Eki 20

TARİHTE BUGÜN

20 Ekim:

1827 – Navarin Deniz MuharebesiİngilizFransızRus birleşik filosu, Yunanistan açıklarında Navarin’de Osmanlı İmparatorluğu donanmasını tahrip etti.

1921 – TBMM ile Fransa hükümeti arasında Ankara Antlaşması imzalandı.

1951 – Birinci Akdeniz Oyunları sona erdi.

1984 – Bilkent Üniversitesi kuruldu.

1998 – Türkiye ile Suriye arasında Adana Mutabakatı imzalandı.

Christopher Wren (d. 1632)

Shigeru Yoshida (ö. 1967)

Elfriede Jelinek (d. 1946)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Eki 20

ALTIN SÖZLER

* “Kendisini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye ‘Devlet adamı’ denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet yöneticisine siyasetçi…!! Denir… George Pompidou * “İnsan doyduğunu yerse ekmeğin tadını alamaz.” İskoç Atasözü * “Günümüz dünyası henüz Atatürk’ün düşünce düzeyine ulaşamamıştır.”  Prof. Dr. Jorge Blanco Villalte * “Korumakla görevli olanların, yıkmaya karar verdikleri bir devleti kimse kurtaramaz.” Platon * “Komşusunun evini sallayan kendi evini sallar.” İsviçre Atasözü
* “Kimliğini, kişiliğini makamından alanlar, makamdan sonra kimliksiz, kişiliksiz kalır.” Hz. Ali * “İfade özgürlüğü var elbette ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem.” İdi Amin
* “Gülümsemeyi bilmiyorsan, dükkân açma.” Çin Atasözü

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eki 19

TARİHTE BUGÜN

19 Ekim:

MÖ 202 – Roma Cumhuriyeti ordusu ile Kartaca ordusu arasında Zama Muharebesi gerçekleşti.

439 – KartacaVandallar tarafından Batı Roma İmparatorluğu‘ndan alındı.

1216 – İngiltere kralı Yurtsuz John‘un ölümü üzerine 9 yaşındaki oğlu III. Henry tahta geçti.

1448 – Osmanlı İmparatorluğu padişahı II. MuradII. Kosova Muharebesi‘ni kazandı.

2011 – Ekim 2011 Çukurca saldırısı gerçekleşti.

Miguel Angel Asturias (d. 1899)

Ernest Rutherford (ö. 1937)

Aliya İzzetbegoviç (ö. 2003)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Eki 19

ODACILAR

İki müdür odacilarindan sikayet ediyormus. Ikiside kendi odacisinin daha aptal oldugunu iddia ediyormus. Birbirlerine kabul ettirmeye bahse girmisler. Bir tanesi zile basarak odacisini çagirmis ve demis ki:

-Al su 50 bin lirayi, git bana en son model arabalardan birini al getir.

-Basüstüne, diyerek çikmis odaci kapidan.

Ardından diger müdür kendi odacisini çagirmis:

-Git simdi bizim eve bak bakalim ben evde miyim?

-Emredersiniz efendim , demis ikinci odaci.

Tam kapida iki odaci karsilasmislar, onlarda müdürlerini çekistirmeye baslamislar. Biri demis ki:

-Ya su bizim müdür de çok salak, bana 50 bin lira verdi, git son model bir araba al gel dedi. Bugün pazar hiçbiryer açik degil ki!

-O da bisi mi, asil benimki benden evine gidip kendisinin evde olup olmadigini ögrenmemi istedi. Aptal adam, elinin altinda telefon var açip sorsana!

Posted in Fıkralar | ODACILAR için yorumlar kapalı
Eki 18

TARİHTE BUGÜN

18 Ekim:

1565 – Japonlar ile Avrupalılar arasında ilk kayıtlı deniz muharebesi olan Fukuda Körfezi Muharebesi gerçekleşti.

1797 – Campo Formio Barış Antlaşması imzalandı.

1912 – Birinci Balkan Savaşı başladı.

1912 – Trablusgarp Savaşı‘nı sona erdiren Uşi Antlaşması imzalandı.

1954 – Texas Instruments şirketi ilk transistörlü radyoyu üretti.

Midhat Paşa (d. 1822)

Charles Babbage (ö. 1871)

Thomas Edison (ö. 1931)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Eki 18

5 G TEHLİKESİ

Washington Devlet Üniversitesi Biyokimya ve Temel Tıp Bilimleri Profesörü Martin L. Pall, 17 Aralık 2019’da, yani dünyanın henüz korona virüs salgınından haberi yokken, elektromanyetik dalgaların insan vücuduna etkisi üzerinde bilimsel bir makale yayınlamıştı.

Martin Pall, 5 G teknolojisinde kullanılan elektromanyetik dalgaların frekansı artırıldığında bunun erkekte üreme yeteneğini, kadında doğurganlığı düşüreceğini, nörolojik ve nöropsikiyatrik etkiler oluşacağını, “programlanmış hücre ölümü” gerçekleşebileceğini, kalp ritminin bozulacağını, serbest radikal hasarı ve ağır kanser vakalarına sebep olacağını belirtiyordu.

Pall, 5G’nin saniyede çok miktarda bilgi taşımak için çok yüksek darbeli olacak şekilde tasarlandığını çünkü bilgiyi taşıyanın titreşimler olduğunu, konu ile ilgili telekomünikasyon endüstrisi tarafından hazırlanan güvenlik kılavuzlarında sahtekârlık yapıldığını, çünkü bunların biyolojik etkilerden hiç bahsetmediğini ifade ediyordu.

Pall, 5G için kullanılan elektrik dalgalarının binalara iyi nüfuz etmediğini, bu sebeple milyonlarca 5G anteninin evlere, okullara, kiliselere, işletmelere yakın bir yerlere kurulmakta olduğunu, bu dalgalardan kaçmanın imkânsız hale geleceğini, bu dalgaların insan beyninin işlevini ve EEG aktivitesini etkilediğini, hayvanlarda da birçok iç organın işleyişini bozduğunu yazıyordu.

***

Pall, “En kötü altı kâbusum” başlığı altında, şu uyarıları yapıyordu:

1-Hızlı ve geri döndürülemez bir çarpışma olursa, insan üremesi sıfıra yakın dereceye kadar düşebilir.

2-Kollektif beyin fonksiyonlarımız çökebilir.

3-Çok erken bir şekilde Alzheimer ve demanslar başlar.

4-Küresel çapta otizm ve hiperaktivite yaygınlaşır.

5. İnsan gen havuzunda büyük bir bozulma meydana gelir.

6. Bütün yaş aralıklarında ani kalp ölümleri gerçekleşir.

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | 5 G TEHLİKESİ için yorumlar kapalı
Eki 17

TARİHTE BUGÜN

17 Ekim:

1448 – II. Kosova Muharebesi başladı.

1961 – Paris‘te Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında Paris Katliamı gerçekleşti.

1973 – OPEC, bazı batılı ülkelere, Suriye ile olan savaşında İsrail‘e yardım ettikleri gerekçesiyle petrol ambargosu uygulamaya başladı.

1989 – Amerika Birleşik Devletleri‘nde Loma Prieta depremi gerçekleşti.

2018 – Kırım‘ın Kerç kentinde bir okulda silahlı ve bombalı saldırı oldu.

Frédéric Chopin (ö. 1849)

Arthur Miller (d. 1915)

Robert Jordan (d. 1948)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Eki 17

OXFORD SÖZLÜĞÜ

1878’de James Murray adında bir dilbilimci Oxford sözlüğünü hazırlamak üzere işe başladı. İngiltere’nin her tarafına haber yollandı. Milli bir seferberlik ilan edilerek gönüllülerin bildiği kelimeleri anlamıyla beraber ve o anlama geldiğini gösteren bir cümle içinde kullanılmış olarak göndermeleri istendi.

Köyler, kasabalar şehirler bir araya gelip günlük hayatta kullandıkları kelimeleri tek tek yazıp ve o kelimeleri cümle içinde de kullanıp gönderiyorlardı.

Ancak bu uzun sürmedi. Birkaç yıl sonra kimse kelime göndermemeye başladı ve etkisi azaldı, bir kişi hariç.

Bu kişi 20 yıl boyunca mektuplar gönderdi ve 10 binlerce İngilizce kelimenin kökü ve ne anlamda kullanıldığı ve hatta İngiliz Edebiyatında tarihte bu kelimeyi kullanmış yazarlardan alıntılar yaparak gönderiyordu.

Sözlüğün hazırlanması için görevlendirilen James Murray köşeye her sıkıştığında bu kişiye mektup gönderiyor ve onun fikrini almadan geçmiyordu. Bu mektup arkadaşlığı 20 yıl sürdü ve sözlük yayınlandı ve James Murray

9 üniversiteden fahri doktora unvanı aldı. Kraliyet ise ona “Sir” unvanını verdi.

Sir James Murray sözlüğün hazırlanmasında ve on binlerce kelimenin sözlüğe kazandırılmasında büyük emeği olan, işlerini kolaylaştıran ve kendisinin 9 üniversiteden fahri doktora unvanı almasına yardımcı olan bu gizemli mektup arkadaşını ziyarete gidip teşekkür etmeye karar verdi ve İngiltere’nin Berkshire şehrinin yolunu tuttu.

Murray elindeki adrese ulaştığında şok geçirdi. Aradığı kişinin kimliğini duyunca daha da dehşete düştü. Çünkü gittiği yer bir akıl hastanesi ve aradığı kişi de oranın en azılı delisi, şizofren, ruh hastası, kendi cinsel organını bile kesmiş ve Londra’da bir kişiyi öldürmüş katil bir insandı.

Bugün Oxford İngilizce Sözlükte gördüğümüz birçok kelime ve edebi eserlerden alıntılar tamamen bu adamın eseri. Adı ise William C. Minor.

William C. Minor, Ceylon adasında yani bugünkü Sri Lanka’da halkı Hristiyanlaştırmak için misyonerlik yapan Amerikalı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. 12 Yaşında Amerika’ya gönderildi ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip doktor oldu.

İç savaş yıllarında Amerikan ordusunda çalıştı. Orduda İrlanda asıllı bir askeri cezalandırma görevi verildi. Bu ceza herkesin gözü önünde askerin yüzünü yakmaktı. Dr. Minor bu olaydan sonra halüsinasyonlar görmeye başladı ve kafayı üşüttü.

Sivil savaş bitince New York’ta görevlendirildi. Mesai bitince New York’un garip mahallelerinde hayat kadınlarıyla takılmaya ve olaylar çıkarmaya başladı. Askeri birimler bunu haber alınca Washington’da bir hastaneye kaldırıldı ve 18 ay boyunca tedavi gördü lakin bir gelişme göstermeyince serbest bırakıldı.

Dr. Minor bir müddet sonra İngiltere’ye taşındı ve orda yaşamaya başladı. Fakat hastalığı devam ediyordu. Derken Londra’da evli ve 6 çocuk babası George Merrett isimli bir adamı odasına izinsiz girdi düşüncesiyle vurarak öldürdü. Merret’in eşi Liza ise 7. Çocuğuna hamileydi.

Dr. Minor bu olaydan ceza almadı ancak akıl hastanesine gönderildi. Orda da ilginç olaylar yaşayan Minor’a hastane yönetimi kitap alıp okuması için izin verdi ve 37 yıl akıl hastanesinde kaldı. Bu sürede öldürdüğü adamın karısı Liza kendisini ziyarete geldi ve birçok kitap getirdi. Dr. Minor bu öldürdüğü adamın karısına âşık oldu. 37 yılın sonunda Amerika’daki bir hastaneye transfer edildi, erken bunama tedavisi gördü ve 1920’de öldü.

İşin daha da ilginci bu iki adam (James Murray ve William C. Minor) birbirlerine ikiz kardeş kadar benziyorlardı.

James Murray durumu öğrendikten sonra da bu akıl hastası adamın Oxford İngilizce Sözlüğüne katkılarını sorgulamadı ve doğru kabul etti.

Bugün Oxford İngilizce Sözlüğündeki edebi alıntılar akıl hastası Minor’a ait.

Alıntı

Posted in Hikayeler | OXFORD SÖZLÜĞÜ için yorumlar kapalı
Eki 16

TARİHTE BUGÜN

16 Ekim:

1529 – I. Süleyman‘ın komuta ettiği Osmanlı Ordusu, Viyana Kuşatması‘nı kaldırdı.

1793 – Fransa kraliçesi Marie Antoinette giyotinle idam edildi.

1923 – Walt Disney Company, bir animasyon stüdyosu olarak kuruldu.

1949 – Yunan İç Savaşı sona erdi.

1951 – Pakistan‘ın ilk başbakanı Liyakat Ali HanRavalpindi‘de bir suikast sonucu öldürüldü.

Oscar Wilde (d. 1854)

Louis Althusser (d. 1918)

Toşe Proeski (ö. 2007)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Eki 16

“İÇİMİZDEKİ KRİPTOLAR!..”

“İmralı/DEM parti ulakları geçen hafta Erdoğan ile görüştüler. Görüşmeden sonra basına 13 maddelik bir talep listesi sızdırıldı. Her maddenin ülke açısından ağır sonuçları olacağına şüphe yok. Özellikle “eşit vatandaşlık” yönündeki talep.

Bu aslında bir parçalanma talebi. Bazıları hala arkasındaki ihaneti göremiyor. “Eşit vatandaşlık” bireylerin eşitliği anlamına gelmiyor. Zira öyle olsa Anayasa’nın 10. Maddesine rağmen böyle bir talep söz konusu olmazdı. 10. Madde açıkça “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” der. Uygulama da böyledir. Kimse Türk olduğu için yasa önünde avantajlı olmadığı gibi, kimse Kürt olduğu için kanun önünde dezavantajlı da değildir.

Öyleyse nedir dertleri?

PKK ve türevlerinin ‘eşit vatandaşlıktan’ kastı, birey düzeyinde bir eşitlik değil, senin devletin varsa benim de olsun, senin bayrağın varsa benim bayrağım da olsun, senin meclisin, yönettiğin bir toprak parçası varsa benim de olsun, senin bir hükümetin varsa benim de olsun eşitliğidir. Yani bireyi temel alan bir anayasa değil, etnikleri merkez alan bir anayasa…

Oysa anayasalar kolektifleri değil, bireyi merkez alır.

Bunun ülkeyi nereye götüreceğini bilmek için siyasi analizci olmaya gerek yok, biraz akıl, biraz feraset ve biraz vatanseverlik kafi.

Gerçek bu olmasına rağmen o kadar ‘barışçı maskeli’ DEM parti ve İmralı davulcusu var ki, insan bazı isimleri görünce hayret ediyor. Millete ninni söyleyerek uyutma görevi onlara düşüyor. Milliyetçileri uyutmak için milliyetçileri, İslamcıları uyutmak için İslamcıları kullanıyorlar. Bir bir maskeler düşüyor, gördüğümüz gerçek hepimizi ‘sende mi Brütüs’ diyecek noktaya getiriyor. Mesela, geçen çözüm sürecinde BBP ağır tepki göstermiş, birçok panel yapmıştı. Daha tehlikeli olan bu süreçte Destici’nin sesi bile çıkmıyor. MHP’yi ise konuşmaya gerek yok. MHP gençliğinin adım adım milliyetçi refleksleri yok edilip geriye sadece “lidere körü körüne sadakat” bırakıldı. Onlar da onu yapıyorlar. Ne dediğimi anlamak için, Bahçeli’nin hastalığından sonra ilk defa MHP genel merkezine geldiğinde bekleyenlerin verdiği fotoğrafa bakmak kafi.

MHP milletvekili, eski Ülkü Yolu Derneği genel başkanı Yaşar Yıldırım, iki elini namazdaki gibi önüne bağlamış, eskilerin ifadesiyle kemerbeste-i ubudiyetle, (el bağlayıp kullukla),yarı rüku halinde gözleri yakarırcasına Bahçeli’ye “bir bakışta bana fırlat” modunda öylece duruyordu. Bu duruş ancak namazda Allah’ın huzurunda yapılacak bir duruş. (Gerçi eksikleri de vardı; mesela sağ elin iki parmağını sol elin üzerine koymuştu üç olmalıydı. Liderin gözüne değil ayaklarına doğru bakmalıydı, yüze, göze bakmak edebe aykırıdır. Bir daha ki karşılamada daha dikkatli olması, biraz daha belini kırıp eğilmesini bekliyorum) Şimdi bu kadar kendini çiğneyen bir vekilden liderinin politikalarına karşı eleştirel bir tavır beklenebilir mi? Genel başkanı bu hale getirilen bir partide diğerlerinin esamesi bile okunmaz.

Sorunumuzun büyük kısmı şahsiyetli insan sorunudur. İnandığını söyleyebilecek, vatanın selameti için her türlü şahsi ikbalden vaz geçecek namuslu insan sorunudur. Milliyetçiler sistemli olarak hadımlaştırılmasaydı bugün içimiz yanarak seyrettiğimiz bu utanç manzarası olabilir miydi?

Hikâye belli, milli devleti bitirmek için önce milliyetçiliği bitireceksiniz .Onu Bahçeli üzerinden yaptılar, sıra milli devleti bitirmeye geldi. Şimdi PKK ile iş birliği halinde onu yapıyorlar…

Biz böyle uyudukça kim bilir daha neler neler göreceğiz.Bu bir BARIŞ SÜRECİ DEĞİL, BU BİR “APO’YU VİLLAYA ÇIKARMA, ŞEHİTLERİ İHANET” süreci. Anlayın artık!..”

Kaynak: İsmail Türk

Posted in Gündem | “İÇİMİZDEKİ KRİPTOLAR!..” için yorumlar kapalı