Ağu 18

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

18 Ağustos:

1877 – Asaph HallMars‘ın uydusu Phobos‘u keşfetti.

1917 – Büyük Selanik yangını, şehrin %32’sini etkiledi ve 72 bin kişi evsiz kaldı.

1950 – Belçika Komünist Partisi başkanı Julien Lahaut, suikast sonucu öldürüldü.

1977 – Güney Afrika Cumhuriyeti‘nde ırk ayrımına karşı mücadele eden halk önderi Steve Biko, bir polis kontrol noktasında tutuklandı.

2008 – Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, muhalefet baskısı nedeniyle istifa etti.

Cengiz Han (ö. 1227)

Roman Polanski (d. 1933)

Edward Norton (d. 1969)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Ağu 18

YETİŞKİNLERDEKİ YETERSİZLİK

YETİŞKİNLERDEKİ YETERSİZLİK

“Misafirliğe gelen 3 yaşında çocuk elindeki telefonu fırlattı ve televizyonumuz kırıldı.
Babası özür dilemek şöyle dursun bu kırdığı
4. telefon 2’de televizyon diye pişkin pişkin güldü.”
* “6 yaşındaki çocuk pazar tezgâhındaki dolmalık biberleri parmağıyla tek tek popit
gibi deldi, pazarcı ardından ürünleri tek tek ayıklayıp kaldırmak zorunda kaldı ve annesi
bir kere bile yapma demedi.”
* “Evimize gelip tuvalete çocuğunun peşinden “özgüveni kırılır” diye gitmeyen anne sayesinde, çocuğun batırdığı tüm banyoyu ben temizledim.”
* “Elinde kıyır kıyır elmalı kurabiyeyle evin içinde dolaşan çocuk için “örtü sereyim de
öyle yesin” dedim. Annesi “Oturup yemez ki” diyerek omuz silkti.”
* “Komşu çocukları bahçe aydınlatmalarını kırıyor. Söyleyince, “Çocuğumdan daha kıymetli değil” yanıtını alıyorsun.”
* Camilerde çocuklar alışsın diye teravih namazına götürülüyor, ama namaz boyu cami YouTube keşfetine dönüyor.
Bu çocuk camiye mi alışıyor gerçekten?
Böyle yapınca sevap kazandığını mı zannediyor bu insanlar?
* Sorun çocuklarda değil. Sorun, kitap okumayan, pedagojiden bihaber ama Instagram’da izlediği iki videoyla kendini “çocuk ruhundan anlayan ebeveyn” ilan eden yetişkinlerde.
* Neymiş efendim, çocuk özgürmüş, keşfederken engellenmezmiş, hayır denmezmiş, yoksa özgüveni kırılırmış.
* Peki hangi psikoloji, hangi din, hangi kültür, hangi örf bu vurdumduymazlığı meşrulaştırıyor?
* Yeni bir akım icat ettiler: “sorunlu davranışları özgürlük sanan bir ebeveynlik”
Disipline “travma”, sınır koymaya “baskı” adını verdiler bir de…
* Çocuk merkezli olmak; her şeyi çocuğa bırakmak değil, onun iyiliği için sağlıklı sınırlar çizebilmektir.
* Özgürlük; başkasının hakkını çiğnemek değil, saygı duyarak var olabilmektir.
* Ebeveynlik; sadece sevmek değil, yön gösterebilmek ve sorumluluk vermektir.
* Çocuklarımızı özgürleştiriyoruz sanırken, aslında onları ölçüsüzlüğe teslim ediyoruz.
* Topluma, hayata, başkasının varlığına karşı duyarsız bireyler yetiştiriyoruz.
* Ama unutmayın, çocuklar her zaman öğrenir. Ya sorumluluğu ya sorumsuzluğu…
* Ve çoğu zaman derslerini öğretmenlerinden değil, ebeveynlerinden alırlar.
* O yüzden mesele çocuk değil. Mesele aynaya bakmayı reddeden yetişkinlik.
* Yeteeer diye bağırmak gelmiyor mu içinizden!

Alıntı: Şeyma Çekici

Posted in Gündem | YETİŞKİNLERDEKİ YETERSİZLİK için yorumlar kapalı
Ağu 17

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

17 Ağustos:

986 – Bizans ve Bulgar kuvvetleri arasında Trajan Boğazı Muharebesi gerçekleşti.

1945 – EndonezyaHollanda’dan bağımsızlığını ilan etti.

1988 – Düzenlenen bir suikast sonucu Ziya ül Hak öldürüldü.

1999 – Kocaeli Gölcük merkezli Mw 7,5 büyüklüğündeki Marmara Depremi meydana geldi.

2017 – Barselona‘da bir minibüsün cadde üzerindeki yayaları ezdiği bir terör saldırısı oldu, saldırıyı IŞİD üstlendi.

Sean Penn (d. 1960)

Otto Stern (ö. 1969)

Clarence Brown (ö. 1987)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Ağu 17

MÜSLÜMANIM DİYENLER KORKUYOR MU?

MÜSLÜMANIM DİYENLER KORKUYOR MU?

* * *

Bir Ebrehe türedi şu an Orta doğuda

Saldırıyor Kudüs’e ve Mescidi Aksa’ya

Bence kan ağlıyordur şimdi Hira dağı da

Selahaddin Eyyubi hani nerde çıksa ya!

İsrail’le Nasara tüm kinini kuşuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

* * *

Kırılmalı değil mi Nasara’nın eşliği?

Hani nerede kaldı özgün din kardeşliği?

Lanetli İsrail’in biter mi kalleşliği?

Bu caninin hem cana hem kanadır keşliği

İsrail’le Nasara tüm kinini kusuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

* * *

Bu dünyada insanlar neyin arkında şimdi?

Onca hakikatlerin kimler farkında şimdi?

Çoğu emperyalizmin çıkar çarkında şimdi

Soykırım yaşanıyor insan ırkında şimdi

İsrail’le Nasara tüm kinini kusuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

* * *

Cana kıyan can yakan caniler cirit atar

Akıllının aklında haniler cirit atar

Kendi cehaletinde Kani’ler cirit atar

İster, kan akıtılsın Yani’ler cirit atar

İsrail’le Nasara tüm kinini kusuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

* * *

Pek çok övdüğünüz o medeni dünya nerde?

Son derece ilgisiz Müslüman bütün ferde

Bir çılgına dönüyor düşünce kendi derde

Soykırım yaşanıyor Gazze denen bu yerde

İsrail’le Nasara tüm kinini kusuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

Bu vebali bir ömür susarak çekemezsin

Adaletsiz dünyaya abide dikemezsin

Bu zulmü seyrederek hak hukuk ekemezsin

Pısırık yaşayarak bu zulmü sökemezsin

İsrail’le Nasara tüm kinini kusuyor

Müslümanım diyenler korkuyor mu? Susuyor!

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | MÜSLÜMANIM DİYENLER KORKUYOR MU? için yorumlar kapalı
Ağu 16

TARİHTE BUGÜN

16 Ağustos:

1543 – Barbaros Hayreddin PaşaTunus‘u Osmanlı İmparatorluğu adına fethetti.

1906 – Şili‘nin Valparaíso bölgesinde meydana gelen depremde 3882 kişi öldü.

1948 – Milli KütüphaneAnkara‘da resmî olarak hizmet vermeye başladı.

1960 – KıbrısBirleşik Krallık‘tan bağımsızlığını kazandı.

2005 – West Caribbean Airways‘e ait yolcu uçağı Machiques, Venezuela yakınlarında düştü: 160 kişi öldü.

Charles Bukowski (d. 1920)

Madonna (d. 1958)

Elvis Presley (ö. 1977)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Ağu 16

SENECA’DAN ALTIN SÖZLER

Hatay müzesindeki duvarda yazılı bir lahitten alınan söz. MS. 65 yılında vefat eden “Seneca” isimli bir düşünüre ait.

“ÖLÜM HER ŞEYİ EŞİT KILAR
* Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.
* Başlayan her şey biter.
* Büyük bir servet, büyük bir köleliktir.
* Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur.
* Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.
* Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler!
* Yaşıyorsak, hala umut var demektir.
* Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir.
* Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.
* Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır.
* Ey hayat, senin bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.
* Unutma ki, birlikte olduğun insanın geçmişini kurcalamak, onunla kurmayı düşündüğün geleceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.
* İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybedilmelidirler.
* Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.
*Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir.”

Posted in Atasözleri Vecizeler | SENECA’DAN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Ağu 15

TARİHTE BUGÜN

15 AğustosKore Kurtuluş GünüHindistan‘da Bağımsızlık Günü

1914 – Panama Kanalı‘ndan ilk gemi geçti.

1947 – Hindistan bağımsızlığını kazandı, Jawaharlal Nehru Hindistan’ın ilk başbakanı oldu.

1960 – Zürih ve Londra Antlaşmaları uyarınca Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti.

1969 – 3 gün süren Woodstock Müzik ve Sanat Festivali başladı.

1975 – Bangladeş‘te askerî darbeŞeyh Muciburrahman tüm aile fertleriyle birlikte öldürüldü.

Honorius (ö. 423)

Napolyon Bonapart (d. 1769)

Semiha Berksoy (ö. 2004)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Ağu 15

ATATÜRK’E VE TÜRK MİLLETİNE İHANET

ATATÜRK’E VE TÜRK MİLLETİNE İHANET

7 düvelin teslim aldığı, işgal ettiği vatan toprağını kurtarmak, kurtuluş ve kuruluşa imza atmak için bir kahraman geldi Ankara’ya.;

Mustafa Kemal Paşa…

Tam 105 yıl önce 23 Nisan 1920’de dünyada eşi benzeri olmayan milli egemenliğine dayanan Milletin Meclis’ini kurdu:

Mustafa Kemal Paşa…

Düşmana teslim olan padişah, “Ölüm fermanı” ihanet içinde olan İstanbul müftüsü alçak, “Katli vaciptir” fetvası verdi umursamadı, korkmadı, yılmadı. Milletin Meclis’i başkanını ve başkomutanını seçti:

Mustafa Kemal Paşa…

Çanakkale savaşı kahramanıydı, 23 Nisan 1920- 30 Ağustos 1922 dönemi savaştı, tek bir düşman askeri kalmayıncaya kadar savaştı:

Mustafa Kemal Paşa…

Kurtuluş’a ve 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kuruluşu’na imza attı:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesini yazdı:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

3 Mart 1924 tarihinde 3 devrim yasası çıkartarak, monarşiden laik, demokratik, hukuk devletine, çok eyaletli devletten, ulusal ve üniter devlete geçişi sağladı:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

“Din ve ordunun politika akımları ile ilgilenmesi birçok sakıncalar doğurur” diyerek Şeriye ve Evkaf ile Erkânı Harbiye-i (Genelkurmay) bakanlıklarını kaldırarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı kurdu:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

“Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir.

Bu ise duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder” diyerek, halen yürürlükte olan 430 sayılı Tevhidi Tedrisat (Öğretimlerin Birleştirilmesi Kanunu) çıkarttı. “Türkiye Cumhuriyeti’nde bütün bilim kurumlarının bağlı olacakları tek makam Millî Eğitim Bakanlığı olacaktır” dedi:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

“Halifelik, Türkiye’nin varlığını da etkileyecek bir tehlike” diyerek halen yürürlükte olan 431 sayılı yasa ile Halifeliğin Kaldırdı:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Çağdaş bir toplum olma yolunda, Büyük Türk Milletine devlet kurdu devlet:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

1 Kasım 1928 Türk harflerinin kabulü, 1930 Türk kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı, 1934 Türk kadınına milletvekili seçme seçilme hakkı veren:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Atatürk ve devrimlere ihanet nedir?

Demokratik Parlamenter Rejimi yıkmak, tek adam rejimine dayanan monarşi rejimi kurmaktır.

Kara, Hava ve Deniz komutanlıklarını Milli Savunma Bakanına, Jandarma’yı İçişleri Bakanlığına bağlayarak Genelkurmay başkanlığını ordusuz ve sembolik bir hale getirmektir.

Yüksek Askeri Şurayı sivil ve siyasi hale getirerek Türk Silahlı Kuvvetlerini, siyasetin emrine almaktır.

Askeri hastaneleri kapatmaktır.

Ergenekon, Balyoz ve Kozmik Oda skandallarıdır.

Diyanet’i iktidarın koruyucusu, cemaat ve tarikatların hamisi olarak siyasete alet etmektir.

Okullara imam atayarak Milli Eğitimi dine alet etmektir.

Milletin anayasal haklarını askıya almaktır.

Seçilmiş insanları, öğrencileri, aydınları, gazetecileri, iş insanlarını hapse atmaktır.

Türk Milletini fakru zaruret içinde yaşama mahkûm etmektir.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenleri Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç etmektir.

Andımızı okullardan TC’yi kurumlardan kaldırmaktır.

Terörist başı, İmralı canisine af planlamaktır.

Burada ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ okunmalıdır.

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | ATATÜRK’E VE TÜRK MİLLETİNE İHANET için yorumlar kapalı
Ağu 14

TARİHTE BUGÜN

14 Ağustos:

1941 – ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ve Birleşik Krallık Başbakanı Winston ChurchillAtlantik Bildirisi‘ni yayımladılar.

1945 – II. Dünya Savaşı sonunda Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu. İmparator Hirohito, ülkesinin teslim olduğunu açıkladı.

1947 – Hindistan ikiye ayrıldı ve bağımsız Pakistan devleti kuruldu.

1974 – Kıbrıs Sorunu üzerine, TürkiyeBirleşik Krallık ve Yunanistan arasında devam eden Cenevre görüşmeleri çıkmaza girince, Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs‘ta ikinci bir askeri harekât başlattı. Aynı gün Türk birlikleri başkent Lefkoşa’ya girdi.

2006 – İsrail-Lübnan Savaşı, imzalanan ateşkesle sona erdi.

Steve Martin (d. 1945)

Bertolt Brecht (ö. 1956)

Frédéric Joliot-Curie (ö. 1958)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Ağu 14

BİR BUÇUK MÜRİDİM VAR!

BİR BUÇUK MÜRİDİM VAR!

Bayramiye tarîkatı, asıl ismi Numan olan Hacı Bayram-ı Velî’nin Ankara’da kendi adına kurmuş olduğu tarîkattır.

1352–1436 yılları arasında yaşamış olan Numan Efendi Hazretleri, eski ismi Engürü olan Ankara’nın Zülfazl Köyünde (sonradan ismi “Solfasol” şeklinde değiştirildi) doğdu.

Doğduğu muhitte iyi bir tahsil gördü. Birçok ilim dalında kendini yetiştirdi. Tahsilini tamamladıktan sonra da, yine aynı muhitte müderrisliğe başladı.

Böylesine yüksek bir kabiliyet ve meziyet sahibi olduğundan haberdar olan “Somuncu Baba” lâkaplı Ebu Hamidüddin Hazretleri, onu Kayseri’ye dâvet eder.

Genç müderris Numan, bu dâvete icabet ederek Kayseri’ye gider ve Halvetiye tarîkatının mürşidi olan Somuncu Babaya mürit ve talebe olur. Hocasıyla görüşmesi Kurban Bayramına rastlaması hasebiyle de kendisine Bayram ismi verilir.

Mürşidi Somuncu Babadan zahirî ve batınî dersler alan Numan Bayram, 1400’lü yılların başında hocasıyla birlikte Şam, Mekke ve Medine’yi içine alan yaklaşık üç yıllık bir hac seyahatinde bulunur. Bu tarihten sonra, ismi Hacı Bayram olur. Mânevî sahada terakki etmesi sebebiyle de halk arasında “Hacı Bayram–ı Velî” ismiyle anılmaya başlar.

Somuncu Babanın 1412’de Aksaray’da vefat etmesi üzerine, Hacı Bayram–ı Velî de Ankara’ya gelir ve kendi adına kurmuş olduğu Bayramiye tarîkatının başına geçer.

Hem tarîkat şeyhi olan hem de müderrislik yapan Hacı Bayram’ın mürit ve talebeleri hızla çoğalmaya başlar. Kısa sürede sayıları binlere bâliğ olur. Bu da, haliyle birtakım rahatsızlıklara sebebiyet verir. Sımavna Kadısı Şeyh Bedreddin (1360–1416) gailesinin acıları henüz çok tazedir. Acaba, bu da Şeyh Bedreddin gibi devlete isyan edecek bir kuvvete erişmek mi istiyor gibi, korku ve tereddüt dolu istifhamlar, hükümet merkezine kadar ulaştı.

Ankara, o tarihte Edirne’ye bağlıdır. Yani, Saltanat merkezi henüz Edirne’dir. Osmanlı tahtında Sultan Fatih’in babası Sultan II. Murad Han var.

Faaliyetinin siyasî olduğu zannedilen Hacı Bayram hakkında şikâyetlere karışan korku dalgası, nihayet Padişahın kulağına kadar geldi.

Sultan Murad, bu meselenin tahkik olunması, endişelerin izale edilmesi gerektiğini söyleyerek, bir ferman hazırlattı. Hacı Bayram’ın derhal Edirne’ye gelip kendisiyle görüşmesini emreden bu ferman, hâlden anlayan iki çavuş nezaretinde Ankara’ya doğru yola çıkarıldı.

Olup bitenleri keşfen gören ve kendisini Edirne’ye celp eden padişah fermanının yolda olduğunu hisseden Hacı Bayram, hiç zaman kaybetmez ve kendisi de Edirne’ye doğru yola çıkar. Nihayet, çavuşlarla yolda karşılaşır ve birlikte Edirne’ye dönerler.

Edirne’ye gelen Sultan II. Murad Han ile görüşen Hacı Bayram-ı Velî, huzurda çok büyük hürmet ve itibar görür. Kimse ona karşı hürmette kusur etmez. Yapılan konuşmalardan sonra, Hacı Bayram’ın yanlış anlaşıldığı ve Şeyh Bedreddin gibi bir şahsiyet olmadığı kanaatine varılır. Yani, ona sûizan edilmiş ve gereksiz evhama kapılanlar olmuştur.

Endişeleri izale olan Sultan Murad, önce Hacı Bayram’ın Edirne’de kalmasını arzu eder. Bu kabul edilmeyince de, hükûmetten bir isteğinin olup olmadığı sorulur. Hacı Bayram şu talepte bulunur: “Mürid ve talebelerimin vergiden ve askerlikten muaf tutulmasını arzu ederim.”

Bu arzu aynen yerine getirilir. Hacı Bayram, Ankara’ya döner. Bu kez, eskisinden çok daha fazla alâkaya mazhar olur. Zira, hem devlet katında ibra olup meşrûiyet kazanmış, hem de ona mürit olana büyük bir muafiyet bahşedilmiştir.

Hükümet tarafından sağlanan bu maddî ve mânevî muafiyet sayesinde, Bayramiye Tarîkatı, çığ gibi büyümeye başlar. Hacı Bayram’ın dergâhı talebe ve müridlerle dolup taşar.

Bu arada, sırf askerlikten yırtmak ve vergiden muafiyet kazanmak için de gelip mürit olan açıkgöz bazı kimselerin olduğu kuvvetle muhtemeldir.

Haliyle, bu durum hükümetin hoşuna gitmez. Nice zamandır, Engürü (Ankara) eyaletinden asker gelmez, vergiler alınmaz olmuştur. Müritlerin bu derece çoğalması, hükümetin bir kez daha endişelenmesine sebebiyet verir. Bu meyanda gelen şikâyetlerin de haddi hesabı yoktur.

Sultan Murat Han, Hacı Bayram Hazretlerine hitaben bir ferman daha yazıp göndermeye mecbur olur. Der ki: “Vergiden ve askerlikten muaf olacak kaç müridin var ise, adedini tebliğ buyurasız ki, beyânın aynen kabulümdür.”

Bu fermanı götüren hükümet adamları, nihayet Ankara’ya ulaşır ve Hacı Bayram’ın huzuruna çıkıp nezâket içinde durumu arz ederler. Hacı Bayram ise, onlara şunu söyler: “Hükümetin endişesine hiç mahal yoktur. Hakikî müritlerimin adedi fazla değildir. Yekûnu bir, yahut bir buçuktur. Dilerseniz bir imhitan yapalım, hakikat ortaya çıksın.”

İmtihan yeri, Zülfazl (Solfasol) Köyünün Kanlıgöl mevkiidir. Hacı Bayram-ı Velî, her tarafa haber salarak binlerce müridinin bu mevkide toplanmasını ister.

“O zat (Hacı Bayram), bir yerde çadır kurdu, kendi binler müridlerini oraya toplattı. O da emretti: ‘Ben bir imtihan yapacağım. Her kim benim müridim ise ve emri kabul etse, Cennete gidecek.’

“Çadıra birer birer çağırdı. Gizli bir koyun kesti. Güya has bir müridini kesti, Cennete gönderdi! O kanı gören binler müridler, daha hiçbiri şeyhi dinlemedi, inkâra başladılar. Yalnız bir adam dedi: ‘Başım feda olsun.’ Yanına gitti. Sonra bir kadın dahi gitti; başkalar dağıldılar.

“O zat, hükûmet adamlarına dedi: ‘İşte benim bir buçuk müridim bulunduğunu gördünüz.’

Yaptığı imtihanın neticesini hükümet temsilcilerine hatırlatan Hacı Bayram, orada şunu söyler: “Şu bir buçuk müridimin dışında kalan herkesin, devlete olan borcunu ödemesi elzemdir.”

Hükümetin maliyecileri, orada bulunan binlerce müridin ismini teker teker kayda geçirerek, onları borçlular listesine bir güzel dahil ederler.

Posted in Hikayeler | BİR BUÇUK MÜRİDİM VAR! için yorumlar kapalı