Şub 12

HALK KİME İTİBAR EDER?

HALK KİME İTİBAR EDER?

Ünlü sosyal psikolog Prof. Dr. Erol Göngör’den:

“Geleneksel kültürde dinin çok büyük yeri olduğu için, münevverlerin en çok hücumuna uğrayan da din oldu. Türkiye’de halâ dindarlık bir kiminin münevver tabaka arasına girmesine büyük bir engel teşkil etmektedir, çünkü standart Türk münevverine göre din ancak geri kalmış halk kitlelerinin kültürünü temsil eder; münevverin vazifesi bu kültürün bir üyesi olmak değil, fakat onu ortadan kaldıramasa bile ıslah etmek, modernleştirmektir. Bu yüzden halk din­dar, münevver ise din reformcusudur. Halkın genel kanaatına göre Türk milleti dindar oldukça yükselmiş ve yücelmiş, dinden uzak kaldıkça da kudretini kaybetmiştir. Münevverin genel kanaatına göre ise Türk halkı dinin veya dinî liderlerin tesiri altında kaldığı müddetçe gerilemiştir. Standart Türk münevveri­ne göre, yüksek tahsil ve ihtisas yapmış bir insanın dindar olması imkânsızdır, dindar görünüyorsa bu onun nüfuz kazanmak ve halkı sömürmek istediği manâsına gelir.

Münevveri halktan ayıran sadece dinin inanç ve ibadetleri değil, aynı za­manda kaynağını büyük ölçüde dinden alan birçok tavırlar ve davranışlardır. Halk kültüründe ahlâkın kaynağı ve müeyyideleri esas itibariyle dine dayanır.”

(“Münevver” kelimesinin “aydın” karşılığı kullanıldığını biliyorsunuz.)

Prof. Dr. Erol Güngör’ün, “halk” ve “münevver” kavramları Mansur Yavaş’ta yerini buluyor, diyebiliriz. O, CHP içinde ayrı bir görüntü veriyor.

Bu “ayrı” görüntü, Mansur Yavaş’ı, halk nezdinde öne çıkarıyor.

Mahsur Yavaş’ın kamuoyu yoklamalarında, mevcut cumhurbaşkanının da önünde çıkması üzerinde önce partiyi yönetenlerin düşünmesi gerekir.

Anketlerde, soru, parti ayırmaksızın herkese soruluyor.

Seçimlerde de herkesten oy bekleniyor.

Önce bunun düşünülmesi gerekmez mi?!

Kaynak: Arslan Tekin

Posted in Gündem | HALK KİME İTİBAR EDER? için yorumlar kapalı
Şub 11

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

11 Şubat:

1945 – Yalta Konferansı sona erdi.

1959 – Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalandı.

1826 – University College London kuruldu.

1979 – Ayetullah Humeyni yanlıları, İran‘da yönetimi ele geçirdi.

2011 – Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, görevini orduya ve anayasa mahkemesine devrederek istifa etti.

Herakleios (Ö. 641)

Thomas Edison (D. 1847)

Whitney Houston (Ö. 2012)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Şub 11

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İskendername’de İskender’e “Rum papaklı Türk” diyen şair” Nizami Gencevi

* “Kâbe’nin Sultanı” gazelinde Muhammed Aleyhisselam’a “Arap bedenli Türk” diye hitap eder.” Nizami Gencevi

* “Sizi önce bir tas çorbaya muhtaç hale getirecekler, sonra bir tas çorba vererek oyunuzu isteyecekler.”

G. Orwell

* “Gerçek iktidar, insanlar üzerinde değil, yürekler üzerinde kurulur.” Şeyh Bedreddin

* “Dünya dillerinden Türkçeyi çıkarın konuşamazlar.” Prof. Dr. Osman Karatay

* “Tarihten Türkleri çıkarın geriye bir şey kalmaz.” Fritz Neumark

* “Memleket dayanışma içinde bir birliğe muhtaçtır. Bayağı politikacılıkla milleti parçalamak hainliktir.” M Kemal Atatürk

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 10

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

10 Şubat:

1763 – İngiltereFransa ve İspanya arasında Paris Antlaşması imzalandı: Yedi Yıl Savaşı sona erdi.

1840 – Kraliçe Victoria ile Prens AlbertSt. James Sarayı şapelinde evlendiler.

1909 – II. Abdülhamid tahttan indirildi.

1916 – Alman İmparatorluğu ile Birleşik Krallık arasında Dogger Bank Muharebesi gerçekleşti.

2015 – 3 kişinin katledildiği Chapel Hill saldırısı gerçekleşti.

Bertolt Brecht (D. 1898)

Candan Erçetin (D. 1963)

Arthur Miller (Ö. 2005)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Şub 10

BİZ ÇOK OKUYAN BİR MİLLETİZ!

BİZ ÇOK OKUYAN BİR MİLLETİZ!

Belki istenilen seviyede kitap okumayız ama birilerinin canına okuruz.

Sinirlenip öfkeleniverelim hemencecik belâ okuruz.

Daha da ötesi lanet okuruz.

Karşımızdakinin duygularını gözünden okuruz.

Üstümüze vazife değildir, hariçten gazel okuruz.

Korkmaz, çekinmez meydan okuruz.

Hiç olmazsa bildiğimizi okuruz. Bilmediğini okuyanlarımız bile mevcuttur.

Dua okuruz, çoğumuz anlamını bilmeden.

En çok da şu dördünü: 3 kulhuvallah 1 elham.

Ölen kişinin arkasından ‘rahmet oku’ruz.

Kötülükte, sonra gelenin önce geleni arattığı zamanda ‘rahmet okutmak’ durumu söz konusudur. Ki bu deyimin hikâyesi şöyledir: Vaktiyle hırsızın biri iyice hastalanmış. Artık öldü ölecek. Yönünü Allah’a dönmüş, başlamış dua etmeye: “Allah’ım dünyada nasibim hırsızlıktan imiş. Ne kazandıysam bu yolla kazandım. O kadar insanının hakkını yedim. Şimdi senin huzuruna bu kadar günahla nasıl çıkarım? Arkamdan beni hayırla anacak bir kişi bile kalmadı. Affet Allah’ım.”

Bu duruma çok üzülen adamın oğlu, babacım, demiş, “Sen hiç üzülme. Ben seni rahmetle andıracağım.”

Neyse, hırsız ölmüş. Evin geçim yükü çocuğa kalmış. Çocuk babasının mesleğini sürdürmeye kararlıymış. Başlamış hırsızlığa. Ne var ki babasının aksine bu çocuk girdiği evde iğneden ipliğe ne bulursa çalar odaları bomboş bırakırmış. O kadar ki gün gelmiş evleri soyulan insanlar şunu demeye başlamışlar: “Yahu bu çocuğun babası da hırsızdı. Allah rahmet eylesin, adam en azından ihtiyacı kadar çalıyordu. Ne bulursa alıp götürmüyordu. Bunun gibi arsız ve açgözlü değildi.”

Kültürümüzde okumak

Bir milletin manevî zenginliği kullandığı kelime ve kavram gruplarından anlaşılır. Aslına bakarsanız bu yönden epey de varlıklıyız.

Ele aldığımız mevzuda bize has kavramlara bile sahibiz.

‘Okuma Bayramı’mız, oku’nmuş şekerimiz var.

Ayrıca sadece insanımız değil hayvanımız bile okur. Adı kitap kurdudur.

Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kulağa küpe sözüdür: “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”

Onun altı oku’ndan biri inkılapçılıktır. Kabul edersiniz ki çağı yakalamak ve ötesine geçmek için yapılacak en önemli iş oku’mak ve devamında oku’nacak eserler bırakmaktır.

Güzel bir birlikteliğin adıdır: okur-yazar buluşmaları.

Okul sıralarında pek başaramasak da aşılanacak bir duygu durumudur: okuma sevgisi.

Kazandıramadığımız bu sevginin yeşereceği ilk yer okul değil, ailedir. Hatta ve hatta anne karnıdır.

Ülkemizde kaç anne çocuğuna, hamileyken kitap okuyor?

Kaç baba, çocuk emekleme dönemindeyken eşine şiirler söylüyor?

Ne kadar ebeveyn ortak bir okuma saati/günü belirleyip çocuğun öyküneceği tarzda kitapların içine gömülüyor?

Soruların işaret ettiği yere odaklanmak ve ellerimizi kitap sayfalarının arasına koymak şarttır.

Hz. Ali’nin anne ve babalara nasihatidir: “Çocuklarınızın yarın söz sahibi olmasını istiyorsanız, daha bugünden onlara iyi kitaplar hediye edin.”

Shakespeare için kitaplar kendisine yetecek kadar büyük bir krallıktır.

Konfüçyüs’ün duasıdır: “Tanrı’m, bana içi kitap dolu bir ev ile çiçek dolu bir bahçe ver.”

Dinimizin ilk emridir: İkra!

Meali, oku.

Pekâlâ, neyi oku?

Kitap da dâhil olmak üzere her şeyi; insanı, doğayı, dünyayı.

Bence okunması en mühim varlıklardan biri insandır. Çünkü o, ciltler dolusu bir kütüphanedir.

Tek bir yaratıcıdan da çıkmış olsa her insan eşsizdir. Oku’nmaya, izle’nmeye, dinle’nmeye layıktır.

Kitap okuma oranlarının düşük seyretmesi üzücü fakat beni asıl derinden etkileyen şey insan okuma oranlarımız.

Bu alanda istatistiklerin dibe vurduğu; hâlihazırda yaşadıklarımıza, ülke gündemine bakıldığında kolay bir şekilde anlaşılabilir. İlla bir istatistik kurumunun sayılarına bakmaya gerek yoktur.

Toplum olarak huzursuz hissettiğimiz mevcut hâlden uzaklaşmak için insanı merkeze alan, insanca düşünen, insana ve insanlığa sahip çıkan eylemlerde bulunmalıyız.

Not: Türkçede ‘-malı, -meli’ eki fiillere gelen bir çekim ekidir. İsmi de gereklilik kipidir. Fakat yukarıdaki cümlede gereklilik anlamı hafif kalacaktır. Cümleyi şöyle düzeltmek yerindedir: İnsana, insanca yönelişimiz insanlığın geleceği için bir zorunluluktur!

Türkiye’de 1964 yılından beri Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayan bir hafta kutlanır. Adı, Kütüphane Haftası’dır.

Yazımızın da bu haftaya denk gelmesi hasebiyle kapanışı şöyle yapalım: “Her kütüphane bir cezaevi kapatır.”

Kaynak: Doğukan Altıparmak

Posted in Gündem | BİZ ÇOK OKUYAN BİR MİLLETİZ! için yorumlar kapalı
Şub 09

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

9 Şubat:

474 – ZenoBizans imparatoru oldu.

1640 – IV. Murad‘ın ölümü üzerine Sultan İbrahim tahta çıktı.

1934 – Balkan Antantı imzalandı.

1969 – Boeing 747 ilk uçuşunu yaptı.

1971 – Apollo 14, üçüncü insanlı Ay yolculuğundan Dünya‘ya döndü.

Dostoyevski (Ö. 1881)

Thomas Bernhard (D. 1931)

Prenses Margaret (Ö. 2002)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Şub 09

YAŞANMIŞ BİR HİKÂYE

YAŞANMIŞ BİR HİKÂYE

1892 yılında Stanford Üniversitesi’nde 18 yaşında bir öğrenci okul harçlarını ödemekte zorlanıyordu. O bir yetimdi ve parayı nereden bulacağını bilemiyordu. Sonra, aklına oldukça parlak gibi görünen bir fikir geldi. O, ve tıpkı kendisi gibi zor durumda olan bir arkadaşı, eğitimleri için para toplamak amacıyla kampüste bir konser düzenlemeye karar verdiler.
Büyük piyanist Ignacy J. Paderewski’ye ulaştılar. Menajeri piyano resitali için 2000 dolar garantili ücret talep etti. Bir anlaşma yapıldı ve çocuklar konserin başarılı olması için çalışmaya başladılar.
Büyük gün geldi çattı… Ancak ne yazık ki yeterli bilet satmayı başaramamışlardı. Bilet satışından topladıkları para, yalnızca 1600 dolardı. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde Paderewski’ye gittiler ve durumlarını anlattılar.
Ona 1600 doların tamamını ve ayrıca kalan
400 dolarlık kısım için de, bir çek verdiler.
Çekin tutarını mümkün olan en kısa sürede ödeyeceklerine dair söz verdiler.
“Hayır” dedi Paderewski. “Bunu kabul edemem.” Çeki yırttı, 1600 doları iade etti ve iki çocuğa şunları söyledi: “İşte 1600 dolar. Lütfen yapmış olduğunuz harcamaları düşünüz.
Okul harçlarınız için ihtiyacınız olan parayı kendinize ayırın. Geriye kalan bir şey olursa bana verirsiniz.”
Çocuklar şaşırdılar ve ona bolca teşekkür ettiler. Bu küçük bir nezaket örneğiydi…
Ancak yapmış olduğu şey, Paderewski’nin harika bir insan olduğunu açıkça ortaya koydu.
Bir insan, neden tanımadığı iki kişiye yardım etsin ki?
Hepimiz hayatımızda buna benzer durumlarla karşılaşırız. Çoğumuz sadece “Onlara yardım etsem bana ne faydası olur?” diye düşünürüz. Gerçekten büyük insanlar ise şöyle düşünür:
“Eğer onlara yardım etmezsem onlara, ne olacak?”
Onlar bir şeyi, karşılığında bir şey bekleyerek yapmazlar. Bunu yaparlar, çünkü yapılacak doğru şeyin bu olduğunu düşünürler…
Aradan yıllar geçti… Paderewski daha sonra Polonya Başbakanı oldu. O büyük bir liderdi ama ne yazık ki Dünya Savaşı başladığında Polonya yerle bir oldu. Ülkesinde 1,5 milyondan fazla insan açlıktan ölmek üzereydi ve onları doyuracak para yoktu.
Paderewski yardım için nereye başvuracağını bilmiyordu. Yardım için ABD Gıda ve Yardım İdaresi’ne başvurdu. Daha sonra ABD Başkanı olacak olan Herbert Hoover adında bir adamın,
bu kurumun yetkilisi olduğunu duydu.
Resmi yazışmalar sonunda;
Hoover yardım etmeyi kabul etti ve açlık çeken Polonya halkını beslemek için, hızlı bir şekilde tonlarca gıda ve tahıl gönderildi…
Böylece, bir felaket önlenmiş oldu.
Paderewski rahatladı…
Hoover’la tanışmak ve ona şahsen teşekkür etmek için, onun karşısına çıkmaya karar verdi.
Görüşme günü Paderewski, bu asil hareketi için Hoover’a teşekkür etmeye başlayınca Hoover hemen araya girdi ve şöyle dedi:
“Bana teşekkür etmemelisiniz Sayın Başbakan. Bunu hatırlamıyor olabilirsiniz ama yıllar önce iki genç öğrencinin üniversiteye gitmesine yardım etmiştiniz.
İşte, o iki öğrenciden birisi bendim…”
Ne kadar tuhaftır ki Dünya,
hem bir cehennem,
hem de harika bir yer…
Bir söz vardır ya?
“Ne ekersen onu biçersin…”
İşte, tam da öyle…
Başkalarına elinizden geldiğince yardım edin!
Bunu yaparken siz,
hiç farkında bile olmasanız da, aslında
kendi kendinize de yardım etmiş olacaksınız.
Tanrı, başkaları için tohum eken bir kimseyi asla unutmaz…
Asla!
Doğada bulunan en güzel ve görkemli şeyler,
hiçbir karşılık almadan veren şeylerdir.
Nehirler kendi sularını içmez mesela;
Ağaçlar, kendi meyvelerini yemezler…
Güneş, kendisi için ısıtmaz…
Çiçekler de, kendileri için koku yaymazlar.
Başkaları için yaşayanlar, en güzel olanlardır.
Yaşamanın sırrı belki de burada yatıyor.

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | YAŞANMIŞ BİR HİKÂYE için yorumlar kapalı
Şub 08

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

8 Şubat:

421 – III. ConstantiusHonorius‘la birlikte müşterek Batı Roma imparatoru oldu.

1587 – Kraliçe I. Elizabeth‘e suikast planlamakla suçlanan İskoçya Kraliçesi Mary Stuart, kafası kesilerek idam edildi.

1935 – Milletvekili seçimlerindeTürk kadını ilk kez seçme seçilme hakkını kullandı, meclise 18 kadın milletvekili girdi.

1963 – Irak‘ta, Abdüsselam Arif‘in önderliğindekiBaasçı subaylar yönetimi ele geçirdi.

1974 – Amerikan uzay istasyonu Skylab, uzayda 84 gün geçirdikten sonra dünyaya döndü.

Hülâgû Han (Ö. 1265)

Jules Verne (D. 1828)

Cem Karaca (Ö. 2004)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Şub 08

DERTSİZ VAR MI?

DERTSİZ VAR MI BU DÜNYA’DA?

* * *

Arılar var bal derdinde

İnsanoğlu mal derdinde

İtler ise yal derdinde

Dertsiz var mı bu dünya’da?

* * *

Doğarken hep ağlıyoruz

Çıkar için çağlıyoruz

Yürekleri dağlıyoruz

Dertsiz var mı bu dünya’da?

* * *

Fırın hamur istiyor

Kürkçü samur istiyor

Çiftçi yağmur istiyor

Dertsiz var mı bu dünya’da?

* * *

Ne götürdü akıp giden

Bir kefeni takıp giden

Herbir yeri yakıp giden

Dertsiz var mı bu dünya’da?

* * *

Dağda kurtlar ulumakta

Bitkilerse kurumakta

Canlı, cansız çürümekte

Dertsiz var mı bu dünya’da?

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | DERTSİZ VAR MI? için yorumlar kapalı
Şub 07

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

7 Şubat:

1921 – Türkiye‘de, Resmî Gazete‘nin ilk sayısı yayımlandı.

1974 – Grenadaİngiltere‘den bağımsızlığını kazandı.

1992 – Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi ülkeler arasında, Avrupa Birliği‘ni oluşturan Maastricht Antlaşması imzalandı.

1995 – 11 Eylül saldırılarının baş mimarı olmakla suçlanan Remzi YusufPakistan‘da tutuklandı.

1999 – II. AbdullahÜrdün kralı oldu.

Thomas More (D. 1478)

Charles Dickens (D. 1812)

Li Wenliang (Ö. 2020)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı