrak sevgisi, bağımsızlık aşkı Türk Milletini Cumhuriyetle şahlandırdı. Kuvayı Milliye’nin bütün zorluklara rağmen yürüttüğü Millî Mücadele toplu vuran yüreklerin verdiği Kurtuluş Savaşıydı, Ulusal Egemenlikti.

23 Nisan bizim için esaret altına alınmak istenen Bozkurttun esareti kabul etmeyişi ve can pahasına, kan pahasına yapılan en azimli direnişidir. Bir milletin varoluşunun anıtıdır 23 Nisan. Bu uğurda canını feda eden kanını döken bütün şehit ve gazilerimize allah’tan rahmet dilerim

Hür iradesiyle zafere ve başarıya inanmış, bağımsızlık tutkusuyla gönülleri tutuşmuş yüce Türk milleti; birlik ve beraberlik içinde büyük güçlüklerin üstesinden gelerek bütün dünyaya örnek olmuştur.

Sevinç ve gururla kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sevgiye, barışa, dostluğa, kardeşliğe, açılan aydınlık ve büyük bir gelecek vadeden geleceğimizin teminatı çocuklarımıza en büyük bir armağandır.

Bu sevgi ve güven ile dünyanın ilk ve yegâne çocuk bayramı olarak tarihe geçen, millet egemenliğine dayanan, demokrasinin ve Türk Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı gün olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın bütün dünya çocukları içinde  kutlu olmasını diliyorum…

Posted in Yazılarım | 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Nis 22

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

22 NisanDünya Günü

1453 – İstanbul kuşatması sırasında 72 parça kadırga karadan yürütülerek Haliç’e indirildi.

1529 – İspanyol İmparatorluğu ile Portekiz Krallığı arasında Zaragoza Barış Antlaşması imzalandı.

1809 – Beşinci Koalisyon Savaşı‘nın bir parçası olan Eckmühl Muharebesi sona erdi.

1915 – I. Dünya Savaşı sırasında İkinci Ypres Muharebesi başladı.

2008 – Radara yakalanmama teknolojisiyle geliştirilmiş ilk hava aracı olan F-117 NighthawkABD Hava Kuvvetleri tarafından hizmetten çıkarıldı.

Petronius Maximus (Ö. 455)

I. Isabel (D. 1451)

Vladimir Lenin (D. 1870)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Nis 22

NEREYE KADAR YAMALI SİYASET? (K.Ş)

NEREYE KADAR YAMALI SİYASET? (K.Ş)

Atatürk’ün bağımsızlık düşkünlüğü, ileri görüşlülüğü ve Türk ulusuna duyduğu güven sayesinde genç Cumhuriyet onlarca askerî ve sivil fabrika ile ayağa kalkacak gücü kendinde bulabilmişti. Sanayiden tarıma, her alanda, modernleşme ve planlı gelişim Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin aydınlık olması için elzemdi ve bu yüzden de hayata geçirildi. Artık Türk ulusu muhtaç ve hizmetkar olmayacak; üretecek, gelişecek, kendi vatanında “Efendi” olacaktı. Bu ülkü doğrultusunda bir yandan ülkemiz dışa bağımlı olmayıp kendi tarımı ve sanayii ile kendine yetebilecekti, öte yandan ise geleceğimiz için atılan her adımda birlik ve beraberliğimiz pekişecekti.

Topraklarımızın verimliliği, insan gücümüz ve coğrafyamızın sağladıkları sayesinde sayısız alanda kendi kendine yetebilecek potansiyele sahibiz. Jeopolitik konumumuz gereği ise bu bir zorunluluktur. Cumhuriyetimizin ilanından beri bölgemizde, bölgemize yakın ve uluslararası boyutlarda gelişen krizleri bertaraf edecek bir potansiyel ile bu günlere geldik. Yıllarca “babalar gibi satılan” kazanımlarımızın son damlaları ile geçirdiğimiz bu günlerimiz, yamayarak günü kurtarmaya çalışmanın uzun vadede ne denli tehlikeli olduğunu gözler önüne sermiştir. Dünya ortalamasında gıda fiyatları düşerken bile enflasyona yenilmekte, birçok kalemde dışa bağımlı hâle gelmiş bulunmaktayız. Atatürk’ün idealinde kurulan cumhuriyetimiz, işte tam olarak bu günlerin gelmemesi adına kalkınma planlarını yapmış; bir ulusu önce yok oluştan kurtarıp, ardından geleceğe güvenle bakabilmesi adına umut olmuştur.

Bir ulusun, tüm zorluklara ve yokluklara rağmen ortak bir gelecek kurabilme adına verdiği bunca mücadeleyi babalar gibi peşkeş çekmek, muhtemelen, işlenebilecek en büyük suçlardan biridir. Bunca zamandır dayatılan bu politikalar, Türk ulusunun bağımlı hâle getirilmesi için dizayn edilmiş projelerin ürünüdür. Tarımda kendi kendine ve başka ülkelere yetebilen 7 ülkeden biri iken bugün halkımız fahiş fiyatlara, tarım ilaçlarından dolayı ihraç edildiği ülkelerden geri gönderilen ürünlere ulaşmaya çabalamaktadır. Keza hayvancılık da aynı kaderi paylaşmaktadır ve halka verilen müjde ithal etin getirileceğidir. Bunca yıldır yamayarak yürütülmüş politikalardan Türk ulusu tam olarak ne kazanmıştır?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerleri, döneminin çok ilerisinde bir aydınlanmayı içinde barındırıyordu. Yıllardır yapılan kara propagandaların aksine, cumhuriyetimizin temel yapı taşı olan ilke ve devrimler Batı özentisi değil, aksine binlerce yıllık birikimin modern çağa uyarak insancıl bir devlet yönetiminin tesis edilmesiydi. Hızlı hareket ederek hukukun evrensel anlayışının Türkiye’ye transfer edilmesinde hiçbir beis bulunmuyordu. İşleyen bir sisteme ihtiyaç duyuldu ve en iyi şekilde hayata geçirilmesine gayret edildi. Fransız Devrimi öncesinde, De Guignes ve Voltaire tarafından yazılan eserlerde Tuğrul Bey’in Selçuklu’ya getirdiği laiklik anlayışının benimsenmesi gerektiği belirtilmişti. Mustafa Kemal Atatürk de aynı ataları gibi, laiklik anlayışını Cumhuriyet’e armağan etti. Karşı devrimciler, bütün bu ilke ve devrimlerin Türk kültürüne ve tarihine aykırı olduğunu, üstümüze yamandığını iddia ederek yıllarca kara propagandada bulundular. Hâlbuki “kısa günün kârı” anlayışı ve yamama politikaları hep karşı devrimcilere verilen Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma projesinin ürünleriydi. Etkili ve istikrarlı politikalardan vazgeçip, bir günün diğerini tutmadığı politikalarla ilerlediğimiz bu yol artık köstebek çukurları ile dolmuştur ve yama siyaset sonuç vermemektedir.

Alıntı: Selçuk Erenerol

Posted in Gündem | NEREYE KADAR YAMALI SİYASET? (K.Ş) için yorumlar kapalı
Nis 21

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

21 Nisan:

1960 – BrasíliaBrezilya‘nın başkenti oldu.

1967 – Yunanistan‘da Yeoryos Papadopulos liderliğindeki Albaylar Cuntası yönetime el koydu.

1975 – Vietnam SavaşıGüney Vietnam devlet başkanı Nguyen Van ThieuSaygon‘u terketti.

2003 – Irak‘taki Saddam Hüseyin iktidarının yıkılmasından sonra Geçici Koalisyon Yönetimi idareyi ele aldı.

2021 – Endonezya Donanması denizaltısı NanggalaBali‘nin kuzeyinde battı.

VII. Henry (Ö. 1509)

Max Weber (D. 1864)

Anthony Quinn (D. 1915)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Nis 21

İNSANIN DEĞERİ

İNSANIN DEĞERİ

Kötü kediler gibi evlatlarını yiyip, boğan bir ülkeyiz. Türkiye’de insan olmak yahut yurttaş olmak zor. Siyasal iktidarların davranışlarına, heva ve heveslerine göre insanın değeri değişiyor. İktidar işine geldiğinde özgürlük alanlarını kısıtlayabiliyor.

Halihazırdaki gelişmelere bakıldığında siyasal akılın, kendi insanını tüketmekten, yok etmekten yorulmadığı görülüyor.

Hatırlayalım.

12 Eylül öncesi binlerce genç insanımızı kayıp ettik.

FETÖ meselesi bir başka garabet.

Bölücülük ve terör sebebiyle çok insan kaybımız oldu.

Sınavlarda üstün başarı gösterenleri mülakatlarda eledik. Hak gaspını mantığa büründüren iktidar, kendini haklı göstermeğe devam etti.

Depremlere bakın. Bilimsel ölçütlere ve bilimin gereklerine uymak yerine, çıkara, torpile, adam kayırmaya dayalı inşaatlar yaptırdık, sürecinin sonunda binlerce insan kaybı yaşadık.

Daha iki hafta önce Bolu’da Kartalkaya’da bir otel yandı ve 78 can yok yere hayatını kayıp etti.

Sebep?

Uluslararası normlara, bilimsel ölçütlere, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir yönetim sistemi, işletme yönetim felsefesi geliştiremediğimiz için.

Başka?

Kayırma, kollama, bizden, sizden diye yatırımlara izin verdiğimiz için.

Bu sebepledir ki ölümlerin nedeni açıklanamayacak kadar zor değil, çok basit.

İşletmecinin mantığı şu: Masrafız çok kazanayım da kime ne olursa olsun.

İşte bu, insanın değeri meselesidir.

Sorulması gereken soru şudur: Sadece devleti yönetenlerin değil, her bir yurttaşın gözünde insanın değeri nedir? Buna bakmak lazım. Çünkü devleti yönetenler de bu toplumdan birileridir. Dolayısı ile asıl mesele, kültürün insana bakışı ve insana verdiği değerdir. Maalesef bu alan sorunludur. Geçtiğimiz ay Sırbistan’da öğrenciler ve halk sokaklara döküldü.

Neden?

15 kişinin hayatını kayıp ettiği bir tren kazası yüzünden. Cumhurbaşkanı Vucviç ve belediye başkanının istifasını istediler. Sonuç da aldılar.

İşte bu fark; kültürün insana, olaylara, gerçekliğe bakışıdır.

Bir de bize bakın.

Depremde 50 binden fazla insan öldü.

Sonra ne oldu?

Kerameti büyük hocalar; “Depremi veren Allah’tır” deyip suçu Allah’a yükledi. “Bizi sınıyor” diyenler oldu. İktidar, kadere boyun eğmemiz gerektiğini söyledi. Onlar da dolaylı yoldan sorumluluğu üzerinden atıp, Hak Teala’ya yüklediler.

Halbuki yıkılan binalara ruhsatı Hak Teala vermedi. İnşaat planları onun onayından geçmedi. İzinsiz yapılara affı o getirmedi. Ancak kulları tarafından fatura ona kesildi. Bu durum da dini öğretinin sorunlu olduğunu gösteriyor.

Kısaca insanın değeri önemsiz.

“Allah’tan gelene ne diyelim. Ölenlere rahmet dileyelim” deyip geçtiler.

Mağdurlar hak arayışına başladı. Davlar açıldı. Mahkemeler henüz kimseyi mutlu edemedi. Binlerce insan öldü ama değeri yokmuş gibi davranılıyor.

Geldiğimiz noktada konutlara kim neden ve nasıl izin verdi hiçbirimiz öğrenemedik. Sorumlulardan insan hayatını hiçe saydıkları için ceza alan kamu görevlilerine, siyaset adamlarına şahit olamadık. Halbuki seçim uğruna izinsiz yapılaşmaya getirilen “İmar affını” bir çeşit inşaat hatalarını ve kusurlarını değilmiş gibi yok saymaktı.

Sözü tekrarlıyorum belki ama, işte bu insanın değeri sorunudur.

Yakın geçmişte de benzerleri oldu. Maden facialarını hatırlayalım. Dünyanın her yerinde çeşitli ülkeler maden çıkarıyor. Gelişmişinden gelişmemişine kadar hiçbir ülkede bizdeki gibi insan hayatı hiçe sayılmıyor. Olaylardan ders çıkarıp önlem alınmıyor. Alınmadığı gibi sorumlular yargıdan kaçırılıyor. Tüm bu olaylarda zamanında görevini doğru yapıp önlem almayanlara kim ne cezası verdi?

Kimseye hak ettiği ceza verilmedi.

Öyle ise sorumluluk bilincini de sorgulamak zorundayız.

İnsanın değeri, toprağın, ormanların, çevrenin, coğrafyanın değeri bu olaylardan bağımsız değil.

Hatırlayalım: Kaz Dağlarını talan ettiler.

Sadece ormanlar değil, hayvanlar da zarar gördü. Anadolu’nun pek çok yerinde, köylüler ağaçlara sarıldı. “Suyumuza, toprağımıza, zeytinimize zarar verdirmeyiz” dediler.

Sonunda ne oldu?

İktidar karşılarına, halkın evlatlarından devşirdiği kolluk gücünü dikti.

İkide bir lafa “medeniyetimiz, medeniyetimiz” diye başlayanların sözünü ettikleri medeniyette insanın değeri hiç yoktur.

Alıntı: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | İNSANIN DEĞERİ için yorumlar kapalı
Nis 20

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

20 Nisan:

1809 – Beşinci Koalisyon Savaşı‘nda Abensberg Muharebesi gerçekleşti.

1933 – İstanbul‘da Razgrad Olayları başladı.

1972 – Apollo 16Ay‘a iniş yaptı.

2006 – Han Myeong-sookGüney Kore‘nin ilk kadın başbakanı olarak göreve başladı.

2010 – Deepwater Horizon sondaj kulesi, Meksika Körfezi‘nde patlayarak altı ay sürecek bir petrol sızıntısı başlattı.

Papa V. Clemens (Ö. 1314)

Adolf Hitler (D. 1889)

Ferdinand Braun (Ö. 1918)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı