May 30

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

30 Mayıs:

1381 – İngiltere‘de Wat Tyler Ayaklanması başladı.

1431 – Büyücülük suçlaması ile yargılanan Jeanne d’Arc yakılarak öldürüldü.

1876 – 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz tahttan indirildi.

1913 – Birinci Balkan Savaşı sona erdi.

1925 – 30 Mayıs Olayı gerçekleşti ve bu olay o güne değin Çin‘de gerçekleşmiş olan en büyük yabancı karşıtı gösteri oldu.

Voltaire (Ö. 1778)

Mihail Bakunin (D. 1814)

Boris Pasternak (Ö. 1960)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 30

KAHRAMANGÜLEK

KAHRAMANGÜLEK

* * *

Eğilmez dik başı, bükülmez dizi

Her yanda kahraman, yiğit, mert, izi

Andırır üstünde gökler denizi

Yüce Toroslar’ın Hanısın Gülek

* * *

Bütün zorluklara göğüs geren sen

Gülek Boğazı’yla geçit veren sen

Bilgelik, yiğitlik ilmi deren sen

Yurdun gururusun, şanısın Gülek

* * *

Çamın kokusudur başı döndüren

Her an düşmanlığı, kini söndüren

Bütün gönüllerde derdi dindiren

Ruhların sultanı, tınısın Gülek

* * *

Başkadır baharın, başkadır yazın

Zirveye koşturur sevgide hazın

Zaferle anılır o Karboğazın

Yiğit Toroslar’ın canısın Gülek

* * *

Bir yayla havası mevcut huyunda

Zemzemin tadı var bil ki suyunda

Eşsiz kahramanlık senin soyunda

Asil Türk ırkının kanısın Gülek

* * *

Mazlum gönüllerin ah-ı da sensin

Mehtabın, yıldızın mah-ı da sensin

Yörede yaylanın şahı da sensin

Akıl şafağının tanısın Gülek

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | KAHRAMANGÜLEK için yorumlar kapalı
May 29

HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI

HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI

Padişah 2. Murat zamanında Anadolu’nun en meşhur din âlimi Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri idi. Fatih’in Hocası Akşemsettin de onun öğrencileri arasında bulunuyordu.

Halk arasında yüzyıllardan beri anlatılan rivayete göre Hacı Bayram-ı Velî Edirne’de Padişah 2. Murat’ı ziyaret ettiği sırada Şehzade Mehmet, henüz küçücük bir bebekti. Padişahla Hacı Bayram-ı Velî sohbet ederlerken padişah bir ara ona hitaben: “İstanbul’u almak istiyorum ve Cenab-ı Hak’tan daima bunu niyaz ediyorum. Lâkin biz günahkâr kullardan çok sizin gibi Allah’a yakın bulunanların duası makbuldür. Duanızı esirgemeyin” dedi.

Hacı Bayram-ı Velî bir süre düşündükten sonra: “Hünkârım, bu şehri siz alamayacaksınız. Belki ben de göremeyeceğim. İstanbul’un fethi, beşikteki Şehzade ile bizim Ak Hoca’ya nasip olacak.” dedi.

Hacı Bayram-ı Velî, bunu söylerken, beşikte sallanan Şehzade Mehmet ile Akşemsettin’i işaret etmişti. Bu sözden sonra Sultan 2. Murat bir daha İstanbul’u kuşatmaya kalkışmadı. Ancak, oğlu Mehmet’i sık sık fetih için teşvikten geri durmadı.” (1)

Peygamber Efendimizin “İstanbul elbette fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır o kumandan. Ne güzel askerdir o asker.” Hadis-i Şeriflerinde buyurdukları fethi gerçekleştirmek için pek çok İslâm kumandanı İstanbul’u kuşatmıştı. Allah Rasûlü’nün en yakınlarından biri olan Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri 80 küsur yaşında iki sefer İstanbul’a sefer etmiş, burada şehîden vefat etmiştir. Yani “biz yeterince Allâh’ın dînine hizmet ettik, artık bir kenara çekilelim, başkaları cihâd etsin.” dememiştir. Son nefesine kadar, Allah Rasûlü’nün mesajını, tebliğini, dâvetini gönüllere ulaştırmak için büyük bir îman gayreti içinde olmuştur.Osmanlılar zamanında da Yıldırım Beyazıt dört defa, Musa Çelebi ve 2. Murat birer defa fetih teşebbüsünde bulunmuşlardı. Ancak bu şeref 2. Mehmet’e nasip oldu ve 2. Mehmet İstanbul’u fethederek Fatih ünvanını aldı ve adını Fatih Sultan Mehmet yaptı. Hükümdarlık hayatını savaş boylarında geçiren, çağ açıp çağ kapatarak dünya tarihine yön veren, Bizans İmparatorluğu’nun bin yıllık tarihini sona erdiren 1432 doğumlu, 2. Murat ve Hüma Hatun’un “Ya ben Bizans’ı alırım. Ya da Bizans beni.” diyen oğullarına 21 yaşında bu şeref nasip oldu. Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481’de Gebze’de vefat ettiğinde 49 yaşındaydı. Cesur, soğukkanlı, bilgili, birkaç dil bilen, güzel sanatlara ve ilme değer veren Fatih, aynı zamanda da şairdi.

29 Mayıs 1453, yıkılmaz denilen Bizans surlarının yıkıldığı, dünya tarihinde eşi olmayan büyük bir Türk zaferidir. Fatih Sultan Mehmet’i, “Allah’ım bu bayrağı buradan indirtme.” diye sancağı Bizans burçlarına dikip şehit olan Ulubatlı Hasan’ı, fethin şehitlerini, fethin isimsiz kahramanlarını rahmetle anıyor ve yazımı Yahya Kemal’in şu cümleleri ile bitiriyorum:

“İstanbul’un fethi ve fatihi olan millet tarafından kuruluşu hem birbirine bağlı hem de birbirlerinden ayrı iki bahistir. Beşeriyetin muhayyilesine bir büyü tesiriyle aksetmiş olan fetih, hâlâ tarihin başlıca bir vakası sayılır. O zamandan beri, devirler boyunca, kurulan Türk İstanbul ise gözleri en ziyade kamaştırmış ve gönüllere en ziyade yerleşmiş bir şehirdir. Türkiye Türklerinin yeryüzünde başka bir eseri olmasaydı; tek başına, yalnız bu eser şeref namına yeterdi.”

Kaynak: Mehmet Sayan

Kenan Şahbaz

www.kenanshabaz.com.tr

Posted in Yazılarım | HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI için yorumlar kapalı
May 29

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

29 Mayıs:

1453 – Fatih Sultan Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından İstanbul fethedildi.

1953 – Yeni Zelandalı dağcı Edmund Hillary ile Nepalli Tenzing Norgay, dünyanın en yüksek dağı olan Everest‘e çıkan ilk insanlar oldu.

1954 – Bilderberg Toplantıları‘nın ilki yapıldı.

1985 – Belçika‘nın başkenti Brüksel‘de oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçı öncesinde Heysel Faciası olarak bilinen olaylarda 39 kişi öldü, 600’den fazla kişi yaralandı.

1990 – Sovyetler Birliği‘nde, radikal reformcu Boris YeltsinRusya Yüksek Sovyeti Başkanı oldu.

Bartolomeu Dias (Ö. 1500)

Isaac Albéniz (D. 1860)

John F. Kennedy (D. 1917)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 29

TARİH ŞAHİTTİR

TARİH ŞAHİTTİR

En çok tartışılan konuların başında, Cumhuriyet kurulurken vatandaşlık tanımının “ırkçı” bir yaklaşımla anayasaya yazıldığı ve zorla herkesin TÜRK yapılmak istendiği anlatısıdır. Aslında temel mesele bu değildir. Anayasada vatandaşlığın TÜRK olarak tanınması hususu, amacından saptırılarak bölücülüğün ve siyasi İslamcılığın taraftar kazanmak için kullandıkları bir propagandadır.

Türklüğün anayasada yer almadığı Osmanlı’ya dönelim. Ne 1876 ve ne de II. Meşrutiyet anayasasında böyle bir tanımlama yoktur. Kısaca “IRKÇI” denilen kavramlar yer almaz. Ancak, Kürtçü-bölücü isyanlar 1823’ten sonra başlamıştır. Cumhuriyet kurulmazdan bir asır önce başlayan faaliyetler daha Birinci Dünya Savaşına gelmeden devam etmiştir.

Bu dönemlerde padişah halife de Osmanlı Medreseleri de mahkemelerdeki kadı efendiler de tam kadro görevdedir.

Kısacası kimseye kimlik dayatılmamıştır.

İşin en ilginç tarafı, siyasal İslamcıların şikâyet ettiği Kemalist düzen olmadan da tarikatlar, cemaatler devlete karşı baş kaldırıp isyan etmiş, ayrılıkçı Kürt aşiretleri ve başlarındaki ulema taifesi de.

Merkezi hükümete başkaldıranların başında Ravanduz “hükümdarı” olarak bilinen Mir Mehmet, geliyor. 1834’te bağımsızlık hareketi değilse de Osmanlı Devleti’ne ve “Osmanlı” vatandaşlığına isyan etmiştir.

Sonrasında Bedirhanlar gelir.

Bu aşiret ve beyleri Kürtçü hareketin temellerinin atılmasında önemlidir. Bunun dışında tarikatların ortaya koydukları eylem ve stratejilerdir. Hemen hepsinin kendini “Seyyit” (peygamber soyu” olarak ilan ettiği Barzinciler, Barzaniler ve Nihrililer, isyanlarıyla dış güçlerle yazışmaları ve bağlantıları ile sürecin bugüne gelmesinde alt yapı oluşturmuşlardır.

Barzaniler, Irak’ın Kuzeyinde hedefine özerk bir Kürdistan kurarak ulaşmıştır. Nihrililer (Şemdinlililer) ise hem Osmanlı’ya taraf görünmüşler ve hem de bölgedeki isyanları

desteklemişlerdir. Başlarındaki Şeyh Ubeydullah, Tebriz’deki İngiliz konsolosu Wiliam Abbot’a hükümetine duyurulmak için yazdığı mektupta şunları söylemektedir.

“Kürtlerin etnik töre, hatta din bakımından apayrı bir halk olduklarını” belirterek; “Kürdistan’ın bütün hükümdar ve ağaları, artık işlerin böyle Osmanlı ve İran (Kaçar) hükümetleri altında devam edemeyeceği ve mutlaka bir şeyler yapılması gerekeceği, bu durumun bir şeyler yapmaları ve durumu tahkik etmeleri için Avrupa hükümetlerine duyurulması hususunda müttefiktirler.”

Bu mektuptaki isteklerini o sıralar bölgede görev yapan Amerikan misyonerleri, Dr. Joseph Plump ve Dr. Cochran’a da anlatıyor.

Bu adam, bir taraftan Rus savaşında Osmanlı’ya yardıma gelirken diğer taraftan da isyanları yönetmiştir.

İşte tam bu noktada Cumhuriyet karşıtlarını ve propagandalarını ters yüz eden iki olguyu saptayabiliriz. Birincisi, Siyasi İslamcılar her seferinde Cumhuriyetin halifeliği kaldırarak ümmeti başsız bıraktığı iddiasından hareketle devletin ve toplumun birlik beraberliğinin bozulduğunu söylüyorlardı. Halbuki tarihsel olaylardan sadece Şeyh Ubeydullah isyanları bize gösteriyor ki, gerçekler onların anlattıkları gibi değil, tam tersi.

İkincisi de yine aynı şekilde Kürtçüler, yıllardır kendilerinin zorla TÜRK yapıldığını, anayasadaki vatandaşlık tanımı olmasaydı, asla devletle bir sorun yaşanmayacağını propaganda ediyordu.

Ama tarih öyle demiyor.

Anayasada TÜRK’ten eser olmadığı yıllarda da hacısı, hocası, şeyhi ve müridiyle Kürtçülüğün 1820’lerden itibaren devletle sürtüştüğünü kan döktüğünü, devlete karşı silah kullandığını gösteriyor.

Osmanlı’dan başlayarak, Şeyh Ubeydullah’ın mektubundan da anlaşılacağı gibi, kimi zaman Ruslarla, kimi zaman Amerika ve İngilizlerle, bir ara Fransızlarla sürekli temas halinde olduklarını, ihaneti, dış güçlerle İngilizlerle, içinde yürüttüklerini gösteriyor.

Bu sebeple “Cumhuriyet bizi zorla TÜRK yaptı. Asimile ediyor” palavrası tarihsel gerçekle bağdaşmıyor. Tam tersine Cumhuriyet, TÜRK’ü, tüm öteki etnik gruplarla eşitlemiştir. Aynı şekilde kendi kurduğu devletin sahibi haline getirmiştir.

Kaynak: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | TARİH ŞAHİTTİR için yorumlar kapalı
May 28

TARİHTE BUGÜN

28 MayısAzerbaycan‘da Bağımsızlık Günü (1918)

1830 – ABD Başkanı Andrew JacksonAmerikan Kızılderililerinin yurtlarından çıkarılıp sürülmelerine olanak tanıyan Kızılderili Tehcir Yasası‘nı imzaladı.

1871 – Paris Komünü düştü.

1930 – New York‘un önemli sembollerinden birisi olan Chrysler Binası‘nın yapımı tamamlandı.

1937 – Volkswagen otomobil firması kuruldu.

2013 – Türkiye‘de Gezi Parkı olayları başladı.

Louis Agassiz (D. 1807)

Anne Brontë  (Ö. 1849)

Bülent Ecevit (D. 1925)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 28

KARBOĞAZI ZAFERİ                                      

KARBOĞAZI ZAFERİ

  Osmanlı İmparatorluğuI. Dünya Savaşı‘nı kaybetmiş, ordusu Mondros Ateşkes Antlaşması‘yla silahsız bırakılmıştı. Osmanlı askerleri terhis edildi fakat Anadolu‘da işgale karşı direnmek için Kuvâ-yi Milliye birlikleri oluştu. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan 47 gün sonra Fransızlar antlaşmayı ihlal ederek 17 Aralık 1918 tarihinde Mersin‘i, Güneybatı tarafını ise İtalyanlar işgal etti.

Fransızlar Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz ile bağlantısını kesmek amacıyla Türk kuvvetlerinin yardım yolu olan Gülek Boğazı‘nı ilhak etmeye başladı. Gülek Boğazı’nın kontrol edilmeye çalışıldığını gören Kuvâ-yi Milliye kuvvetleri ve Fransızlar arasında çatışmalar başladı.

              Fransızlar Toros dağlarından geçen demiryolunu denetlemek için Pozantı‘da bir birlik konuşlandırmışlardı. ‘Pozantı Fransız Garnizon Komutanı’ “Verdün kahramanı” Binbaşı Menil’di. Bir bacağını Verdün’de kaybetmişti. Yardımcısı Georges Journois’di. (Journois daha sonra generalliğe kadar yükselecek ve İkinci Dünya savaşında çarpışacaktır.) Komutan Menil’in eşi ise Başhemşire olarak Pozantı güneyindeki Belemedik köyünde kurulmuş olan küçük sahra hastanesini yönetiyordu. Ancak Kuvai Milliye Pozantı’yı güneye bağlayan demiryolunu ele geçirince, Menil kuvvetleri kuşatılmış oldu ve Fransız kuvvetleri Adana Komutanı General Dufreux (Düfyo) emriyle uçaktan atılan pusulalarla Gülek Boğazı’nın tehlikeli olduğu, fakat Yayla Çukuru (Gülek), Namrun, Gözne üzerinden Mersin’e geçmesini, oradan Fransız gemilere alacaklarını bildirdiler. Bu emir üzerine Menil Pozantı’yı boşaltarak çekilmeye karar verdi. Sürpriz bir kaçış planlamıştı. Kaçış için 26 Mayıs 1920’yi 27 Mayıs 1920’ye bağlayan geceyi seçti. Fransız Taburu 9 subay, 696 er, 1 yaralı subay, 8 yaralı er, 4 süvari, 44 Rum ve Ermeni sivil, 39 Türk esirleri ile 10 ağır yaralıları olduğu halde Pozantı’dan ayrıldılar. Fransız taburunun bu yürüyüşü hızlı, sessiz gerçekleşiyordu Yanlarına Türkçe bilen Ermeni kılavuzları ile şoseyi takip ederek Tekir’e geldiler. Buradan Elmalı Boğazına doğru ilerlediler. Fakat yöredeki çobanlarla karşılaştılar. Bilgi almak, yol bulmak için yardım istediler. Binbaşı Menil’in aldığı bütün önlemlere boşa çıkmıştı. Çobanlık eden Kumcu Veli ve Yanık Hacca Güleklilere haber ulaştırmayı başardı. Genellikle Güleklilerden oluşan 44 kişiden 10 kişi artçı, geriye kalan 34 kişinin yarısı Kar Boğazı’nın Delmeli Mezarlık vadisinin batı kısmına, diğer yarısı doğu kısmına pusuya yattılar.

               28 Mayıs sabahı erken saatlerde pusuya yattıkları yerde sabırla Fransız kuvvetlerin gelmesini beklediler. Tamamı ateş hattına girmeden hiç kimse ateş etmedi. Bir atış sonrası çapraz ateş altına alınan yorgun Fransız kuvvetleri neye uğradıklarını şaşırdılar. Ağır silahlarını katırlara yükledikleri için ürken katırlar kaçınca hafif silahlarıyla kaldılar. Fransız kuvvetleri ağır kayıplar verdiler. Gülekliler Fransız kuvvetlerine teslim olma çağrısı yaptı. Türkçe bilen Ermeni tercüman Artin “Kumandan teslim olmayı kabul ediyor. Görüşme yapmak için içinizden rütbeli birisini ister” diye seslendi. O anda ateş kesildi.  Gülekli Kemal, yanında Fransızca bilen Albayrak müfrezesinden Besim Bey olduğu halde  Fransızların yanına kadar geldiler. Binbaşı Menil, yenilmişliğin ağırlığı acısıyla birlikte heyecanlı ve soğuk terler döküyordu.  Bir an için ayağa kalkarak “Olanları kabul ediyorum, içinizden rütbeli bir subay ile görüşmek, şartlarda anlaşmak isterim” dedi.  Kemal Bey, isteği kabul etti. Ancak rütbeli kumandanın  Panzin Çukurunda (Yayla Çukuru-Gülek) olduğunu orada görüşme yapılacağı üzerinde anlaşıldı. Gece saat 12.00’de  (28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece yarısı)  Panzın Çukurunda bir köy evinde kilimlerle düzenlenmiş bir salonda Fransız Binbaşı Menil, yanında Yüzbaşı Jousse ve tercümanı Artin olduğu halde  buluştular. Gelgez’deki pınar başında Türk’ün alicenaplığı ve hoşgörüsü ile karşılandılar. Sonra yer sofrası hazırlandı. Bulgur pilavı ayran, turşu ikramı yapıldı. Fransızlar zehirleniriz korkusuyla isteksiz davranınca önce     

             Güleklilerle birlikte komutanlar yemekten yediler. Bunu gören Fransız esirler de yemeklerden yemeğe başladılar.

            Daha sonra Çamalan Jandarma Komutanı Mehmet Tevfik ve Merkez Süvari Takım Komutanı Kemal ile aşağıdaki 10 maddeden oluşan anlaşmayı kabul ettiler.            

            1-Esirlerin hayatı ve bütün malları güvenlik altında bulundurulacak:

            2-Esirlerin iaşesi Türk hükümetine sağlanacak

            3-Esirlerin aileleri ile yapacakları mektuplaşmalara sansüre tabi tutulacak

            4-Esirlerin memleketlerinden gönderilen koliler muayeneden sonra esirlere verilecek

            5-Subaylar arasında milletler arası hukuka göre muamele yapılacak

            6-Hasta ve yaralılar Türk hastanelerinde tedavi altına alınacak

            7-Daha önce Belemedik’te esir alınan ve halen orada bulunan Bayan Menil, Fransız komutanına teslim edilecek

            8-Türk vatandaşı olduğu halde Fransızlarla işbirliği yapan Ermenilere kanunun emrettiği şekilde muamele yapılacak

            9-Binbaşı Menil’in kılıcı kendisinde bırakılacak

            10-Silah ve teçhizat teslimi yapıldıktan sonra tabur eratı kendisine gösterilen yerde istirahat edecek ve daha sonra hükümetçe gösterilen kamplara gönderilecek.

            Menil, özellikle Bu protokol kabul ettikten sonra Menil askerlerine hitaben şu konuşmayı yaptı:

“Fransız hükümetinin, bizim Pozantı’da mahsur bulunduğumuz sırada iki defa Kavaklı han şosesini bir defa da şimendifer hattını takiben göndermek istediği imdat kuvvetlerinin, Pozantı’ya ilerlemek için yaptığı taarruz muvaffak olamadı. Tayyare vasıtası ile gönderdikleri talimatta, Bizim kurtulabilmemizi kendi idaremize terk ederek,  Pozantı’dan huruç hareketi yapmamızı, gönderdikleri krokide gösterdikleri yolu takiben  Gülek, Namrun (Çamlıyayla), Gözne istikametine hareketle Mersin civarına varmamızı, Mersin civarına vardığımızda deniz toplarının himayesinde bizi içeri yani Mersin’e alabileceklerini ve şose yolunu katiyen takip etmememizi, çünkü Kavaklı han ile Çamalan arasında 15.000 kişilik Türk kuvvetleri bulunduğunu bildiriyordu. Biz de pusuya düşürüldüğümüz zamana kadar vazifemizi tamamen ve harfiyen yaptık. Ne yapalım ki talih bize yardım etmedi. Vazifenizi çok iyi ifa ettiğinizden dolayı hepinizin ellerinden sıkmak isterim. Fakat şimdi buna ne sizin ne de benim vaktim müsait değil. Yine de şerefli Türk ordusuna teslim olduğumuzdan dolayı müteselliyim. Hayatımız taht-ı emniyete alınmıştır.”

Ayrıca “Savaş hatırası kılıcımı almayın, askerlerimin de silahlarına dokunmayın” diyordu.  

Kılıcının kendisinde kalması ancak askerlerin savaş kuralları gereğince silahlarının alınacağı, güvenliklerinin sağlanacağı hususunda anlaşıldı. Hazırlanan  anlaşma şartlarını belirten yazılı kâğıt üzerine imzalar atıldı. 29 Ağustos 1920 Cumartesi günü Binbaşı Menil ve Fransız esirlerin silahlar teslim alındı.

             Karboğazı Baskını, Çukurova’nın kurtuluşunda bir dönüm noktasıdır. Ankara Anlaşması‘nın temelini oluşturması yönüyle çok önemlidir. Kesin Türk zaferiyle sonuçlanan çatışmada, Fransız kuvvetleri 200’ün üzerinde kayıp verdiler. 100’ü yaralı olmak üzere 650 er ve 1 Binbaşı 23 subay esir alındı. Fransız esirleri Bucaklı Hasan Ağa Bucak köyüne götürdü. Bu önemli başarılarının ardından olayın kahramanlarına Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Devamlı başarılarınızı tebrik eder, size ve kahraman Kuvâ-yi Milliyemize selam ve teşekkür ederim. ” telgrafı iletildi ve Karboğazı kahramanı Gülekliler tebrik edildi.

Posted in Gündem | KARBOĞAZI ZAFERİ                                       için yorumlar kapalı
May 27

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

27 Mayıs:

1703 – Rus Çarı I. PetroSankt-Peterburg şehrini kurdu.

1941 – Alman zırhlısı Bismarck, geminin İngiliz donanmasının eline geçmemesi için mürettebatı tarafından batırıldı.

1952 – Avrupa Savunma Birliği AntlaşmasıParis‘te imzalandı.

1958 – Amerikan F-4 Phantom II çok amaçlı avcı-bombardıman uçağı ilk uçuşunu yaptı.

1960 – 27 Mayıs DarbesiTürk Silahlı Kuvvetleri adına Millî Birlik Komitesi, Türkiye’de yönetimi üstlendi.

İbn Haldun (D. 1332)

Robert Koch (Ö. 1910)

Christopher Lee (D. 1922)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 27

OYUN İÇİN YARATILMADIK

OYUN İÇİN YARATILMADIK

Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;

“Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna.” dedi ve çocuğun başını okşadı.

Çocuk bakışlarını Behlül’e çevirdi ve;

“Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık.” dedi.

Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;

“Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık.” diye sordu.

Çocuk;

“Allahü teâlâyı bilmek ve O’na ibâdet etmek için.” dedi.

Behlül hazretleri;

“Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?” diye sordu.

Çocuk, Mü’minûn sûresinin 115. âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; “Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?”

Hazret-i Behlül tekrar;

“Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et.” dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.

Kendine geldiğinde çocuğa;

“Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?” diye sordu.

Çocuk da;

“Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem’in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum.” dedi.

Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.

Onlar;

“Tanımadın mı?” dediler.

Behlül;

“Hayır.” deyince, onlar;

“Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur.” dediler.

Behlül de; “Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi.” deyip oradan ayrıldı.

Posted in Fıkralar | OYUN İÇİN YARATILMADIK için yorumlar kapalı
May 26

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

26 Mayıs:

961 – II. OttoAlman Krallığı tahtına çıktı.

1894 – Rusya‘nın son çarı II. Nikolay taç giydi.

1938 – Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi (HUAC) ilk oturumunu yaptı.

1970 – Sovyetler Birliği yapımı Tupolev Tu-144 süpersonik uçağı, Mach 2 hızını aşabilen ilk ticari hava taşıt aracı oldu.

1972 – ABD ve SSCB arasında balistik füzelerin sınırlandırılması antlaşması imzalandı.

III. Mehmed (D. 1566)

Miles Davis (D. 1926)

Martin Heidegger (Ö. 1976)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı